Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'un, “Toplantı ve Karar” başlıklı 46/1. fıkrası uyarınca; bölge adliye mahkemelerindeki her dairenin bir başkan ve iki üyenin katılmasıyla toplanacağı ve kararların çoğunlukla verilmesinin düzenlendiği, temyize konu temyiz isteminin reddi kararının istinaf mahkemesi başkanı tarafından verildiği, başkanın tek başına karar verme yetkisinin bulunmadığından söz konusu karar usul ve yasaya aykırı olup, bozulması gerektiği-
Menfi tespit davasında, dava devam ederken davalı bankanın, dava konusu takipteki alacağını temlik ettiği, davacının yargılama giderlerinden HMK'nın 125/1-a maddesi uyarınca temlik eden ve temlik alan bakımından yargılama giderlerinden müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları halde ilk derece mahkemesince temlik edenlerin yargılama giderlerinden sorumlu tutulmaması ve istinaf mahkemesince buna yönelik istinaf talebinin kabul edilmeyerek davanın esastan reddinin doğru olmadığı, istinaf mahkemesinin kararının bozulması gerektiği-
Kaza yapan kaskolu şirket araçlarının şoförlerinden sigorta şirketince ödeme yapılmaması ihtimaline karşılık alınan senede dayalı menfi tespit davasında görevli mahkeme- Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesinin, Yargıtay Hukuk Dairesi ile olumsuz görev uyuşmazlığı çıkaramayacağı-
Davacıdan dava konusu bonoların keşide tarihine yakın tarihli medarı tatbik imza örneği istendiği, alınan rapora davalı vekili itiraz ederek davacının bozma kararında işaret edilen nitelikte medarı tatbik imza örneklerinin bulunduğu yerleri bildirerek örneklerin getirtilip yeniden rapor alınmasını istediği, mahkemece davalının bu talebinin reddedilmesi ve bozmadan sonra alınan bilirkişi raporuna dayanak olan belgenin ise bonoların tanzim tarihinden sonra olması nedeniyle yeterli bir dayanak belgeye dayanılmadan karar verilmesinin doğru olmayıp, hükmün bozulması gerektiği-
Aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilen davalı, senet tutarı kadar alacağını ispatlayamadığı için; davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verildiği, davalı icra takibinde haksız ise de kötüniyetli olduğunun ispatlanamadığı, dolayısıyla İİK'nun 67/2. maddesinde düzenlenen kötü niyet tazminatı şartları mevcut olmadığından davacı lehine kötü niyet tazminatı verilmesinin doğru olmayıp, davacının kötü niyet tazminatı talebinin reddi gerektiği-
Davacı keşideci ile davalı hamil arasında doğrudan bir hukuki ilişki bulunmayıp, davacının davasının kabulü için; çek nedeniyle sebepsiz zenginleşmediğinin yazılı delillerle kanıtlanması gerektiği, oysa ki; bozma kararı sonrası davalı tarafın iddiasını kanıtlamak amacıyla tanık dinlettiği, dinlenen tanık beyanları hükme esas alınmak suretiyle davanın kabulüne karar verildiği, ancak; davacı tarafından iddia olunan hususun tanık deliliyle ispatının mümkün olmadığı, açıklanan nedenle bozma ilamının yorumlanmasında hataya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Ticari kredi kartı sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili için başlatılan takipten dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin dava; TTK'ya göre, niteliği itibariyle bankacılık işlemi olarak sayılan bir ticari dava vasfında olup; mahkemece bu durum gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesinin doğru görülmediği- Davalı tarafından kredi sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili için icra takibine girişildiği ve icra takibine konu sözleşmelerdeki imzanın davacıya ait olmadığı konusunda, adli tıp grafoloji uzmanından alınan bilirkişi raporunda takip konusu sözleşmedeki imzanın davacının mukayese edilen imzalarıyla herhangi bir ilgi ve irtibatın saptanmadığı, bu gerekçeyle davanın kabulüne, davacının temlik alan davalıya borcu olmadığının tespitine, davacının şartları bulunmayan tazminat talebinin reddine karar verilmesinin yerinde olduğu-
İtirazın iptali davası, menfi tespit davasından daha geniş talepli bir dava olduğu için aralarında derdestlik anlamında bir ilişkinin bulunmadığı, ancak; menfi tespit davası ile itirazın iptali davasında alacağın var olup olmadığı, yani aynı vakıa tartışılacağı için farklı sonuçlar çıkmaması amacıyla iki davanın birleştirilmesi, davaların birleştirilmesi mümkün olmazsa duruma göre davalardan birinin bekletici mesele yapılması gerektiği-
Dava, ilk derece mahkemesinde görülürken davacının öldüğü; davacı vekilinin veraset ilamı ve veraset ilamındaki mirasçılardan vekaletname almadan, bir dilekçe vererek müvekkilinin öldüğü, davaya davacının eşi adına devam edeceğini bildirdiği, ilk derece mahkemesince davacının veraset ilamı ve vekaletnamesinin getirilmeden yargılamaya devam olunduğu, bu durumda, istinaf mahkemesince HMK’nun 114/1-d,e maddelerinde yazılı dava şartlarının gerçekleşmediği gözetilerek; ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp, davanın yeniden görülmesi için dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerekirken, işin esasına yönelik karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davacının açmış olduğu menfi tespit davası nedeniyle vekiline ödediğini belirttiği vekalet ücretinin eldeki tazminat davasında diğer yargılama giderleri ile birlikte hüküm altına alınması gerekirken maddi tazminat kapsamında değerlendirimesinin isabetli görülmediği-