Taraflar arasında düzenlenen ortaklık sözleşmesi kapsamında verilen bonodan dolayı menfi tespit istemi-
Aynı davacı tarafından, aynı davalı aleyhine açılan ve reddedilerek kesinleşen ipoteğin fekki davasının "ipoteğin fekki" yönünden eldeki ipoteğin fekki ve menfi tespit davasında kesin hüküm teşkil etse de, davanın menfi tespit istemine de yönelik bulunması nedeniyle bu talep yönünden kesin hükmün varlığından söz edilmesinin mümkün olmadığı- Menfi tespit istemi yönünden, davalının davalı bankaya yaptığı ve temlik aldığı ödemenin, bu dosya yönünden ipoteğin kaldırılabilmesi için ne kadar olduğu, ipoteğin kaldırılabilmesi için davacının davalı temlik alana ne kadar borçlu bulunduğunun, dava dışı bankadan ödemelere ilişkin belgeler getirtilerek ve banka kayıt ve belgeleri üzerinde bankacılık konusunda uzman bilirkişiye inceleme yaptırılmak suretiyle belirlenmesi ve davacının davalıya borcunun tespiti gerektiği-
Menfi tespit davasında alacaklı hakkında asıl alacak miktarı üzerinden tazminata hükmedilmesi gerekirken maddi hataya dayalı olarak takip konusu alacak miktarı esas alınmak suretiyle yazılı şekilde tazminata hükmedilmesi isabetsiz olup, kararın belirtilen nedenle bozulması gerekir ise de, anılan bu yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
"İkinci ihbarnameye süresi içinde itiraz etmeyen ve zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemeyen üçüncü şahsın on beş gün içinde menfi tespit davası açması gerekeceğinden ikinci ihbarnameye süresi içinde itiraz etmeyen ve zimmetinde sayılan borcu icra dairesine ödemeyen üçüncü şahsın on beş gün içinde menfi tespit davası açması gerekeceği" gerekçesi ile davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine, karar verilmişse de; davacı istinaf dilekçesinde; eldeki davanın İİK'nun 72. maddesi uyarınca açılan genel menfi tespit davası olduğunu, bu nedenle süreye tabi bulunmadığını belirterek istinaf yoluna başvurmuş olup, istinaf edenlerin sıfatı ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemede; davanın İİK'nun 72. maddesi uyarınca açılan genel menfi tespit davası olduğunu, bu nedenle süreye tabi bulunmadığı gözönünde tutulduğunda davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile kararın HMK 353/1-a/4 maddesi uyarınca kaldırılması gerektiği-
Takipten sonra açılan bonolara dayalı menfi tespit istemine ilişkin davada, menfi tespit davasına bakan mahkemece, İİK'nın 72-(3) maddesi uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilmesi halinde yukarıda açıklanan usule göre % 15 teminatı mahkeme veznesine yatırması ve borçlunun mahkemece tayin edilen bu teminattan ayrı olarak icra müdürlüğüne talep anına kadar ferileri ile birlikte hesaplanan dosya borcunun tamamını nakit olarak depo etmesi ya da bu miktar muteber ve kesin banka teminat mektubunu sunması halinde takibe devam edilemez ve hacizlerin kaldırılması gerekeceği, bu hususta davacının talebinin İcra Müdürlüğü tarafından reddedilmesi halinde İcra Hukuk Mahkemesine şikayet yoluna başvurulabilecek olup, bu hususta menfi tespit davasına bakan mahkeme görevli olmadığından mahkemenin bu husustaki ret kararında bir isabetsizlik bulunmadığı, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan kabulüne, kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılması ve davanın yeniden görülmesi gerektiği-
Davalının "malen kaydı" bulunan "bononun, davalının yetkilisi olduğu şirket ile davacı arasındaki buğday alışverişi nedeniyle düzenlendiğine" ilişkin beyanın senedin ihdas nedeninin talili olarak değerlendirilemeyeceği- Senedin teminat olarak verildiğini ileri süren davacının bu iddiasını yazılı delille ispatlaması gerektiği- İcra takibine ilişkin ihtiyati tedbir kararı, İİK. mad. 72 uyarınca değil de, HMK. mad. 209 uyarınca verili verildiğinden, davalı-alacaklı yararına tazminata hükmolunmamış olmasının yerinde olduğu-
Davacı borçlunun bu bononun genel kredi sözleşmesinin teminatı olarak verilen teminat senedi olduğuna ilişkin iddiasını HMK. m. 201 uyarınca yazılı delil ile ispat etmesi gerektiği- Senet metninde de senedin genel kredi sözleşmesine istinaden verilmiş teminat senedi olduğuna ilişkin herhangi bir açıklamada bulunmadığından davanın reddine karar verilmesinin yerinde olduğu-
Davaya konu senedin davalının resmi kayıtlara göre ortağı ve yetkilisi gözüktüğü, gerçekte davacı şirket ortaklarına ait olan dava dışı şirketin vergi borçlarının ödenmesinin teminatı olarak davalıya verildiği, davalının senedi takibe koyduğu tarihte vergi borcunun tamamının ödenmemiş olduğu ancak ödenmiş olan tutar yönünden teminat senedinin tahsili koşullarının gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davacının takip dosyasında takibe konu bononun 3.850.000,00 TL asıl alacak üzerinden takibe konulduğu dikkate alınarak asıl alacağın 3.750.877,44 TL'lik kısmı için davalıya borçlu olmadığının tespitine, fazlaya yönelik isteğin reddine karar verildiği-
Davalının kollukta verdiği ifadesinde senedin teminat olarak verildiğini beyan ettiği uyuşmazlıkta, davaya konu senedin davalının resmi kayıtlara göre ortağı ve yetkilisi gözüktüğü, gerçekte davacı şirket ortaklarına ait olan dava dışı şirketin vergi borçlarının ödenmesinin teminatı olarak davalıya verildiği, davalının senedi takibe koyduğu tarihte vergi borcunun tamamının ödenmemiş olduğu ancak ödenmiş olan kısım yönünden teminat senedinin tahsili koşullarının gerçekleştiği gerekçesiyle menfi tespit davasının kısmen kabulünün yerinde olduğu-
Davacı vekili yemin deliline açıkça dayanmış olduğundan duruşmada yemin teklif etmek istediğini belirtmiş olmasına rağmen mahkemece davacıya yemin teklif etme hakkı kullandırılmaması savunma hakkını kısıtladığından hükmün bu nedenle bozulması gerekmtiği-