İİK'nin 89/3 maddesine dayalı menfi tespit istemi-
Encümen tarafından yapılan kamu alacaklarının tahakkuk ve takibi, itirazların incelenmesi gibi idari tasarruflar aleyhine 6183 sayılı Yasa hükümlerince gerektiğinde tasarrufu gerçekleştiren idareye, bunların verdiği kararlar aleyhine de İdari Yargı Mercilerine başvurulması gerekeceği-
İşçinin, kendisinden işveren tarafından iş ilişkisinin başlangıcında teminat olarak alınan bono ile ilgili olarak borçlu bulunmadığının tespitini ve kötü niyet tazminatını talep ettiği davanın, her ne kadar bono bir kıymetli evrak olarak TTK'da düzenlenmiş ve Ticaret Mahkemesini ilgilendiriyor ise de, işçi işveren arasındaki ilişkilerde ispat kurallarının daha geniş kapsamlı olduğu ve işçinin senedin geçersizliği yönündeki iddiasını her türlü delille ispatlayabileceği düşünülerek İş Mahkemelerinin görevinde olduğunun kabulü gerektiği-
İflas idaresi tarafından verilmiş bir vekaletnamesi olamayan avukatın müflis şirket adına yaptığı temyiz başvurusunun reddi gerektiği- Temsilcisi olmadığı halde davacı şirket adına imzası bulunan bonolar bakımından kişinin bizzat sorumlu olması gerektiği (eTTK. 590; TTK. 678), kaşe üzerinde aynı kişiye ait çift imza olması halinde, diğer imzanın aval imzası olarak kabul edilemeyeceği-- Davacının, şirket kaşeleri üzerine attığı imzaları şirketi temsilen attığının kabulü gerektiği, davacının kaşe üzerindeki ikinci imzasının avalist imzası olduğu anlamına gelmeyeceği, şirket kaşesi dışında bulunan imzaların aval imzası olduğu, bu durumda, avalistlerin şekil noksanlığı dışında sorumluluklarının sona ermeyeceği (eTTK. 614/2 ,TTK. 702/2)- Davacının şahsen sorumlu olduğu bonolar bakımından teminat iddiasının değerlendirilmesi gerektiği- Davalı tarafından reddedilmeyen ''Şartlı Teminatlı-Ortaklık Senedi'' başlıklı belgede tahrifat olmadığı uzman bilirkişi raporu ile belirlenmiş olup bu durumda belgede sözü edilen bonoların dava konusu edilen bonolar olup olmadığı araştırılıp şayet dava konusu bonolar ise davalıya teminat altına alınan alacağını kanıtlama imkanı sağlanarak bir karar verilmesi gerekirken yorum yoluyla söz konusu belgenin sonradan dosyaya sunulmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunun kabul edilmesinin hatalı olduğu- Davacının avalist olduğu bonolar yönünden davanın kısmen reddine karar verilmesi doğru olup hiç imzasının olmadığı bonolar ile kaşe üzerinde imzası bulunana bonolar nedeniyle herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığı- Cirolanması yasaklanan bonoların cirolanarak 3. kişiler tarafından icra takibine konu edilmesi nedeniyle davacının uğramış olduğu gerçek bir zararın bulunup bulunmadığının saptanması gerektiği-
İtirazın iptali davasının, dava şartı arabuluculuk kapsamına girmediği-
Takip YTL’ye eşdeğer TL döneminde yapıldığına göre; (31.04.1992 tanzim; 15.02.2010 vade tarihli) bono üzerindeki meblağın Eski TL dönemindeki meblağ olduğu dikkate alınarak, bundan 6 sıfır atılarak bono bedelinin takip tarihinde geçerli para birimine göre 0,0985 TL (YTL’ye eşdeğer TL) olduğunun kabulü gerektiği-
Dava konusu çekin, dava dışı bir şirket tarafından ilgili şirket lehine keşide edildiği ve lehtar tarafından birinci cironun beyaz ciro şeklinde yapıldığı, ikinci cironun ilgili şirket ve ilgili adi ortaklık adına adi ortaklardan birinin temsilcisi tarafından beyaz ciro şeklinde yapıldığı, davalının, bu çeki davalı şirket lehine ciro etmişse de bu cirodan sonra çekin ... Faktoring A.Ş’den alınarak süresi içinde bankaya ibraz edildiği, çekin karşılıksız çıkması üzerine çekin sorumluluk bedelinin alındığış ve ... Faktoring A.Ş’nin cirosunun iptal edildiği, bu durumda davalının 2. ciranta konumundaki adi ortaklığa karşı çekin ödenmeyen kısmı yönünden takip yapabileceği ve davacının da adi ortaklığın bir ortağı olarak adi ortaklığın borçlarından müteselsilen sorumlu olduğu için cebri icra tehdidi ile karşı karşıya kalacağı anlaşıldığından davacının davalı şirkete açtığı davanın konusuz kalmasının söz konusu olamayecağı, bu itibarla; davanın esasına ilişkin değerlendirmede ise ciroyu yapan adi ortaklığın hak sahibi olduğu bir çeki ciro edebilmesi tüm ortakların müşterek imzasına bağlı olduğu, adi ortaklık adına yapılan ciroda ise tek imza mevcut olduğundan bu cironun adi ortaklığı bağlamayacağı, hal böyle olunca, davacının davalı şirket aleyhine açtığı menfi tespit davası hakkında esasa ilişkin bir karar verilmesi gerektiği-
Kambiyo hukuku bakımından üzeri çizilen veya iptal edilen cironun yok hükmünde olduğu, bu durumda, davalı alacaklı banka, 6102 sayılı TTK’nun 790. maddesi gereğince, dava ve takip konusu çekteki ciro silsilesine göre bu çekin yetkili hamili olmadığından, temlik eden davalı banka tarafından bu çeke dayalı takip yapılamayacağı, bu itibarla mahkemece davacının menfi tespit davasının bu gerekçeyle kabulü gerekirken yazılı gerekçeyle kabulünün doğru olmadığı, hükmün bu nedenle bozulması gerekir ise de, bu yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılamayı gerektirmediği-
Somut olayda; hükmün gerekçe kısmında " Somut olayda davacı ve davalı şirket Ticaret Kanunu anlamında tacir iseler de taraflar arasındaki dava sigorta poliçesi yahut ticari ilişkiden değil, davacının işleteni olduğu araç ile davalıya sigortalı aracın karıştığı maddi hasarlı trafik kazasından kaynaklanmaktadır" şeklinde yazıldığının, dava konusunun davalının sigortalının konutunda çıkan yangın sebebiyle ödenen tazminatta borçlu olmadığının tespitine ilişkin olduğu ve böylece kararın gerekçesi ile sonucu arasında çelişki yaratıldığının görüldüğü, bu durum, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297/2. maddesine aykırılık teşkil ettiğinden, 10.4.1992 gün ve 1991/7 Esas-1992/4 Karar Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı uyarınca, gerekçe ile hüküm arasındaki çelişkinin giderildiği, hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların ayrı ayrı gösterildiği bir hüküm kurulmak üzere kararın bozulmasına karar vermek gerekeceği-
Davacının dayandığı ödeme dekontunun incelemesinde ödemenin uyuşmazlık konusu bono karşılığı yapıldığı ya da ödemenin hangi borca ilişkin yapıldığına dair bir açıklamanın yapılmadığı, davalı tarafından davacının ödemesinin alacak hesabına kaydedildiği ve davacının borcundan mahsup edildiği, söz konusu ödemenin bonoya karşılık yapıldığına ilişkin defter kayıtlarında bir ibarenin bulunmadığı, bu durumda davacı, ödemenin bonoya karşı yapıldığını ispatlayamadığından, ilk derece mahkemesince davanın reddine dair kararın yerinde olduğu gözetilerek bir karar verilmesi gerekeceği-