Davacı, davalı avukat tarafından vekalet ücreti alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemiyle açılan davada, mahkemece, alınan bilirkişi raporunda; taraflar arasında vekalet ücretinin yazılı bir ücret sözleşmesi bulunmadığı tespiti ile hesaplandığı, ancak davalı avukat tarafından davacıya gönderilen mail yazışmasının mahkemece değerlendirilmediğinin anlaşıldığı, mahkemece mail yazışmaları değerlendirilerek karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Asıl ve birleşen menfi tespit ve istirdat davası-
Her biri 15.000,00 TL olan 10 adet çek için açılan menfi tespit davasında, daha sonra bu çekleri ödediği ileri sürülerek 03.01.2017 tarihinde davanın tamamen ıslah edilerek menfi tespit davası alacak davasına dönüştürülmüş olup; istinaf mahkemesince davanın ıslah edildiği gözden kaçırılarak 2 çek için menfi tespit kararı verilmesinin doğru olmadığı; ıslah vakıasının gözden kaçırıldığı ve tedbir kararı verilen iki çekin ödenip ödenmediğinin incelenmediği, davaya konu iki adet çekin keşidecisi tarafından ıslah tarihinden önce çek hamiline ödenip ödenmediğinin net olarak araştırılması, ödenmişse davacının alacağının yeniden hesaplanması, ödenmemişse yapılan hesaplama doğru olduğundan alacak talebinin reddine karar verilmesi gerektiği-
İİK'nın 72. maddesi uyarınca açılan borçlu bulunmadığının tespiti ve ipoteğin kaldırılması istemine ilişkin davada; icra takibinden önce davalı ipotek alacaklısı bankaya yapılan 16.01.2014 tarihli ve 44.868,84 TL bedelli ödemenin ipotek resmi senedinden kaynaklanan kredi sözleşmesiyle borçlanılan tüm borcun karşılığının ödendiği ve bu miktar ödenmekle davalı banka tarafından borcun bu miktarda olduğunun kabul edilmesinin gerektiği, lehine ipotek verilen davalının başka kredi borçlarının olduğu belirtilmek suretiyle ipoteğin fek edilmemesinin dürüstlük kuralına ve hayatın olağan akışına aykırı olduğu belirtilmişse de, davalı banka tarafından ipotekle güvence altına alınan kredi borçlarının toplam miktarının yatırılan 44.868,84 TL kadar olduğu yönünde herhangi bir kabulünün bulunmaması karşısında söz konusu paranın yatırılması durumunda ipoteğin fek edileceği inancının oluşturulduğu yönündeki gerekçenin yerinde olmadığı-
Davacının sulama yaparak elektrik borcunun doğmasına sebebiyet verdiği ve bu borçtan sorumlu olduğu hususunun kendi kabulünde olduğu, bu borç karşılığı bir miktar para ve senet verdiğinin sabit olduğu, bu kapsamda davalı kooperatifin dava dışı şirketle yapılandırma konusunda müracaat edip etmemesi ödeme yapıp yapmamasının ilk etapta davacının borcun ödenmesine engel olmadığı, bu hususlar gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Menfi tespit davasının konusunu teşkil eden borcun dayanağı taşıt kredi sözleşmesi ve kredi kartı sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, 02.05.2014 tarihinde gerçek kişiler tarafından açılan davanın tarihi itibarı ile kredi kartından kaynaklanan alacağın tüketici sıfatına haiz davacılar tarafından tüketici mahkemesinde açılması gerektiği gibi yine diğer kredi sözleşmesinin de tüketici kredisi sözleşmesi niteliğinde olması sebebiyle taşıt kredisi sözleşmesinden kaynaklanan davanın da tüketici mahkemesinde açılması gerektiği, mahkemece görev hususu re’sen gözetilerek davanın görevsizlik nedeniyle reddedilmesi gerekirken yazılı şekilde esasa girilmesinin doğru olmadığı-
“... Mahkemece sözleşme tarihinden önceki döneme ait davacının resmi kurumlar önünde atılmış imza asılları getirtilip sözleşmede kabulünde olan imza aslı da incelemede değerlendirilmek suretiyle yeniden imzanın aidiyeti yönünden rapor alınıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı...” şeklinde bozma yapıldığı, mahkemece bozmaya uyulduktan sonra davacının başkaca medarı tatbik imza örnekleri getirtilmişse de imza incelemesi için ATK’ya yazılırken davacının kabulünde olan imzanın da medarı tatbik imzalardan sayılması hususunun belirtilmediği, bilirkişi raporunda da davacının sözleşmede kabulünde olan imza ile kabul etmediği imza aynı kategoride değerlendirilerek her ikisinin de davacıya ait olmadığının belirtildiği, halbuki davacı, temsilcisi olduğu şirkete atfen attığı imzanın kendine ait olduğunu ancak şahsen kefalet imzasının kendisine ait olmadığını belirtmiş olup; davacının şirketi temsilen attığı imzanın kendine ait olduğu kabul edilerek kefalet imzasının kabul ettiği bu imzaya göre de davacıya ait olup olmadığının değerlendirilmesinin gerektiği, diğer bir deyişle kefalet imzasının şirket temsilcisi olarak atılan imzayla da karşılaştırılarak bir sonuca gidilmesinin gerektiği-
Çek nedeniyle menfi tespit davasında, uyuşmazlık ilk derece mahkemesince verilen kararın %15 teminat alınması kısmına ilişkin olup, her ne kadar davacı vekilince sahtecilik iddiasıyla açılan eldeki davada HMK'nun 209. maddesi uyarınca tedbir kararının teminatsız verilmesi gerektiği ileri sürülmüş ise de; eldeki dava İİK'nun 72. maddesi uyarınca açılan menfi tespit davası olduğundan ve İİK'nun 72.maddesi, HMK'nun 209.maddesine göre daha özel bir düzenleme içerdiğinden, mahkemece ihtiyati tedbir kararı nedeniyle teminat alınmasına karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu-
İcra takibine konu çekten kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik yapılan kambiyo senetlerine özgü takipten dolayı borçlu bulunmadığının tespitine ilişkin davada; dava konusu çekle ilgili olarak inceleme yapılıp karar verilmesi gerekirken dava konusu olmayan taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklanan alacak borç ilişkisinin irdelenerek yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmayıp, davalı, dava konusu icra takibine konu çekteki ciro imzasının davacı şirket yetkilisinin eli ürünü olup olmadığı tespit edilemediğinden menfi tespit davalarında ispat yükümlülüğünün davalıya ait olması sebebiyle dava konusu çekten dolayı davacı şirketin herhangi bir hukuki sorumluluğu bulunmadığı, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-