Davacının süresinde ve usülüne uygun olarak ayıp ihbarında bulunduğunu kanıtlayamadığı, ayıp ihbarının yerine getirilmesi hususunun ispatında tanık dinlenemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, davacıya borçlu olmadığı yolundaki iddiasını kanıtlama olanağı vermek için uygun bir süre verilerek davalı kooperatifin tasfiye memurları ile yasal hasım olan Ticaret Sicil Memurluğu'na husumet yöneltilmesi sureti ile kooperatif tüzel kişiliğinin yeniden ihyasının sağlanması ve dava açılması halinde sonucunun beklenerek, yeniden ihya halinde bu tüzel kişilik katılımı ile davanın görülüp sonuçlandırılması gerektiği-
Davacı şirket yetkililerinin dava dışı dosya içerisindeki “huzurda alınmış imza örnekleri” esas alınarak verilen yetersiz bilirkişi raporuna göre yazılı şekilde karar verilmesinin doğru görülmeyeceği-
Menfi tespit istemine ilişkin davada, dava tarihi itibariyle, davacının, gübre alımından dolayı kooperatife borçlu olmadığı ve dava açmada hukuki yararının bulunmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Teminat amaçlı olarak verildiği ve gerçekte bir mal teslimi nedeniyle düzenlenmediği halde malen kaydı içerdiği hususlarında ispat yükünün davacıya ait olduğu, davacının bu iddialarını HUMK 288 vd. maddeleri uyarınca yazılı belgelerle ispatlamak zorunda olup, ispat edemediği, hatırlatılan yemin teklif hakkını da kullanmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
İmzası itiraza uğrayan adi yazılı belge fotokopisi ile yapılan takipte, borçlu davacının açtığı menfi tesbit davasında ispat yükünün davalı tarafa ait olması gerekeceği-
HUMK’nun 213/son maddesi hükmüne göre geçerli bir özrü olmadan gelmeyen tarafın yokluğunda cereyan eden işlemlere itiraz edemeyeceği-
Davacının davayı 13.09.2007 tarihinde ilk kez, 23.09.2010 tarihinde ikinci kez ve 18.01.2011 tarihinde üçüncü kez takipsiz bıraktığı ve davanın 11.02.2011 tarihinde yenilendiği, davanın 3. kez yenilenmesinin yasal dayanağı olmadığından davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekeceği-
Poliçenin keşidecisi ve lehtarı olan dava dışı şirket ile poliçeyi kabul eden muhatap davacı şirket arasındaki ticari ilişkiden kaynaklanan def’ilerin poliçeyi ciro yolu ile devir alan davalı bankaya karşı ileri sürülebilmesi için davalı bankanın kötü niyetle borçlunun zararına hareket etmiş olması gerektiği, ancak bu hususun davacı şirket tarafından ispatlanmadığı, cironun temlik cirosu niteliğinde olup, tahsil cirosunu ifade eden bir kayıt içermediği gerekçesi ile davanın reddine karar verildiği-
Davanın irade fesadı nedenine dayandırılmış olmasına ve BK'nun 31. (şimdi; TBK.'nun 39.) maddesinde öngörülen hak düşürücü süresi içerisinde açılmamış bulunmasına göre davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-