Davanın, imza inkarına dayalı olarak açılmış olan menfi tespit davası olduğu, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun ceza yargılaması sırasında alındığı ve henüz ceza davasının kesinleşmediği, bu nedenle kesin delil olarak kabul edilip değerlendirilemeyeceği, diğer yandan icra hukuk mahkemesi dar yetkili mahkeme olup icra mahkemesince alınan raporun da hükme esas alınmasının isabetsiz olduğu, mahkemece davacı borçlunun inkar ettiği imzalar yönünden konusunda uzman bilirkişi veya bilirkişi kurulu aracılığıyla inceleme yapılıp rapor alınması veyahut ceza yargılamasının kesinleşmesinin beklenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Davanın, imzası inkar edilmeyen kambiyo senedine karşı açılmış menfi tespit davası olduğu, davacının, senedin zorla alındığı iddiasında bulunmuş ise de bu iddiasını kanıtlayamadığı, mahkemece ispat külfetinin davalıya yüklenerek yorum yoluyla davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-
Çekin keşide tarihinin 15.08.2013 olup, düzeltmenin keşideci imzası taşımadığından geçersiz olduğu anlaşıldığından, çek bu haliyle süresinde bankaya ibraz edilmediğinden yazılı delil başlangıcı niteliğinde olup, keşidecinin, ciro suretiyle hamil olan bankaya karşı TTK. 732. maddesinden kaynaklanan sebepsiz zenginleşme sorumluluğu bulunduğu-
Davalı şirket bila tarihli, şirket kaşe ve imzası bulunan belge ile davalı, davacı şirket ile imzaladığı sözleşmeden kaynaklanan borcunu üstlenmiş olduğundan sözleşme hükümleri çerçevesinde sorumluluğunun mevcut olduğu, sözleşmenin eki niteliğindeki protokol hükümleri uyarınca müspet zarar niteliğindeki kar kaybı, haksız rekabet nedeniyle uğranılan zarar, bedelsiz su miktarına ilişkin taleplerin davalıdan istenebileceği-
Her ne kadar mahkemece Dairemiz bozma ilamına uyularak bozma kararında belirtilen sulh ve ibra sözleşmesi hakkında değerlendirme yapılmak suretiyle yazılı şekilde karar verilmiş ise de bu sözleşmenin geçersizliğinin tespiti konusunda ......... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin ...... Esas sayısında bir dava açıldığı ve ayrıca dava konusu senetle ilgili olarak daha önce verilmiş olan kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararın yazılı emir yolu ile Yargıtay 11. Ceza Dairesince ortadan kaldırılması üzerine ......... Asliye Ceza Mahkemesi'nin ....... Esas sayısında kayıtlı “açığa atılan imzanın kötüye kullanılması” suçundan kamu davası açıldığının dosya içeriğinden anlaşıldığı, bu durumda mahkemece sözü edilen davaların bu davanın sonucuna etki edeceği düşünülerek sonuçlarının beklenmesi gerekirken, beklenmeden karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bu nedenle bozulması gerekeceği-
Hükme esas alınan ve imzanın keşideciye ait olduğunun tespit edilemediğine dair adli tıp kurumu raporunda mukayeseye esas alınan belgelerin fotokopi olduğu anlaşılmakla, mahkemece çek keşide tarihinden önceki yakın tarihleri içerir belge asılları ilgili kurum ve kuruluşlardan celp edilerek grafoloji dalında uzman yeni bir bilirkişi heyetinden denetime elverişli rapor alınarak varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekeceği-
Uyulan Dairemiz bozma ilamında işaret edildiği üzere davanın, dava tarihinde yürürlükte bulunan TBK’nun 39. maddesinde düzenlenen hak düşürücü süre içinde açılmadığı, mahkemece bu gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken, zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Davanın bonoya dayanılarak girişilen icra takibinden ve dayanağı olan bonodan dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin olduğu, takip alacaklısı tarafından 21.06.2011 tarihinde alacağın diğer davalıya temlik edildiği, görüldüğü gibi alacağın temliki işleminin ibraname tarihinden sonra gerçekleştiği, önceki alacaklı dava konusu alacakla ilgili olarak temlikten önce borçluyu ibra ettiğine göre, ibra ile borç sona ereceğinden alacakla ilgili tasarruf yetkisinin ortadan kalktığı, tasarruf hakkı kalmayan önceki alacaklının, alacağın temlikinde yetkisi olmadığı düşünülmeden ve 03.08.2010 tarihli ibranamenin davaya etkisi üzerinde durulup tartışılmadan eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Menfi tespit istemi yargılama aşamasında istirdata dönüşse de yasa gereği bu tür ilamların icrası için kesinleşme şartı aranması gerektiği-
HMK. mad. 367/1 gereğince kararın temyizinin kural olarak icrayı durdurmayacağı- Menfi tespit konulu ilamların kesinleşmeden takibe konulabilmelerinin olanaklı olmadığı, menfi tespit istemi yargılama aşamasında istirdata dönüşse de yasa gereği bu tür ilamların icrası için kesinleşme şartı aranması gerekeceği- Menfi tespit ilamı olup kesinleşmeden takip konusu yapılamayacağından ilamın fer-ileri (eklentileri) olan yargılama gideri ile vekalet ücreti de asla bağlı olduğundan, kesinleşmeden takibe konu edilemeyecekleri, bu sebeple, takibin iptaline karar verilmesi gerekeceği-