İcra mahkemelerinin sadece “ihalenin feshi isteminin reddine” ilişkin olarak verilen kararlar ile “istihkak davaları” sonucunda verdikleri kararlara karşı “yargılamanın iadesi” yoluna gidilebileceği–
Tebligat kanununun 32. maddesine göre borçlunun usulsüz tebliğden haberdar olduğunu beyan ettiği tarihte, takibin şekline göre icra dairesine itiraz etmemiş olmasının, tebligatın usulsüzlüğüne ilişkin şikayetin incelenmesine engel teşkil etmeyeceği–
Borçlu vekilinin, aynı nedene dayanarak tüm alacaklılar yönünden tek bir dilekçe ile şikayette bulunabileceği–
“Fiil ehliyetsizliği”nin, kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle, mahkemece doğrudan doğruya göz önünde bulundurulacağı–
6183 sayılı Kanun hükümleri uyarınca vergi dairesince taşınmazların tapu kayıtlarına konulan hacizlerin kaldırılmasına yönelik şikayetlerin vergi mahkemelerince inceleneceği–
HUMK’nun 67 (yeni HMK’nun 77.) maddesi gereğince, gecikmenin zarar oluşturacağı durumlarda, mahkemece kesin bir süre verilerek, “vekaletnamesini getirmek koşuluyla” vekilin dava açmasına veya usul işlemlerini yapmasına izin verilebileceği–
Kural olarak mahkemenin “bozmaya uymak” ya da “bu karara karşı direnme kararı vermek” konusunda tarafların istekleriyle bağlı olmayıp takdir yetkisini serbestçe kullanabileceği; ancak bozma nedeninin kamu düzenini bozmaya ilişkin olmadığı ve dolayısıyla bozma nedenlerinin doğrudan doğruya gözetilmesinin gerekmediği hallerde, her iki tarafın da bozmaya uyulmasını istemiş olması durumunda mahkemenin bozma ilamına uymak zorunda olduğu, önceki kararda direnemeyeceği-
Ceza mahkemesinde takip konusu senetle ilgili olarak alacaklı hakkında “sahtecilik davası” açılmış olması ve borçlu tarafından bu ceza davasına müdahale edilip senedin iptalinin istenmiş olması halinde, senedin dava sonuçlanıncaya kadar hiçbir işleme konu yapılamayacağı–