Kredinin kullanımı sırasında değişik adlar altında alınan masrafların iadesi isteği- Davacı, dava dilekçesinde, masrafları tek tek sayarak (kredi kullanım masrafı, işlem masrafı, noter masrafı, ipotek rehin fekki masrafı) bildirdiğinden, mahkemece talepten fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği-
Maddi-manevi tazminat davası-
Yüklenicinin, kural olarak sözleşmede kararlaştırılandan fazla ve daha kaliteli malzeme kullanarak yaptığı işler bedelini, yapılan bu fazla işlerin ve kullanılan kaliteli malzemelerin arsa sahiplerinin menfaatine ve yasal olması, ekonomik değerinin bulunması ve fazla işler ile kaliteli malzemeyi içeren imalatı kendisine isabet eden bağımsız bölümler için de yapmamış olması koşulu ile 818 sayılı BK'nın vekaletsiz iş görmeye ilişkin 410. vd. (TBK'nın 526 vd.) maddeleri uyarınca işin yapıldığı tarihteki mahalli serbest piyasa rayiç değerleri üzerinden tahsilini talep edebileceği, ancak inşaatın ortak yerlerinde ya da davacı yükleniciye düşecek bağımsız bölümlerde yapılan bu neviden fazla imalâtların arsa sahiplerinin yararına olduğu gibi, yüklenicinin de yararına olduğu, kural olarak her iki tarafın da yararına olan böyle bir kazanımın, fazla iş olarak nitelendirilemeyeceği ve yükleniciye bunların karşılığını isteme hakkı vermeyeceği-
Harici taşınmaz satış sözleşmesi gereğince ödendiği iddia olunan paranın iadesi için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali davasında, faiz hesabının, dava konusu icra dosyasında talep edilen asıl alacak üzerinden yapılarak, davalının itirazının iptaline ve takibin bu miktar üzerinden devamına karar verilmesi gerektiği- Talep aşılarak karar verilemeyeceği-
Davacı tarafça sunulan dava ve ıslah dilekçesi incelendiğinde, taşınmazın davalılara iadesine yönelik bir talebi bulunmadığı açık olmakla, mahkemece talebi aşar şekilde ve re'sen dava konusu taşınmazın davalılara iadesine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Çek yaprakları bedelinden müteselsil kefiller sorumlu mudur? Kefaletin verildiği anda borcun belirli ya da belirlenebilir olması gerektiği, kefalet sözleşmelerindeki belirlilik ilkesi uyarınca kefil olunan açısından belirli yani ferdileştirilmiş bir borcun varlığının arandığı, kefilin yalnızca kefalet limiti ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçları ile bağlı olduğu- Kredi sözleşmesini imzalayan müteselsil kefilin risk altındaki çek yaprakları nedeniyle bankanın Çek Kanunu uyarınca ödemesi gereken asgari miktarlarla ilgili olarak depo talebinden sorumlu olabilmesi için kredi sözleşmesinde bu yönde açık bir hüküm bulunması gerektiği- "İmzalanan kredi sözleşmesinde 'müşterinin verilen çek karnesini özenle saklamaya mecbur olduğu, bankanın verdiği çek karnelerini her zaman geri isteyebileceği, kredinin kapatılması hâlinde kullanılmayan çek karnesi ve çeklerin bankaya iade edileceği çekten doğan sorumluluğun tamamen tarafına müşteriye ait olduğunun' kabul ve taahhüt edildiği, sözleşmedeki 'sözleşmede imzası bulunan kefil veya kefillerinin müşterinin bu sözleşmeden veya her ne olursa olsun gerek yalnız olarak gerekse diğer kişilerle birlikte aslen veya kefil sıfatıyla borçlandığı veya borçlanacağı (kefalet dâhil) bütün meblağları bankaya karşı 1. maddede yazılı kredi miktarına kadar müşterek borçlu-müteselsil kefil olarak üstlenir veya üstlenirler” hükmü gereği depo talebinden müteselsil kefiller olan davalıların da sorumlu olduğu, bu nedenle yerel mahkeme direnme kararının onanması gerektiği' ve yine diğer bir görüşe göre 'takibe konu borcun ilamsız icra takibine konu edilemeyeceği' yönündeki değişik gerekçe ile kararın bozulması gerektiği" şeklindeki görüşlerin HGK çoğunluğu tarafından kabul edilmediği-
Hâkimin, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği, duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebileceği-
Davacının Eylül 2013 ve Haziran 2014 dönemi yönünden alacak talebi olduğu halde Haziran 2015-Ağustos 2015 döneminin de hüküm altına alınarak talebin aşılmasının doğru olmadığı-
Davacılar vekili dava dilekçesinde, davacı için davalıdan hakaret eylemi nedeniyle 4.000,00 TL ve kasten yaralama eylemi nedeniyle 4.000,00 TL manevi tazminat isteminde bulunmasına karşın, mahkemece hakaret eylemi sabit olmadığı halde hangi eylemlerden dolayı tazminata hükmedildiği de açıklanmadan, talep miktarı aşılmak suretiyle, davalı aleyhine 5.000,00 TL manevi tazminata hükmedildiği, 6100 sayılı HMK’nin 26. maddesi uyarınca hâkimin, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği, mahkemece talebi aşar şekilde ve hangi eylemlerden dolayı tazminata hükmedildiği açıklanmaksızın hüküm kurulmasının usul ve yasaya uygun düşmediği-
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26. maddesi “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” hükmü uyarınca taleple bağlılık kuralına aykırı olarak talepten fazlasına karar verilmesinin usule aykırı olduğu-