Asıl davada talep daraltıldığı, paya hasredildiği halde HMK 26. maddesi hükmü gözardı edilerek asıl dava bakımından da terekeye iade kararı verilmesinin yerinde olmadığı- Davacıya terekeye mümessil tayin ettirmesi için süre verilmesi, dava açıldığı takdirde sonucu beklenerek mümessil tayin edilirse davaya tereke mümessili huzuruyla devam edilmesi gerekeceği-
Mahkemece yapılması gereken işin, bilirkişi raporunda hesaplanan tutarlardan ödenen tutarlar mahsup edildikten sonra davacının ıslah talebini aşmayacak şekilde hüküm kurmaktan ibaret olduğu-
Dosyada, "Belirli Süreli İş Sözleşmesi Fesih Bildirimi" başlıklı davalı şirketin kaşe ve imzasını içerir dilekçede, sözleşmenin ihale süresinin bitimi nedeniyle 22.01.2014 tarihinde feshedileceği belirtilmiş ise de, davacı dava dilekçesinde işten ayrılmak zorunda kaldığını beyan ettiğinden, davacı tanığının da "..çıkmamıza yakın maaşların düşeceği söylendi, isteyen kalabilir, istemeyene kapı açık dendi" şeklinde beyanda bulunduğundan mahkemece taleple bağlılık kuralına aykırı olacak şekilde iş sözleşmesinin işveren tarafından feshedildiğinin kabulünün hatalı olduğu, bu sebeple iş sözleşmesinin davacı işçi tarafından haklı nedenle feshedildiği kabul edilerek ihbar tazminatının reddi gerekeceği-
Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu tarihte satın alınarak, davalı eş adına tescil edilen taşınmazın alınmasında davalının ziynet eşyalarının kullanıldığı, davacının ailesinin de "5.500 TL verdiğine" yönelik kabul yerinde ise de, davalının "780 gr ziynet eşyalarının kullanıldığı" tanık beyanlarına göre kabul edildiğine göre, "tanık beyanlarının bölünmezliği ilkesi" gereğince, davacının kardeşlerinin verdiği 80 gr altının da değer artış payı hesabında dikkate alınması gerektiği- Tasfiyeye konu taşınmazın evlilik birliği içinde davalı eş adına bankadan çekilen 120 ay vadeli 90.000,00 TL bedelli konut kredisinin kullanılarak alındığı, evlilik birliği içinde (boşanma dava tarihine kadar (04.07.2012) 33 aylık kredi taksidinin ödendiği, boşanma dava tarihinden sonraya da 87 aylık kredi taksidinin borç olarak kaldığı anlaşıldığından, kredi borcu mahkemece dikkate alınmasına rağmen, oranlama yapılmadan hesaplama yapılmasının hatalı olduğu- Tasfiyeye konu taşınmazın satın alma bedeli, konusunda uzman bilirkişi tarafından belirlenen taşınmazın tasfiye (karara en yakın) tarihindeki sürüm (rayiç) değeri ile evlilik birliği içinde ödenen kredi borcu ve boşanma dava tarihinden sonraya kalan kredi borcu oranı, peşinat oranı ve davacının kardeşleri tarafından verilen 80 gr altının değer artış payı alacağının hesabında dikkate alınması gerektiği- Mahkemece davalı tarafından sunulan takas-mahsup talebi ve/veya açılmış bir karşı dava olmamasına rağmen, davacı koca adına olan araç nedeniyle alacağın mahsup edilerek takas yapılmasının hatalı olduğu-
Dava dilekçesi ile 100,00 TL fazla çalışma ücreti talep edilmiş ancak davacı tarafça sunulan 11.09.2015 tarihli ıslah dilekçesinde fazla mesai ücreti ıslah edilmemesine rağmen, mahkemece bilirkişi raporunda hesaplandığı şekliyle 15.161,79 TL brüt fazla mesai ücreti alacağının hüküm altına alınmış olmasının talep aşımı mahiyetinde olduğundan hatalı olduğu-
Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği-
Davacı her ne kadar hafta tatili ücreti talebinde bulunmuş ise de dava dilekçesinde açıkça cumartesi günleri hariç diğer günler çalıştığını beyan etmesi karşısında davacının kendi beyanına göre haftada bir gün çalışmadığı anlaşıldığından hafta tatili ücret talebinin reddi gerekirken kabulü ile yargılama esnasında dinlenen davacı tanığının “davacının dini bayramlarda çalışıp çalışmadığını bilmiyorum ancak iş çıkarsa çalışırdı“ şeklinde beyanda bulunduğu ancak hangi günler iş çıktığı ve davacının hangi gün çalıştığı konusunda tanık beyanında netlik olmadığı gibi bu hususta dosya içerisinde bilgi ve belge olmadığı da görüldüğünden ispatlanamayan ulusal bayram ve genel tatil ücretinin de reddi gerekirken kabulünün hatalı olduğu- Dava dilekçesi ile 100,00 TL fazla çalışma, 100,00 TL hafta tatili ve 100,00 TL ulusal bayram genel tatil ücreti talep edilmiş ancak davacı tarafça sunulan 11.09.2015 tarihli ıslah dilekçesinde fazla mesai, hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil ücreti ıslah edilmemesine rağmen, mahkemece bilirkişi raporunda hesaplandığı şekliyle 13.588,77 TL brüt fazla mesai ücreti, 5.661,99 TL brüt hafta tatili ücreti ve 694,62 TL brüt ulusal bayram genel tatili ücreti alacağının hüküm altına alınmış olmasının, talep aşımı mahiyetinde olduğundan hatalı olduğu-
Velayet düzenlemeleri ve bunun tabii sonucu olan iştirak nafakası istemlerinde amaç küçüğün menfaatinin korunması olduğundan "açıkça nafaka istemiyorum" şeklinde bir beyanın varlığı dışında hâkimin kendiliğinden iştirak nafakasına hükmetmesi gerektiği- İştirak nafakası çocuk için bir hak olup velayetin değiştirilmesi davalarında istenilen nafaka talepleri de ayrı bir davanın konusunu oluşturmadığı gibi bu hususta mahkemece ayrı harç alınmasının da iştirak nafakası talebini müstakil bir dava konusu hâline getirmeyeceği- Kamu düzenine ilişkin olan velayetin değiştirilmesine konu davada asıl talebin ferîsi niteliğindeki iştirak nafakası talebinin bağımsız bir dava olduğunun kabul edilemeyeceği- İştirak nafakasına hak kazanması için velayetin değiştirilmesi davasının sonucunun beklenmesinin çocuk yönünden haklarına geç ulaşması sonucunu doğuracağı ve kamu vicdanının yaralanmasına sebebiyet vereceği- Eğer bağımsız olarak açılan iştirak nafakasının artırılması ya da azaltılmasına yönelik bir dava söz konusu ise; dava konusu münhasıran "nafaka" olduğundan, davanın açılması için ayrı bir harç alınması gerektiği gibi dava sonunda yargılama giderleri de kabul- ret oranına göre hükmedilmesi gerektiği- Velayetin değiştirilmesine konu davada velayeti değiştirilen çocuk için hükmedilen velayet düzenlenmesine yönelik davaların fer'isi niteliğinde olan iştirak nafakası nedeniyle davalı aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğu- "Velayetin değiştirilmesi ve müşterek çocuklar yararına iştirak nafakası talep edildiğinden, davaların yığılmasının söz konusu olduğu, her iki talebin de ayrı ayrı dava edilme imkânı varken tek davada istenmesi durumunda tek bir vekâlet ücreti ve yargılama giderine hükmetmenin doğru olmadığı, söz konusu taleplerin ayrı davaların konusunu oluşturduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Takibin iptaline ilişkin icra mahkemesi kararının temyizi kabil olduğu- "İcra müdürlüğünün rehinli araçlardaki yakalama şerhlerinin kaldırılmasına" kararının iptali talep edilmesine karşın, icra mahkemesince, talebe aykırı olarak takibin iptaline hükmedilmesinin usu ve yasaya aykırı (HMK. mad. 26) olduğu-
Borçlunun dilekçesinde ileri sürdüğü tahsil harcından muaf olduğundan bahisle tahsil harcı kesilmesi işleminin iptali gerektiğine yönelik şikayeti hakkında karar verilmesi gerekirken, alacaklının talebi olmadığı halde cezaevi harcı kesilmesi işleminin de değerlendirilerek hüküm kurulması isabetsiz olduğu-