Miras bırakanın çekişme konusu 448, 449, 466, 468 ve 483 parsel sayılı taşınmazlarda adına intikal eden paylarını resmi akitle davalıya satış suretiyle yaptığı temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı bedelsiz ve muvazaalı olduğu belirlenmek ve mahkemece benimsenmek suretiyle davacılar adına payları oranında tapu iptal ve tescile karar verilmiş olmasında bir isabetsizliğin olmadığı-
Davadaki isteğin davacıların miras payına ilişkin bulunduğu halde, 1086 sayılı HUMK'nun 74. maddesi ( Yeni 6100 Sayılı HMK'nun 26. maddesi ) hükmü gözardı edilerek, muris (ölü kişi) adına tescil kararı verilmek suretiyle hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu-
Kural olarak saklı paya el atıldığından söz edebilmek için terekenin(temlik içi- temlik dışı)tümüyle bilinmesi gerekirse de; Tarafların delillerini bildirmeleri ve mahkemece düzenlenen ‘Tenkis Hesap Tutanağının taraflara tebliğinden sonra, taraf vekillerinin itirazlarını belirtmedikleri gibi taraf vekillerince dava konusu taşınmazlar dışında murise ait herhangi bir mal varlığının bulunmadığı beyanı karşısında, mahkemenin ayrıca terekenin aktif ve pasifini araştırmadan sonuca gitmesinin yerinde olacağı-
Diğer mirasçıların usulünce temsil ya da katılımının sağlanması, taraf teşkili böylece tamamlandıktan sonra, inançlı işlem (nam-ı müstear) hükümlerine göre taraf delilleri toplanarak, uyuşmazlığın esası hakkında yukarıda açıklanan düzenleme ve ilkeler de gözetilmek suretiyle varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir hüküm kurulması gerekirken, somut olay yönünden uygulama yeri olmayan mirasta iade hükümlerine göre karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Muris muvazaası nedeniyle tapu iptal ve tescil davasında, miras bırakan tarafından davalıya temlik edilen çekişme konusu taşınmazın imar uygulaması sonucunda davalı adına tescil edilen taşınmazdaki pay üzerinden, davacıların veraset ilamındaki miras payları oranında iptal ve tescile karar verilmesi gerektiği-
Miras hukukuna ve mirasçılık hakkına dayalı olarak pay oranına göre açılmasının mümkün bulunmadığı; ancak, halefiyet esasına göre açılabileceğinin kabulü; buna göre de eldeki davanın tüm mirasçılar adına halefiyet esasına göre açıldığının kabulü ile öncelikle, diğer mirasçıların katılımı ile taraf teşkili sağlanması; işin esası incelenmeksizin kararın öncelikle, taraf teşkili noktasından bozulması gerektiği-
İ. sözleşmesine ve buna bağlı işlemle alacaklı olan taraf, ödeme günü gelince alacağını elde etmek için dilerse; teminat için temlik edilen şeyi “ ifa uğruna edim “  olarak kendisinde alıkoyabileceği gibi; o şeyi, açık artırma yoluyla veya serbestçe satıp satış bedelinden alma yoluna da başvurabileceği-İ. sözleşmelerinin  tarafları arasında, onların gerçek iradelerini ve akitten  amaçladıklarını  yansıtması bakımından geçerli olduğu; taraflarına Borçlar Kanunu çerçevesinde nisbi haklarını talep etme olanağını verdiği-Mahkemece, davanın halefiyet esasına göre tüm mirasçılar adına açıldığının kabulü ile diğer mirasçıların usulünce temsil ya da katılımının sağlanması, taraf teşkili böylece tamamlandıktan sonra, inançlı işlem (nam-ı müstear) hükümlerine göre taraf delilleri toplanarak, uyuşmazlığın esası hakkında düzenleme ve ilkeler de gözetilmek suretiyle varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir hüküm kurulması gerekeceği-
İhtiyati tedbir kararının kabul edilebilmesi bakımından HUMK’un 390/3. maddesi hükmünde ihtiyati tedbir isteyenin haklılığı konusunda tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel yaklaşık bir kanaatin yeterli olacağı öngörülmüş olup, Yasa’nın hükümet gerekçesinde de belirtildiği üzere yaklaşık ispat durumunda "...hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte zayıf bir ihtimalde olsa aksinin mümkün olduğu ihtimalini gözardı edemez... bu sebepledir ki haksız olma ihtimali de dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınması..."nın hükme bağlandığı-
Mirasbırakandan davalıya satış suretiyle intikal eden taşınmaz payları yönünden davacıların miras payları oranında davanın kabulü gerektiği-