Görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunu’nun 706, Borçlar Kanunu’nun 213 ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların, dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri-
Davalının dosya arasına sunduğu dilekçesinde bildirdiği parsellerin tedavüllü tapu kayıtlarının ve dayanak resmi akitlerinin ilgili mercilerden getirtilmesi, bozma ilamında değinilen ilkeler doğrultusunda miras bırakana ait olupta her bir mirasçıya nakledilen taşınmaz bulunup bulunmadığının irdelenmesi, her bir mirascıya verilen yer bulunması halinde bu taşınmazlar başında keşif yapılarak değerleri hususunda uzman bilirkişiden rapor alınmak suretiyle davacılara yapılan temliklerin, dava dışı mirasçılara yapılan temliklere göre makul ve hoşgörü sınırları içinde olup olmadığının belirlenmesi, toplanacak delillerin toplanan delillerle birlikte değerlendirilerek miras bırakanın gerçek irade ve amacının duraksamaya yer vermeyecek biçimde açıklığa kavuşturulması ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekeceği-
Miras bırakanın A.'in, çekişme konusu taşınmazlara ilişkin olarak yapmış olduğu temlikin bağış niteliğinde olduğunun kabul edilmesinin gerekeceği, böylesi bir işlemin de ancak, koşulların varlığı halinde TMK'nun 560. ila 571. maddeleri arasında düzenlenen tenkis davasına konu olabileceği- mk560-571-565
Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşulun; miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olması olduğu-
Asliye Hukuk Mahkemesi'nin dava dosyasındaki 141 ada 35, 40 ve 48 parseller bakımından mirasçılar tarafından muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davanın kabul ile sonuçlanarak derecattan geçmek suretiyle kesinleştiği, anılan kararla murisin iradesinin denkleştirme olmadığının benimsendiği ve bu olgunun kesinleştiği, öyle ise, kesinleşen bu olgunun eldeki dava bakımından da güçlü delil oluşturacağı, kaldı ki, mirasçılardan bir kısmına muris tarafından yapılan bir temliki tasarrufun bulunduğunun da ispatlanmış olmadığı, hal böyle olunca, davaların kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Temliki yapan ve hukuki ehliyetten yoksun olduğu iddia edilen F. Uysal’ın yargılama sırasında ölmesi üzerine, Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2007/700 esas, 2007/677 karar sayılı mirasçılık belgesinde yer alan mirasçıların davada yer aldığı, dava dışı mirasçı kalmadığı, bir başka deyişle TMK’nun 640. maddesi hükmü uyarınca “davaya iştirak”in sağlandığının anlaşıldığı-
Görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanun’nun 706, Borçlar Kanunu’nun 213 ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri-
Öncelikle dava dışı bankaya satılan 6 nolu bağımsız bölüm hakkında HUMK.'nun 186. maddesi (6100 S. HMK.'nun 125. maddesi) hükmü uyarınca davacı tarafa seçimlik hakkı hatırlatılarak davayı ne şekilde sürdüreceklerinin sorulması ve bu yöndeki usulü eksikliğin giderildikten sonra işin esası bakımından bir karar verilmesi için kararın bozulması gerekeceği-
Uyuşmazlığın sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesinin davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlı olduğu; gizlenen gerçek irade ve amacın tespitinin ve aydınlığa kavuşturulmasının genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesinin de büyük önem taşıdığı; bunun için de, Ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığının, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı hususlarının araştırılmasında ve satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki farkın, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunlu olduğu; hal böyle olunca, işin esası bakımından ilgili ilkeler çerçevesinde araştırma yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkının gündeme geleceği, böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanmasının söz konusu olamayacağı, daha önce bir tercihten söz edilmişse sonucun doğurmayacağı, o zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca sür'atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiatlara göre değerinin belirlenmesinin ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak NAKTİN ödetilmesine karar verilmesinin gerekeceği-