Dava konusu araçların borcun doğumundan sonra borçlu tarafından mali durumunu bilen üçüncü kişi ve borçlu şirket ortakları ile organik bağ içinde bulunan şirkete yapılan satışların iptalinin yerinde olduğu- Alacaklı tarafından 4. kişinin davaya dahil edilmemesi halinde davanın, 3. kişi yönünden ma­lı elinden çıkardığı tarihteki rayiç değer üzerinden tazminata dönüştüğü kabul edilerek tazminatın hüküm altına alınması gerektiği-
Tasarrufun İp­tali davalarında amacın, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında ge­çerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyi niyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya de­vamla alacağın tahsilini sağlamak olduğu-  İptal davasının, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup tasar­rufa konu malların aynı ile ilgili olmadığı-  Borçluya ait araçlar üzerindeki ipotek bedellerinin ödenmiş olması asıl borcun bitirildiğini göstermeyeceği gibi alacaklının ipotek tesis edilen alacağının dışındaki alacakları için söz konusu taşınmazlar hakkında tasarrufun iptali davası açmasına da engel teşkil etmeyeceği-  İpotek tesis edilen alacak için dahi ipoteğin kaldırılmış olmasının sonradan tasarrufun iptali davası açılmasına mani teşkil etmeyeceği-
Haciz kararı verildiği tarihte ve söz konusu hisselerin takip borçlusundan 3. kişilere devredildiği tarihlerde, haczin ve devrin konusu, anonim şirketlerdeki çıplak paylar olup bu paylar için hisse senetlerinin basılmamış olduğu ve ilmühaber çıkarıldığına dair hiçbir belge de sunulamadığı, dolayısıyla haciz kararının verildiği tarihte çıplak pay niteliğinde olan şirket hisseleri, haciz tarihinden önce muvazaalı olarak devredilmemiş olsaydı, çıplak payın haczine ilişkin İİK. mad. 94/1 uyarınca kolaylıkla haczedilebilecek ve alacaklı alacağını bu yolla tahsil edebilecek iken çıplak paylar nama yazılı hale getirilip borçlu tarafından geri alınmak suretiyle alacağın tahsilinin imkansız hali getirilmiş olduğu- Bu dönüşümden sonra borçluya ait anonim şirket pay sahipliğini salt bir haciz yazısı ile haczettirebilme imkanının tamamen ortadan kaldırılmış, onu temsil eden nama yazılı hisse senetlerinin icra memuru vasıtasıyla fiilen el koydurularak haczedilmesi zorunluluğunun doğduğu- Devirden sonra yapılan hacizde ise nama yazılı hale getirilen paylara ait hisse senetleri bulunamadığından fiilen haczinin mümkün olmadığı, ortaklar pay defterine haciz şerhi işlenmesi ile yetinilmiş olduğu, ancak bu kaydi haczin, alacağın tahsiline imkan sağlamadığı- Bu halde anonim şirket paylarının borçlu tarafından geri alındığı, davacının dava açmakta hukuki yaranını bulunmadığı ileri sürülemeyeceği, gibi davalı 3. kişilerin, tasarrufların konusu olan malı bir başka kişiye (4.kişiye) devreden konumunda olduklarından, İİK. mad. 283/2 uyarınca tazminatla sorumlu tutulmaları gerektiği- Zira davalı 3. kişiler her ne kadar pay sahipliği haklarını (anonim şirket paylarını) borçluya iade etmiş iseler de, iyiniyetli 4. kişiye devredilmiş gibi sorumlu tutulmaları gerektiği, yani hisse senetleri 4. kişiye devredilmiş olsaydı hangi sebeple sorumlu tutulacak idi iseler, somut olayda da aynen o sebebin mevcut olduğu- Mahkemece davacının davasını İİK. mad. 283/2 uyarınca bedele dönüştürdüğü gözetilerek davacının kati aciz belgesindeki alacağı ile sınırlı olarak, davalı 3. kişilerin borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden oldukları da dikkate alınarak, davalı 3. kişilerin hisse senetlerinin devir tarihindeki değeri tutarında tazminatla sorumlu tutulmaları gerektiği- Dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi halinde, davacı aleyhine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Tüm İçtihatlar İİK. mad. 282 gereğince öncelikle borçlu ile aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunan 3.kişinin davaya dahil edilmesi, davacı vekili aradaki maliklerin tamamının kötü niyetli olduğunu belirterek sekizinci maliğe dava açtığından sonraki tüm ma­liklerin davaya dahil edilmesi için davacı vekiline süre verilmesi duruşma gün ve saatinin borçludan sonraki F.'a kadar olan tüm maliklere tebliği ile taraf teşkilinin sağlanması, bildirecekleri delillerin toplanması dava konusu tüm tasarrufların İİK 277,278,279,280,283.maddeler gereğince iptale tabi olup olmadığının değerlendiril­mesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
İİK . mad. 282 gereğince tasarrufun tarafı olan ve borçlu ile aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunan dava dışı üçüncü kişinin dava­ya dahil edilmesi, dava konusu taşınmaz, davalı üçüncü kişi tarafından da satıldığından, davacı vekiline İİK. mad. 282 gereğince dava dışı son maliki davaya dahil edip etmeyeceği veya davayı İİK. mad. 283/2 gereğince nakten tazminata dönüştürüp dönüştürmediği yönünden seçimlik hakkı hatırlatılarak öncelikle taraf teşkilinin sağlanması, daha sonra dava önkoşulları yönünden incelenmesi, önkoşulların varlığı halinde de, dava konusu tasarrufların iptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği- Tasarrufun iptali davasında, icra takibinin dava tarihinden sonra yapılmasının önemli olmadığı, yargılama aşamasında borçlu hakkındaki icra takibinin varlığı yeterli olduğundan, iptal davasının esasına girilmesi gerektiği-
İcra dosyası kapsamı ve borçlunun mal beyanı dilekçesinden aciz halinde olduğunun anlaşıldığı; dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedeli le bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değeri arasında misli fark bulunması nedeniyle dava konusu tasarrufun İİK. mad. 278/3-2 gereğince iptale tabi olduğu- Dava konusu taşınmazın davadan sonra düzenlenen kira sözleşmesine kadar iki yıldan fazla süre ile borçlu ve çocukları tarafından kullanılmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığıı ve bu durumun davalı 3.kişinin borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olduğunu gösterdiği (İİK. mad. 280)- İİK'nin 283/1 maddesi gereğince dava konusu tasarrufun davacının alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerekeceği-
Borçlular ve davalı üçüncü kişi şirket aynı adreste faaliyette bulundukları ve ortakları arasında organik bağ bulunduğu anlaşıldığından, ve iptali istenilen takip konusu alacağın varlığı, borçlu ve üçüncü kişi şirketin ticari defterleri ile ispatlanmamış olduğundan, icra takip dosyasının muvazaalı olduğundan iptalinin gerektiği, ancak hacizli malların ihale ile dördüncü kişiye satıldığı ve anılan şahsın kötü niyetli olduğu ispatlanmadığından, davanın bedele dönüştüğü dikkate alınarak davacının takip dosyalarındaki alacak ve ferileri ile sınırlı olarak ihale bedelinin da­valı üçüncü kişiden tahsiline karar verilmesi gerektiği-
Davalının kötü niyetli olduğu, diğer bir anlatımla borçlu davalının mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğu davacı alacaklı tarafından ispat edilemediğinden bu davalı hakkın­daki davanın reddi gerekeceği, bu durumda İİK'nın 283. maddesine göre davanın bedele dönüştüğü dikkate alınarak mahkemece, davalı üçüncü kişinin, taşınmazı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri nisbetinde (takip konusu alacak ve fer'ileri ile sınırlı olmak üzere) tazminat ödemesine hükmedilmesi gerekeceği-
Davalıların karı-koca oldukları, daha sonra boşandıkları, borçlunun taşınmazlarını borcun doğum tarihinden sonra boşandığı davalı eşine satarak devir ettiği anlaşıldığından satış işlemlerinin muvazaalı olduğu- İİK. nun 283.maddesi uyarınca, davanın sabit olması halinde, 3.kişi adına oluştu­rulan kaydın tashihine gerek olmadan dava konusu malın alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak haciz ve satış yetkisi tanınmak üzere tasarrufun iptaline karar verilmesi gerekeceği-
İİK'nın 283/2 maddesine göre iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu de­ğerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekeceği, bu yasal nedenle 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın elden çıkardığı tarihteki gerçek değeri olduğu-