Kural olarak ilamda faize hükmedilmediği hallerde alacaklının, takibe konulması için kesinleşmesine gerek bulunmayan ilamlarda hükmedilen alacağa ve fer'ilerine (ücreti vekalete, harca ve mahkeme masraflarına da), karar tarihinden itibaren yasal faiz isteyebileceği, icra müdürünün de tasarrufun iptali ilamının hüküm fıkrası ile bağlı olup, mahkeme kararını yorumlayarak işlem tesis edemeyeceği, aksi durumun, ilama aykırılık nedeniyle İİK'nun 16/2. maddesi uyarınca süresiz şikayete tâbi olduğu-
Davaya konu edilenin taraflar arasındaki ticari alım satım ilişkisi değil, davalı şirket ile diğer davalı 3. kişi arasındaki muvazaalı olduğu ve iptali istenilen işlem olduğu, tasarrufun iptali davasında ya da somut olayda olduğu gibi TBK’nın 19. maddesi gereğince ve İİK’nın kıyasen uygulanması istemli olarak açılan davalarda alacaklı ile borçlu taraflar arasındaki ticari nitelikteki alım satım ya da banka alacağını oluşturan ticari ya da genel kredi sözleşmelerinin görevin belirlenmesinde dikkate alınamayacağı, ne tasarrufun iptali davasının, ne de TBK m. 19 gereğince İİK’nin 283. maddesinin kıyasen uygulanması istemli muvazaa davasının TTK’nın 4. maddesinde belirtilen mutlak ya da nispi ticari dava niteliğine haiz olmadığından 6100 sayılı HMK’nin 2. maddesi gereğince genel görevli Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görev alanında kaldığı-
Borçlu hakkında düzenlenmiş kati aciz belgesi bulunmas, davalıların kardeş olması nedeniyle dava konusu tasarrufların İİK'nun 280/1 madde gereğince iptale tabi bulunduğu- Dava konusu taşınmaza ilişkin tasarruf İİK'nun 280/1 madde gereğince iptale tabi olup davalı 3. kişi taşınmazı elden çıkardığından İİK'nun 283/2 madde gereğince nakden tazminatla sorumluluğuna karar verilmesi gerekeceği-
Davacı ile davalı borçlu arasında devam eden bir ticari ilişki, cari hesap ilişkisi bulunmadığı anlaşıldığından, (senet keşide tarihine göre) borcun doğumundan önce yapılan tasarrfular yönünden davanın ön koşul yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği- Davalının, dava konusu taşınmazla ilgili konut kredisi kullandığı ve bu bedeli davalı borçlu ile dava dışı maliklere ödediği anlaşıldığından, taşınmazın ona maliyeti ile rayiç değer arasında misli fark bulunmadığı halde, icra ceza mahkemesi kapsamından, üçüncü kişinin, borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olduğunun anlaşılması halinde, dava konusu tasarrufun İİK. mad. 280/1 gereğince iptale tabi olduğu- Üçüncü kişinin, taşınmazı dava dışı dördüncü kişiye satması halinde, rayiç değer olarak belirtilen meblağın, borçlunun 1/4 hissedar olduğu gözetilerek, davacının icra dosyasındaki alacak ve ferilerle sınırlı olarak davalı üçüncü kişiden tahsiline karar verilmesi gerektiği- Mülkiyeti kendisine ait olmayan hattın başkasına devri mümkün olmadığından, borçluya ait olmayan hat üzerine haciz konulamayacağı ve tasarrufun iptali davası sonunda verilecek bir kabul kararı üzerine cebri icra yetkisi verilecek bir hakkın da sözkonusu olamaycağı- Dava konusu ticari minibüsün hatsız olarak satışına ilişkin olarak davalılar arasındaki tasarrufun davalı 3. kişinin icra ceza dosyası içeriğine göre davalı borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması nedeniyle İİK. mad. 280/1 gereğince iptale tabi olduğu ve bu münübüs davalı üçüncü kişi tarafından elden çıkarıldığından, hakkındaki davanın İİK. mad. 283/2 gereğince bedele dönüşeceği, ancak minibüsün davalı tarafından elden çıkarıldığı tarihteki değer yerine, dava tarihindeki hatlı değeri hesaplanarak bu değer üzerinden tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğu-
Davacının alacağını almasını sağlayacak biçimde, İİK.'nun 283/1. maddesinde yer alan kaydın iptaline gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebileceğine ilişkin düzenlemeye benzer bir karar verilmesi gerekirken mahkemece dava dilekçesindeki nitelendirme nedeni ile davanın reddinin hatalı olduğu-
Davacının davalıdan alacağı olduğu, bu alacağın ödenmemesi için taşınmazın satıldığı iddia edildiğine göre davacı tarafın BK. 19. maddesi uyarınca muvazaa hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil davası açmakta hukuki yararının olduğunun kabulü gerekeceği-
Tasarrufun iptali davalarında, davanın bedele dönüşmesi ve sonuçta bedele hükmedilmesi halinde bedel üzerinden faiz yürütülmesinin mümkün olmadığı- Taşınmazın borca karşılık verilmesinin mutad ödeme vasıtalarından olmadığı- Tasarrufun iptali davalarında amacın borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyi niyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamak olduğu- Tasarrufun iptali davalarında dava konusu şeyin üçüncü kişi tarafından bir başka şahıslara devri halinde dördüncü ve beşinci kişi yönünden tasarrufun iptali için, edimler arasındaki fahiş farkın yeterli olmayıp dördüncü ve beşinci kişinin borçlunun mali durumunu bildiği veya bilmesi gereken şahıslardan olduğunun iddia ve ispat edilmiş olması gerektiği, aksi halde üçüncü kişinin elinden çıkardığı şeyle ilgili olarak bedelden sorumlu olacağı-
Davalı borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla adına kayıtlı taşınmazı davalı ablasına onun da üçüncü diğer davalıya sattığı belirtilerek açılan tasarrufun iptali davasında, üçüncü davalının kötüniyeti ispatlanamadığından üçüncü davalı yönünden davanın reddine, diğer davalıların kardeş olmaları, dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değer arasında misli fark bulunması nedeniyle dava konusu tasarrufun iptale tabi olduğu, üçüncü davalı yönünden İİK mad. 283/2 gereğince davanın bedele dönüştüğü-
Tahliye edilen adreste yapılan hacizlerin, borçlunun aciz halini ortaya koyduğundan söz edilemeyeceği- Borçlunun babasından 7 adet bağımsız bölüm kaldığı ve davacının bu taşınmazlarla ilgili olarak paydaşlığın giderilmesi davası açtığı anlaşıldığından, davacı vekili tarafından borçlunun taşınmazları üzerinde 1/48 hissesi ve üzerinde haciz olduğu belirtilmiş ise de, söz konusu taşınmazların kıymet takdirleri yapılmadığından borçlunun aciz halinde olduğunun söylenemeyeceği; mahkemece, borçlunun babasından intikal eden taşınmazların kıymet takdiri yaptırılarak, borçlunun aciz halinin varlığı net olarak tesbiti gerektiği- Borcun doğumundan önce var olan ve davalı üçüncü kişi adına olan banka ipoteğinin davalı bankanın verdiği konut kredisi ile kapatılarak, 1.derece ipoteğin yerine geçildiği, anılan bankanın borçlunun mali durumu hakkında bilgisi olduğu tesbit edilmeden davalı banka yönünden davanın kabulünün isabetli olmadığı- Dava konusu taşınmazın icra takibi sonucu ihaleden dava dışı alıcı tarafından satın alınması durumunda, anılan icra dosyasında takip dosyası alacaklısının ihale bedelinden alacağını aldıktan sonra bir bedel kalmış ise bu bedelin tahsiline aksi durumda konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği- Tasarrufun iptali davalarında, davacı alacaklının davasının kabulü halinde, dava dayanağı takip dosyalarından dava konusu taşınmazlarla ilgili olarak cebri icra yetkisi tanınması gerektiği- Dava konusu taşınmazı icra takibi sonucu ihaleden satın alan ve davanın tarafı olmayan alıcının, mahkemece verilen tedbir kararını temyiz hakkı bulunmadığı-
Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek bulunmadığı, davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1,2 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden yetki verilmesi gerektiği- Davacının danışıklı işlemde bulunduğunu iddia ettiği davalıdan bir alacağı bulunmadığından (davalı aleyhine açtığı nafaka davasından feragat etmiş olduğundan), muvazaaya dayalı açıllan davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-