Dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değeri arasında misli fark bulunduğu, devirlerin kısa aralıklarla yapıldığı, tüm davalıların ortak kabulleri doğrultusunda davalılar arasındaki devirlerin bedelsiz olarak gerçekleştiği, davalıların tamamının birbirleri ile yakın ilişki içinde oldukları ve birbirlerinin borçlarının bilebilecek veya bilmesi gereken kişilerden olduğu, borçlu ile davalının yakın arkadaş ve akraba olduğu gibi aynı zamanda iş ortağı oldukları borçlunun durumunu bilebilecek durumda olduğu, diğer davalının da borçlunun durumunu ve amacının bilebilecek kişilerden olduğu, dava konusu tasarrufların İİK 278, 279, 280. maddeler gereğince iptale tabi bulunduğu- Dava konusu taşınmaz dava dışı bir başka kişi adına tescil edildiğinden, davanın bedele dönüştüğü gerekçesiyle davanın ıslah edilmiş hali ile bedele ilişkin olarak kabulü ile davacının takip konusu alacak ve ferileriyle sınırlı olarak davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine verilmesinin isabetli olduğu-
Dava konusu taşınmazın borçlunun borcundan dolayı cebri icra yolu ile satılması halinde davalı 3. kişi elinde bir bedel kalması ve davanın diğer koşulları­nın da bulunması halinde davalı 3. kişinin bedel ile sorumlu tutulması gerekeceği-Somut olayda dava konusu taşınmazın borçlu şirket borcundan ve dava dışı alacaklının yaptığı takipte cebri icra suretiyle satılmış ve ihalenin kesinleşmiş olduğu anlaşıldığından, bu durumda o satış sonrasında artan bir para olup olmadığı da araştırılarak ve sonuçta davanın ko­nusunun kalmadığı anlaşıldığı takdirde karar verilmesine yer olmadığına şeklinde hüküm tesisi için kararın bozulması gerektiği-
Dava konusu taşınmazın borçlunun borcundan dolayı taşınmazın cebri icra yolu ile satılması halinde davalı 3. kişi elinde bir bedel kalması ve davanın diğer koşulları­nın da bulunması halinde davalı 3. kişinin bedel ile sorumlu tutulacağı- Somut olayda dava konusu taşınmazın borçlu şirket borcundan ve dava dışı alacaklının yaptığı takipte cebri icra suretiyle satılmış ve ihalenin kesinleşmiş olduğu anlaşıldığından, bu durumda o satış sonrasında artan bir para olup olmadığı da araştırılarak ve sonuçta davanın ko­nusunun kalmadığı anlaşıldığı takdirde karar verilmesine yer olmadığı şeklinde karar verilmesi gerektiği-
Davalının borçlu şirket temsilcisiyle olan yakınlığından dolayı davalı borçlu şirketin alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olması nedeniyle tasarrufun iptali gerekeceği (İİK. mad. 280/I)- Aciz belgesi için borçlunun izin almasının gerekli olmadığı- Yapılan satışta edimler arasında aşırı fark bulunması, borçlu ile üçüncü kişi arasında yapılan satışlarda bir iptal nedeniyse de borçlu ile doğrudan işlem yapmamış olan davalı dördüncü kişiler açısından tek başına iptal nedeni olmadığından ve somut olayda da davalı dördüncü kişiler yönünden başkaca bir iptal nedeni olmadığından adı geçenler yönünden davanın reddi ile İİK. mad. 283/2 uyarınca bedele dönüşen davada üçüncü kişinin dava konusu malı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değer oranında bedelle sorumlu tutulması gerekeceği-
Talebin tazminat istemine dönüşmesi halinde borçlu davalı hakkında zaten devam eden bir icra takibinin bulunması nedeniyle sadece taşınmazı elden çıkaran üçüncü kişi konumundaki davalının tazminata mahkum edilmesi ve hükmedilecek tazminata faiz işletilmemesi gerekeceği-
Borçlunun borcundan dolayı tasarrufun iptali davasına konu taşınmazın cebri icra yolu ile satılması halinde de 3. kişinin elinde bir bedel kalır ise bu bedel ile sorumlu tutulacağı, bir bedel kalmamış ise konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına ancak davalılar dava­nın açılmasına neden oldukları için yargılama giderine mahkûm edilmeleri gerektiği-
İptal davalarının borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması amacıyla açıldığı- Muvazaa davasının borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmek amacıyla açıldığı- Muvazaa sebebiyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişilerin tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebileceği- 3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerektiği- Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek olmadığı- Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına dair olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerektiği-
Takip kesinleşmiş ve aciz halinin varlığı sabit iken mahkemece, "ikinci hacizden vazgeçilmiş olması" hatalı değerlendirilerek tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu- Tapu kayıtlarından dava konusu taşınmazın yargılama sırasında davalı tarafından dava dışı bir kişiye satıldığı anlaşıldığından, anılan şahsın davaya dahili sağlanarak ve İİK'nun 283. maddesine göre bedele dönüşüp dönüşmeyeceği tartışılarak oluşacak sonca göre karar verilmesi gerektiği- Yanlış kişi davalı üçüncü kişi gösterilerek açılan tasarrufun iptali davasında hasımda yanılma olduğu açık olduğundan, HMK. mad. 124/4. gereğince tasarrufa konu şirket hissesini satına alan kişiye  davalı üçüncü kişinin, İİK. mad. 283 gereğince de dördüncü kişinin davaya dahili ile taraf teşkilinin sağlanması gerektiği-
Yapılan satışlarda edimler arasında aşırı fark bulunduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de, bedel farkının, taşınmazı 3. kişiden satın alan davalı 4. kişi için İİK'nin 278/III-2 maddesi kapsamında tek başına iptal nedeni olamayacağı- Bedele eklenmesi gereken ödemeler de ilave edilince davalı 4. kişi açısından bedel farkının oluşmadığı- Davalı 3. kişi açısından da davanın bedele dönüştürü­lerek hüküm kurulması gerektiği-
Tasarrufun iptali davasında talebin tazminata dönüşmesi halinde borçlu davalı hakkında zaten devam etmekte olan bir icra takibi bulunması nedeniyle borçlu davalı yönünden tazminata hükmedilmesinin doğru olmadığı-