"6183 s. K. mad. 24 vd. gereğince tasarrufun iptali istemine ilişkin açılan davada davalı borçlu hakkındaki vergi borcunun ait olduğu döneme ilişkin borçlu hakkındaki takibin kesinleştiği, iptali istenen tasarrufun da daha sonra yapıldığı anlaşıldığından iptal koşullarının oluştuğu, mahkemece dava konusu tasarrufun tasarruf tarihine kadar alacak ve ferileriyle iptaline karar verilmesi gerektiği"ne değinen bozma ilamına uyulması üzerine mahkemece davanın "kısmen kabulüne" değil, kabulüne karar verilmesi, davacıya tasarruf tarihindeki alacak miktarı kadar ve ferileriyle sınırlı olarak dava konusu taşınmaz üzerinde cebri icra yetkisi verilmesi gerektiği- 6183 sayılı Yasanın uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirleneceği-
Davalı şirketin ticari defter kayıtları üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi ve ticaret sicil kayıtlarına göre 09.11.2006 tarihinde borçlu tarafından yapılmış bir hisse devrinin söz konusu olmadığı, üçüncü kişi şirketin ortaklarının dava konusu hisse devrinden önce, hissesi devredilen dava dışı şirket de borçlu ile birlikte ortak oldukları dolayısı ile borçlunun mali durumunu bildiği ya da bilmesi lazım gelen şahıslardan olduğunun anlaşılmış olduğu, davanın kabulü gerekeceği- Takibe ve davaya konu alacağın kısmen temliki halinde, aciz vesikasındaki alacağın bu temlik dikkate alınmadan tespiti ile temlik dikkate alınmadan tahsilde tekerrüre olacak şekilde hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Taşınmazın tapudaki satış bedeli ile rayiç değeri arasında ipotekler dikkate alındığında fahiş bedel farkı olmamakla birlikte, davalı üçüncü kişinin, borçlu ile aynı alanda faaliyette oldukları ve borçluyu eskiden beri tanıdığı yönündeki açıklamaları karşısında, borçlunun mali durumu hakkında bilgi sahibi olduğunun anlaşıldığından tasarrufun iptali davasının bu nedenle kabulü gerektiği- Bedel olarak taşınmazın tümünün satış bedeli yerine, borçluya ait hissenin dava konusu yapıldığı ve alacak miktarının da daha düşük olduğu gözetilerek hüküm kurulması gerektiği-
Dava konusu taşınmaz, borçlu davalı tarafından üçüncü kişiye, onun tarafından dava dışı dördüncü kişiye ve sonra da dava dışı beşinci kişiye satılmış olup İİK. mad. 283/2 gereğince, davacı alacaklıdan anılan şahısları davaya dahil edip etmeyeceği ya da davanın bedele dönüştürüp dönüştürmeyeceği sorularak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Davacının lehine hükmedilen tedbir nafakası alacağının tahsili amacıyla icra takibi başlattığı, davacı tarafından davalı aleyhine açılmış olan ziynetlerin iadesi davasında davacı lehine tazminata hükmedildiği ve bu kararın kesinleştiği görüldüğünden, davacının karşılanması gereken bir alacağı olduğu- Davacı, davalı eşi ile görülen boşanma davası sırasında hükmedilen nafaka alacağını ödememek amacıyla, borçlu eşi ile davalı 3.kişinin muvazaalı takip başlatarak, borçluya ait taşınmazlara muvazaalı olarak haciz konulduğunu ileri sürerek bu davayı açtığından, davaya konu edilen icra takibinin danışıklı olduğunun kanıtlanması halinde davacı, bu takipte haczedilen maldan da alacağının tahsili için yararlanabileceği- Muvazaa (BK18) iddiasına dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkin davada, davalı borçlu ile gayri resmi ilişki içinde bulunan ve onunla birlikte yaşayan davalı 3. kişinin, borçlunun içinde bulunduğu durumu ve alacaklıların ızrar kasdını bilebilecek kişilerden olduğu, iptali istenilen ve borca karşılık olduğu ileri sürülen senede dayalı icra takibinin borcun doğum tarihinden sonra başlatıldığı anlaşıldığından davalılar arasındaki hukuki işlemlerin danışıklı olduğu ve bu durumda davanın kabulü ile danışıklı icra takibinin iptaline karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali ilamı, şikayete konu icra takip dosyasını kapsamadığından, bu takip dosyası tarafı olmayan şikayetçinin borçtan sorumlu tutularak ona muhtıra gönderilemeyeceği-
Tasarrufun iptali ilamı kesinleşmeden icraya konulabileceğinden, İİK. mad. 283/II çerçevesinde alınan ilamda faize ilişkin bir hüküm bulunmasa dahi, alacaklının karar tarihinden itibaren faiz isteyebileceği-
Borçlunun tasarrufu borcun doğumundan önce olması, davalıya borçlu tarafından yapılmış bir satış bulunmaması nedeni ile bu parsel yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekeceği- Gerek İİK'nun 277. maddesine göre açılan tasarrufun iptali davalarında gerekse BK'nun 19.maddesine dayalı olarak açılan danışıklı işlemin iptaline ilişkin davada amaç alacağın tahsilini sağlamak olduğundan, tasarrufun iptali davalarında İİK 283/1. maddesi doğrudan BK'nun 19.maddesine göre açılan davalarda kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacıya haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekeceği-
Tasarrufun iptali istenen taşınmazı üçüncü kişiden satın alan dördüncü kişi olan davalıya karşı davanın kabul edilebilmesi için, davalı dördüncü kişinin "kötü niyetli" olduğunun kanıtlanması gerektiği- Davalı dördüncü kişinin kötü niyetli olduğunun ispat edilemediği ve tasarrufun iptalinin reddine karar verildiği durumlarda, İİY. mad. 283 'e göre davanın bedele dönüştüğü ve davalı üçüncü kişiye ödetilmek üzere taşınmazı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri nisbetinde tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Alacaklı tarafından başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı icra takibinde, alacaklının ihale konusu taşınmazları alacağına mahsuben aldığı, şikayetçi bankanın açtığı tasarrufun iptali davasında istemin kabulüne ve ihaleye konu ipotekli taşınmazlar üzerinde cebri icra isteme yetkisi tanınmasına karar verildiği, taşınmazlardan birinde alacağının öncelikli olduğunu ve ihale bedelinin yatırılması gerektiğini ileri sürerek şikayet yoluna başvurduğu ve mahkemece istemin kabulüne karar verildiği görülmüşse de, mahkemece, birden fazla alacaklı bulunması nedeniyle, İİK. mad. 140 gereğince icra müdürlüğünce sıra cetveli yapılarak sonucuna göre alacaklının ihale bedelini yatırmasının gerekip gerekmediği belirlendikten sonra, alacaklı aleyhine fark doğduğu tespit edilir ise, alacaklıya ihale bedelini yatırmak üzere süre verilmesi yönünde işlem yapılması gerektiğine karar verilmesi gerektiği-
