TBK. mad. 19 uyarınca açılan muvazaalı işlemin iptaline ilişkin davada, davacının açılan katkı payı alacağı davasının kesinleşmesi beklenerek, davacının bir alacağının olduğunun kesinleşmesi halinde, dava konusu taşınmazın satışına ilişkin tasarrufun iptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi, iptale tabi olması halinde davacı yararına hükmedilecek katkı payı alacağı ve fer’ileriyle sınırlı olarak İİK. mad. 283/1 maddesinin kıyasen uygulanarak davacıya haciz ve satış yetkisi verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davasında, davalı üçüncü kişinin, dava dışı kişilere devretmiş olduğu taşınmazların satış tarihleri değeri oranında ve takip dosyasındaki asıl alacak ve ferilerle sınırlı olarak sorumlu olduğu-
"Tasarrufun iptali davasında ihtiyati tedbir kararı verilmemesi gerekirken, davacının isteği ile bağlı kalınarak ihtiyati tedbir kararının verildiğini, bu tedbir kararının icraen satışa engel olmadığını, bu nedenle çekişme konusu taşınmazın yapılan icrai satışlar neticesinde davacı banka adına ihale edildiğini, tescil için tapuya başvurulduğunda, konulmuş olan ihtiyati tedbir kararı nedeniyle tescil yapılamadığını bu hususun hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek dava konusu taşınmazların tapu kaydındaki ihtiyati tedbir şerhi de dahil olmak üzere tüm takyidatların kaldırılarak, tüm takyidatlardan ari olarak ihale alıcısı banka adına tesciline karar verilmesi" istenmişse de,  mahkemece, "davacının taşınmazların tescili isteminin ve başka mahkemelerce verilen ihtiyati tedbirlerin kaldırılma isteminin yerinde görülmediği" gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
İİK.nun 282. maddesi gereğince iptal davalarının, borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılacağı-Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabileceği-İİK’nın 283. maddesine göre de davacının, iptal davası sabit olduğu takdirde, bu davaya konu teşkil eden mal üzerinde cebri icra yolu ile, hakkını almak yetkisini elde eder ve davanın konusu taşınmazsa, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın tashihine mahal olmadan o taşınmazın haciz ve satışını istiyebildiği-İptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerektiği-Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktarın, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeri olduğu-Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde davanın tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahsın tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmeleri gerekeceği-
K. takdirine itiraza ilişkin kararın temyiz kabiliyetinin bulunmadığı- Satış ile üçüncü kişiye geçen mülkiyetin, tasarrufun iptaline karar verilmesi ile borçluya geri dönmeyeceği- Taşınmazın maliki olmayanın meskeniyet şikayetinde bulunamayacağı-
Üçüncü kişinin mal veya hakkı dava sırasında elinden çıkarması veya elinden çıkardığının dava sırasında öğrenilmesi halinde, davanın ıslahına gerek olmadan davacı alacaklı davaya bedel davası olarak devam edilmesini isteyebilir veya devralan 4. kişi davaya dahil ederek davaya devam edilebileceği- Davalı dava konusu taşınmazı dava açılmadan önce 09/03/2016 tarihinde elinden çıkarmış, davacı ise bu tasarrufu dava sırasında öğrendiklerini iddia etmiş, dava tarihi ile tasarruf tarihi arasında yaklaşık otuz üç ay bulunduğu tapuda tutulan kayıtlarda aleni olmakla, Avukatlık kanuna göre Avukatın dava açmadan önce bu kayıtları inceleme yetkisinin bulunduğu; ayrıca davacının dava dilekçesindeki anlatımına ve istemine bakıldığında da taşınmaz temlik edilmişse nakden tazmin istemi olduğuna dair beyanı da bulunduğu- Tüm bu anlatılanlardan sonra davacının taşınmazın dördüncü kişiye devredildiğini dava sırasında öğrendik davaya dahil edilmesini istiyoruz şeklindeki beyanına itibar edilemeyeceği- Mahkemece gerekçe yanlış olsa da dördüncü kişinin davaya dahil ettirilmemesinin yerinde olduğu; ne var ki davacının nakden tazminat isteminin de mevcut olduğu, bu isteminden de davacının açıkça feragat etmiş bulunmadığı ve davacının bu istemi açısından da red kararı verilmesinin doğru olmayacağı-
İİK. 277 vd. maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen, kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflar olup; muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmekteyken, İİK. 277 vd. maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel olmadığı- Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek, İİK. 283/1,2 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekeceğinden, bu madde sadece davacıya haciz ve satış isteme yetkisinin kıyasen uygulanması olup üçüncü kişinin tazminatla sorumlu olacağı anlamına da gelmeyeceği, bu nedenlerle mahkemenin davayı TBK'nun 19. maddesindeki muvazaalı işlemin iptali olarak nitelendirmesi gerektiği-
Borçlu şirketin yaptığı araç devirlerinin iptali ile davacıya icra takip dosyasındaki alacak ve fer'ileri ile sınırlı olmak üzere dava konusu araçlar üzerinde cebri icra yetkisi verilmesine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Şikayet olunanın kesin haciz tarihinin, şikayetçinin haciz tarihinden sonra olmasının, tasarrufu iptal ettiren alacaklıya karşı hüküm ifade etmeyeceği-