Mahkemece, İİK'nun 283.maddesi gereğince davalı 3.kişinin, kocası ile ticari ilişki içinde olan borçlunun 7 adet taşınmazını cevap dilekçesinde belirtildiği şekilde alacağa mahsuben almış olduğunu beyan etmesi karşısında davalının taşınmazları elinden çıkardığı tarihteki değeri oranında tazminatla sorumlu tutulması gerekeceği-
Borçlu şirket ile arasında ticari ilişkinin bulunan (üçüncü kişiler) şirket ve yetkilisinin borçlu şirketin durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olduğu- Borçlu şirket tarafından satılan aracın birden fazla satışa konu olarak el değiştirilmesi halinde, araçla ilgili olarak tasarrufun iptaline karar verilebilmesi için (dava dışı beşinci kişi, aracı tekrar davalı dördüncü kişiye satsa dahi) satış silsilesi içinde yer alan dava dışı kişinin de davaya dahil edilerek, bu kişi yönünden de tasarrufun iptali koşullarının değerlendirilmesi ve davacının bu araçla ilgili davasını bedele dönüştürmesi durumunda, davalıların aracı sattıkları tarihlerdeki değeri oranında bedelden sorumlu olması gerektiği- Dava konusu araçlarla ilgili olarak birden fazla alacaklı tarafından dava açılmış olması halinde, davalı üçüncü kişilerin araçları ellerinden çıkardıkları tarihteki değeri ne ise sadece o bedel kadar sorumluları olduğundan, hüküm kısmına tahsilde tekerrür olamayacak şekilde tahsiline ibaresinin yazılması gerektiği-
Davalının aynı gün içerisinde satın aldığı taşınmazları aradan 1 sene geçtikten sonra yine aynı kişiye aynı gün içerisinde satması hayatın olağan akışına aykırı görüldüğünden ve dava konusu taşınmazların bilirkişi tarafından belirlenen değerleri ile satış bedelleri arasında da misli fark bulunduğundan davanın kabulüne karar verilmişse de; varılan sonucun dosya kapsamına uygun düşmediği, dava konusu taşınmazlar bakımından ipotek bedelleri göz önüne alındığında bedel farkının bulunmadığı; İİK'nun 280. maddesine göre, kötü niyeti kanıtlama yükümlülüğü davacı tarafta bulunmakta olup, davalılar arasında akrabalık bağı, iş ortaklığı, arkadaşlık gibi kötü niyeti gösterir bir durumun da kanıtlanamadığı, davalının aynı gün içerisinde satın aldığı taşınmazları aradan 1 sene geçtikten sonra yine aynı kişiye aynı gün içerisinde satması da tek başına davalı 3. kişinin, borçlunun mal kaçırma kastını bildiğini gösteren bir durum olmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
İİK. 277 vd. maddelere göre açılmış olan davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunması gerekeceği- Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalısının zorunlu olduğu-
Tasarrufun iptali davalarında 3. kişinin borçludan satın aldığı malı elinden çıkarması ve satın alan dördüncü kişinin davaya dâhil edilmemesi ya da davaya dahil edilmekle birlikte iyi niyetli olduğunun anlaşılması halinde İİK’nın 283/2. maddesi uyarınca bedele dönüşen davada üçüncü kişinin dava konusu malı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında bedelle sorumlu tutulması gerekeceği-
Davalı borçlunun, icra takip dosyasındaki alacağını temlikname ile avukat davalı üçüncü kişiye temlik etmesi işleminin (İİK. mad. 277 vd. ile TBK. mad. 19. maddesi gereğince) iptali ile  davacıya icra takibine konu alacağı nedeniyle dava konusu temlik edilen alacak üzerinde (tahsilde mükerrer olmamak kaydıyla) cebri icra yapabilme yetkisi verilmesine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Tasarrufun iptali davasının kabulü halinde, dava konusu taşınmazın davalılar arasındaki satış işlemine ilişkin tasarrufun iptali ile davacı alacaklıya taşınmaz üzerinde icra dosyasındaki alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak haciz ve satış yetkisi verilmesine karar verilmesi gerektiği, kararda sadece "tasarrufun iptaline karar verilmesinin" hatalı olduğundan, kararın "düzeltilerek" onanması gerektiği-
İptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerliğin her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmeyeceği- İİK’nin 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkının davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasını engellemediği, Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK'nın 283/1. maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebileceği- Muvazaa nedeniyle açılan iptal davalarında hak düşürücü zamanaşımı süresinin olmadığı ve İİK'nın 277 vd.maddelerine göre açılan iptal davalarında aranılan aciz belgesinin muvazaaya dayanan iptal davalarında aranmadığı- Davacı vekili dava dilekçesinde açıkça muvazaa hukuksal nedenine dayandığından ve hak düşürücü süre eldeki davada uygulanmayacağından, davanın TBK'nin 19.maddesi gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken davanın tasarrufun iptali davası olarak nitelendirilerek hak düşürücü süre nedeniyle davanın red edilmesinin isabetli olmadığı- 
Davalı alacaklı tarafından alacağa mahsuben davaya konu balıkların davalıya verildiği, alacağın mutad ödeme vasıtaları ile ödenmediği anlaşıldığı ve balıklar da elden çıkartılmış olduğundan İİK.'nin 283/2 maddesi gereğince elden çıkartıldığı tarihteki değerinin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekeceği-
Borçlunun taşınmaz hissesini, davalı üçüncü kişiye, onun da diğer davalı dördüncü kişiye satmasına ilişkin tasarrufların iptali halinde, davacıya, icra sayılı takip dosyasındaki alacak ve ferileri karşılar şekilde dava konusu taşınmaz hissesinde cebri icra ve satış yetkisi verilmesine karar verilmesi gerektiği-