Davalı borçlunun tasarruf tarihine kadar olan vergi aslı ve gecikme zammı miktarı yönünden (davacı idareden bu husus yeniden sorulmak ve tüm bilgi ve belgeler yeniden istenmek suretiyle) bilirkişi raporu alınarak belirlenecek alacak ve fer’ileriyle sınırlı olarak dava konusu tasarrufların iptaline karar verilmesi gerekirken tasarruf tarihinden sonraki borcu da kapsar şekilde iptal hükmü kurulmasının hatalı olduğu- 6183 sayılı yasaya dayalı olarak açılan iptal davalarının kabulü halinde de, davanın konusu taşınmaz ise, davalı üçüncü kişinin üzerindeki kaydın düzeltilmesine yer olmadan, alacaklının o taşınmazın haciz ve satışını isteyebileceği-
Karı-koca  arasındaki tasarrufun iyi veya kötü niyetli yapılmasının bir önemi olmadığı, dava konusu taşınmaz, borcun doğumundan sonra davalı eşe devredildiğinden yapılan işlemin İİK. mad. 278/3-1 gereğince bağış niteliğinde olduğu- Dava konusu taşınmazın davalı üçüncü kişi tarafından dava dışı kişiye devredilmesi ve davacı tarafın tercihini tazminat olarak kullanması halinde, bu durumda İİK. mad. 283/2 uyarınca, iptal davasının üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa bu değer nispetinde üçüncü şahsın nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkum edilmesi gerektiği ve davalı 3. kişinin sorumlu olduğu miktarın elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeri olması gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarında üçüncü kişinin borçludan satın aldığı malı elinden çıkarması durumunda mahkemece, davacıya, devralan dördüncü kişi konumundaki kişiye davayı yöneltip yöneltmeyeceği ya da davasının bedele dönüştürüp dönüştürmeyeceğinin sorulması gerektiği, re'sen dikkate alınması gereken bu durumun göz ardı edilerek, infaz kabiliyeti olmayacak şekilde "tasarrufun iptaline" karar verilemeyeceği- Dava konusu edilen maden ruhsatının iptal edilmesi halinde davanın konusu kalmadığından, konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği-
Davalı borçlu şirketin diğer davalılardan olan (kat karşılığı inşaat sözleşmesinin geçmişe dönük olarak feshedilmesi nedeni ile borçlu şirketin bu inşaatta harcamış olduğu inşaat bedeli) alacağına ilişkin açtığı davadan muvazaalı olarak feragat etmesi halinde, bu tasarrufun iptaline ve davacının icra takibine konu alacak ve ferileriyle sınırlı olmak üzere  feragat edilen dava dosyasında hükmedilen miktara haciz yetkisi verilmesine karar verilmesi gerektiği-
Borçlunun satın aldığı fabrika binası ve müştemilatı davalı üçüncü kişi adına tescil ettirmesi, üçüncü kişinin de bu taşınmazı 1/2'şer payla borçlunun kızına ve diğer davalıya satarak devir etmesi şeklindeki tasarrufların, "davacı-alacaklıın icra takip dosyalarındaki alacağa ve ferilerine yetecek miktarda olmak üzere iptaline, davacı tarafa icra takip dosyalarındaki alacağı nispetinde bu taşınmazın tümünün haczedilmesini ve satılmasını istemesine, taşınmaz üzerinde cebri icra yapabilme yetkisi verilmesine" şeklinde karar verilmesinin isabetli olduğu-
Somut olayda, davacının davalı ile birlikte evlilik birliği içinde edindiği uyuşmazlık konusu taşınmazın mal kaçırmak kastıyla muvazaa yoluyla 3. kişiye devrettiği iddiasıyla İİK'nın 283. maddesi gereği tasarrufun iptalini talep ettiği- İptal davasının, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili olmadığı- Bu nedenle uyuşmazlığın  Asliye Hukuk Mahkemesinde (Aile Mahkemesi Sıfatıyla) çözümlenmesi gerektiği-
Davalı borçlunun aracını annesi olan davalıya devretmesi durumunda, İİK. mad. 283/1 uyarınca iptal ve tescil olmaksızın, dava konusu aracın haciz ve satışına karar verilmesi gerektiği- Mahkemece kararda sadece "tasarrufun iptaline" karar verilmesi hatalı olup, kararın bu yönden düzeltilerek onanması gerektiği-
Borçlunun,adına kayıtlı bulunan aracını borç meydana geldikten sonra yakın arkadaşına ve bir diğer aracını ise şirkete devretmesi halinde tasarrufların iptalini talep eden alacaklıya asıl alacak ve ferileriyle sınırlı olmak üzere araç üzerinde cebri icra yetkisi tanınmasına karar verilmesi gerektiği- Aracın dava dışı 4. kişiye devredilmesi halinde, 3. kişiden aracı devir ettiği tarihteki gerçek değeri üzerinden takip dosyasındaki davacı alacağı ve fer'ileri ile sınırlı olmak üzere tahsiline ve davacıya ödenmesine karar verilmesi gerektiği-
Devir tarihi itibariyle borçluların hissesine düşen bedele göre, edimler arasındaki fahiş fark nedeniyle üçüncü kişinin iyiniyet savunmasının dinlenemeyeceği- Taşınmazın çok kısa zaman aralığı ile ikinci kez devredilmiş olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu ve alacaklıdan mal kaçırma saikini ortaya koyduğu, yapılan resmi satışta davalı üçüncü kişinin, diğer satıştaki üçüncü kişinin vekili sıfatı ile vekaleten işlemin tarafı olduğu, borçlular ile üçüncü kişi arasında yapılan protokolün de, 'borçluların, alacaklısından mal kaçırma saikini' ve 'alıcının, borçluların acz içinde olduğunu bilebilecek durumda olduğunu' gösterdiğinden, söz konusu tasarrufların İİK mad. 278/2- 3. ile 280 gereğince iptali gerektiğini-  Bedele dönüşen dava yönünden taşınmazın, davalı üçüncü kişinin elden çıkarıldığı tarih itibariyle belirlenen (1/2 hisseye tekabül eden) rayiç bedel esas alınarak, takip alacağı ile sınırlı olmak üzere tazminatın davalı üçüncü kişiden tahsiline karar verilmesinin isabetli olduğu-
Davalılaırn anlaşmalı olarak boşanmakla birlikte evlilik birliğinin halen devam ettiği, davalı borçlunun birtakım gerekçelerle dava konusu taşınmazları tapuda satış gibi göstermek suretiyle tapu harç ve masrafları da kendisi tarafından karşılanmak suretiyle diğer davalıya devrettiği, devir tarihleri itibariyle takip konusu borçların doğmuş olduğu, devir bedelleri ile gerçek bedeller arasında fahiş oranda nispetsizlik bulunduğu, davalı üçüncü kişi eşin, diğer davacının borçlarından haberdar olabilecek durumda olduğu anlaşıldığından, TBK. mad. 19 uyarınca açılan tasarrufun iptali istemine ilişkin davanın kabulünün isabteli olduğu- TBK. mad. 19 uyarınca açılan davalarda İİK. mad. 283'ün kıyasen uygulanması gerektiği- Davacı, yargılama sırasında, alacağın bir kısmı temlik edilmiş olduğundan, mahkemenin sadece tek alacaklı varmış gibi hüküm kurmasının hatalı olduğu, infazda kuşku yaratacak bu hususun temyiz edenin sıfatına bakılmaksızın düzeltilmesi gerektiği-  Karar başlığında sadece temlik alana yer verilmesinin de hatalı olduğu-