Davalı üçüncü kişi "dava konusu ev üzerinde satılık levhası gördüklerini, aynı apartmandaki komşular aracılığı ile mal sahibi olan davalı borçlu ile görüşüp pazarlık yapmak sonucu 90.000,00 TL bedel karşılığında satın aldıklarını, bu paranın 30.000,00 TL'sinin elden, 45.000,00 TL'sinin tapuda satış işlemleri yapıldığı sırada banka havalesi ile ve yine aynı gün hesaplarından çektikleri 15.000,00 TL ile elden ödediklerini, müvekkili ile borçlu arasında herhangi bir tanışıklık ya da akrabalık bağı bulunmadığını" ileri sürmüş olup mahkemece, sübuta ermeyen tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Davacı tarafından İİK'nun 278, 279 ve 280.maddelerden birine dayanılmış olsa dahi, mahkemenin bununla bağlı olmayıp, diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebileceği- Takip dayanağı çek 29.07.2013 tarihli olmakla birlikte borcun 2011 yılında doğduğu dosya içeriği ile sabit ise ve davalının, borçlunun amcasının oğlu olması halinde İİK'nun 280.maddesi kapsamında borçlunun mali durumunu ve alacaklılarını ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğunun sabit olduğu-
İİK.277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemi-
Davalı üçüncü kişiler, borçlulardan dava konusu taşınmaz dışında taşınmazlar da almış olup, satın alınan tüm taşınmazların rayiç değerleri ile satış bedelleri (ve ipotek miktarı, çekilen kredi tutarı) kıyaslandığında bedel farkının olmadığı (546.590,80 TL'ye 486.000,00 TL.) ve bu nedenle tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesi gerektiği-
İİK. mad. 280/2 ve 279/son gereğince, üçüncü kişinin borçlunun hal ve vaziyetini bilmediğini ispat etmesi halinde iptal davasının dinlenemeyeceği- Borçlunun kardeşi üçüncü kişinin, gerek borçlunun taşınmazı satın aldığı gerekse kendisine satış yapıldığı tarihlerde yurt dışında yaşadığından, borçlunun hal ve vaziyetini bilip bilmediğinin ayrıca değerlendirilmesi gerektiği, bu hususta bir değerlendirme yapılmamasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
İstanbul gibi bir büyük kentte, kiracı ile mülk sahibinin birbirinin maddi durumunu bilebilecek oranda tanımalarının beklenemeyeceği- Davalı üçüncü kişinin önce ipotek alacaklısı Bankanın alacağının ödendiği, davalı- borçlu şirketin hesabına; davaya konu dairenin tapu bilgileri de verilerek para gönderildiği, devir tarihindeki dairenin gerçek değerine göre yapılan hesaplama uyarınca rayiç satış bedeline nazaran, muvazaayı gösterecek miktarda bir eksik satış bedelinin söz konusu olmadığı (2.000.000/1.600.000)- Taşınmazın hem şirket üzerine kayıtlı olması hem de bilirkişilerce belirlenen gerçek değerinin 2.000.000,00 TL gibi yüksek bir bedel olması karşısında, İİK. mad. 280/son gereğince şirketin sermayesinin mühim bir kısmını oluşturup oluşturmayacağı konusunda bir değerlendirme yapılması gerektiği- Mahkemece davalı borçlu şirketin tüm ticari sicil kayıtları ve tüm ticari defterleri getirilerek üzerinde inceleme yapılarak, şirketin sermayesinin belirlenip, dava konusu taşınmazın değerinin (bilirkişi tarafından belirlenen 2.000.000,00 TL) söz konusu şirketin belirlenen sermayesinin mühim bir kısmını oluşturup oluşturmadığı konusunda ayrıntılı ve denetime elverişli bir rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Davacı alacaklının, borcun doğumunun takip dayanağı bononun tanzim tarihinden önce gerçekleştiğini ileri sürmesi halinde, mahkemece alacaklıya bu konuda kanıt sunma olanağı verilmesi, gerekirse davacı alacaklı ile borçlu isticvap edilerek senedin düzenlenmesine neden olan temel ilişkinin sorulması, gerektiğinde davacı ile borçlunun ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak borcun gerçek doğum tarihi tespit edilerek koşulun gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması gerektiği- Borcun doğumu tasarruf tarihinden sonra ise, davanın ön koşul yokluğu nedeni ile reddine karar verilmesi gerektiği- Borçlu adresinde yapılan hacizler İİK. mad. 105 kapsamında aciz belgesi niteliğindeyse de, tasarruf hacizden 2 yılı aşan bir süre önce gerçekleşmiş olduğundan, bedel farkı gerekçesiyle İİK. mad. 278/3-2 uyarınca tasarrufun iptal edilemeyeceği- Davalı borçlu ile davalı üçüncü kişi arasında; İİK. mad. 280/1 uyarınca tanışıklık, arkadaşlık, akrabalık, iş ilişkisi vs. gibi durumların olup olmadığı, davalı üçüncü kişinin borçlunun mali durumunu bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olup olmadığı konusunda araştırma yapılması gerektiği-
6183 s. K. mad. 24 vd. uyarınca açılan tasarrufun iptali davasında Hazine için aciz vesikası ibraz etme zorunluluğu bulunmasa da, mevcut malların borca yetersizliğinin anlaşılması gerektiği- Davalı borçlu adına kayıtlı 3 adet taşınmaza davacı idare tarafından vergi borçları nedeniyle haciz konulmuşsa da; bu taşınmazlar üzerinde ipotekler ve başka borçlardan dolayı konulan hacizler bulunduğu görülmekle birlikte davacının alacağını karşılamayacağı ve davalı borçlunun aciz hali sabit olduğuna göre mahkemenin "borçlunun aciz halinin ispatlanamadığı" gerekçesiyle davanın reddine karar vermesinin hatalı olduğu- Davalı borçlu ile 3. kişi konumundaki diğer davalı olduğundan, 6183 s. K. mad. 28/1 uyarınca, yapılan tasarrufun bağışlama hükmünde sayılacağı ve iptale tabi olduğu, bu durumda davalıların iyi niyetli olup olmadıklarının önem arz etmediği-
Tapudaki satış bedeli dışında yapılan ödemelerin davalı üçüncü kişi tarafından devir tarihi veya devir tarihine yakın tarihli banka hesap hareketleri, banka ödemesi, kredi kullanımı gibi delillerle ispatlanması mümkün olup bu belgelerdeki meblağların tapudaki bedele eklenerek bedel farkının varlığının değerlendirilmesi gerektiği- Davalı borçlu ile davalı üçüncü kişi Adıyaman/Yenipınar nüfusuna kayıtlı olsalar da, davalı üçüncü kişi Merkez/Adıyaman’da ikamet etmekteyken, davalı borçlunun İstanbul’da ikamet ettiği dosya kapsamından anlaşıldığına göre; davalı üçüncü kişinin davalı borçlunun mali durumunu nasıl bileceği konusunda mahkemece değerlendirme yapılmadan ve gerekçesi tartışılmadan karar verilmesinin hatalı olduğu-
TBK'nun 19. maddesinde düzenlenen muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasında; HMK'nin 33.maddesine göre hakim, Türk hukukunu resen uygulamak zorunda olup, bir davada olayları belirtmek ve açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme hakime ait olduğundan; hakimin, bildirilen hukuki sebeplerle bağlı olmayıp, hukuki sebebi kendiliğinden bulup uygulamakla sorumlu olduğu, İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açılmasına engel olmadığı, davacının iddiasını kanıtlaması halinde; iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1,2 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerektiği-