Davalı borçlunun borcundan dolayı iptal davasına konusu taşınmazın cebri icra yolu ile satılması halinde de davalı 3. kişi elinde bir bedel kalır ise bu bedel ile sorumlu tutulacağı- 8.500,00 TL'ye satılan taşınmazın gerçek değerinin 12.000,00 TL olduğu belirlendiğinden, iki değer arasında önemli bir oransızlık olmadığı gibi, İİK. mad. 278/3-2 gereğince iptal için aciz ve hacizden geriye doğru iki yıllık süre içinde tasarrufun yapılması gerekmekte olup davacı tarafından sunulan aciz belgelerinin tarihine göre 2 yıllık sürenin de geçmiş olduğu- Hükümde tarafların ve davaya katılanların kimliklerinin belirtilmesi gerektiği- Hükmün sonuç kısmında taraflara yüklenilen borç ve hakların açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği- Üçüncü kişiler arasındaki dava arkadaşlığı ihtiyari nitelikte olduğundan, herbir üçüncü kişi yönünden yargılama giderinin ayrı ayrı belirtilmesi gerektiği, kimden tahsil edileceği belirtilmeksizin tek davalı varmış gibi karar verilmesinin hatalı olduğu-
Davalı üçüncü kişi N.'ın borçlunun oğlu olup borçlu ile aralarındaki tasarrufun İİK'nun 278/3-1 maddesine göre iptali gerekeceği- Diğer davalı ... ise taşınmazın bulunduğu yer nüfusuna kayıtlı ve borçlu ile akraba olması nedeni ile İİK'nun 280/1 maddesi gereğince davalı ...'ın da, borçlunun alacaklılarına zarar verme kastı ile yaptığını ve içinde bulunduğu mali durumu bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğunun kabulü gerekeceği-
Davalı borçlunun taşınmaz üzerindeki hisse payı 3/28 olduğu düşünüldüğünde, bilirkişi raporuna göre davalı borçlunun hissesine düşen değer ile taşınmazın tapudaki satış bedeli ile gerçek değeri arasında bedel farkı bulunduğundan, İİK. mad. 278 uyarınca tasarrufun iptalinin gerektiği-
"KDV alacağının temliki" işleminin iptaline yönelik açılan davanın reddi gerektiği- KDV iadesi alacağının tamamı üzerinden temlikname yerine, daha düşük miktar üzerinden temlikname tanzim edilmesinin, bu şekilde bir imkan varken yüksek bir meblağdan vazgeçerek, alacaklılarından daha düşük miktarda nakit para kaçırılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, bu durumun dahi davalılar arasındaki işlemin muvazaalı olmadığı kanısını oluşturduğu- Nihai kararını vererek davadan el çeken yerel mahkemenin ihtiyati haczin kaldırılmasına karar veremeyeceği-
Borçlunun davalı kardeşine ve düşük bedelle yaptığı satışın iptali gerektiği- Davalı dördüncü kişi ile borçlunun, dava konusu taşınmazın bulunduğu köyün nüfusuna kayıtlı olup aynı yerde oturdukları, davalı dördüncü kişinin duruşma sırasında "borçlu ile uzaktan akraba olduğunu" da belirttiği anlaşıldığından davalı dördüncü kişinin borçlunun mali durumunu bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğu anlaşıldığından bu davalının satın aldığı parsel yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu taşınmaz vergi borcunun doğumundan sonra borçlunun kardeşine K.’e devredildiğinden 6183 s. K. mad. 28/1 uyarınca tasarrufun hükümsüz olduğu ve yine taşınmazın bu kez yeğene satışının da anılan Yasanın 30. maddesine göre iptali gerektiği bu hali ile davalıların haksız oldukları sabit olduğundan, kamu borcunun yargılama sırasında ödenmesi nedeniyle konusuz kalan davada yargılama giderinin davalılar aleyhine hükmedilmesi gerektiği-
Tasarrufa konu taşınmazlar üzerinde banka lehine tesis edilen ipotek borcunun devam edip etmediği, devam ediyorsa ne kadar üzerinden olduğunun belirlenmesi ile taşınmazlar üzerindeki ipoteklerin satım bedeline eklenileceğinin düşünülmesi ve sonucuna göre taşınmazın tapudaki satış bedeli ile rayiç değeri arasında fark bulunup bulunmadığının tespit edilmesi gerektiği-
Haciz ve dava konusu tasarrufların tarihleri gözetildiğinde İİK. mad. 278 uyarınca 2 yıllık sürenin gerçekleştiği- Davalı üçüncü kişilere yapılan satışta edimler arasında aşırı fark bulunduğundan yapılan tasarrufun iptale tabi olduğu- Edimler arasında fahiş farkın bulunduğu hallerde üçüncü kişinin iyi niyet iddiasının da dinlenemeyeceği-
Dava konusu gayrimenkulün boşanma davası sonucunda verilen tazminatlardan sonra davalı üçüncü kişiye borcun çok üzerinde değeri bulunan dava konusu gayrimenkulün devredilmiş olması ve davalılar arasında akrabalık ilişkisi bulunduğunun ve davalı tanık beyanlarına göre "davalı üçüncü kişinin davalı borçlunun durumunu bildiği" yönündeki beyanlarını değerlendirilmeksizin eksik incelemeye dayalı davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Dava konusu taşınmaz davalı borçlu adına kayıtlı iken üzerinde yer alan ipotek ile beraber davalı üçüncü kişi eşine devredildiği, kaydında yer alan ipotek sebebi ile dava dışı alacaklı tarafından cebri icraya konu edildiği, icradan yapılan ihalede (dava dışı) borçlunu eşinin kardeşine ihale edildiği ve onun tarafından tekrar davalı borçlunun eşine, onun tarafından da davalı kardeşine devredildiği görülmekle mahkemece davalı kardeş yönünden pasif husumet yokluğundan davanın reddine karar verildiği- TBK. mad. 19 uyarınca açılan davalarda dava konusu malın davalı 3. kişinin elinden çıkması ve malı edinen kişinin iyi niyetli olması halinde mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerektiği, mahkemece davalı üçüncü kişi (borçlunun eşi) aleyhine tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğu-