Çekte vade olmamakla birlikte ticari hayatta çeklerin de bono gibi vadeli kullanıldığı- Davalı üçüncü kişilerin çekle ödeme yaptıklarına dair iddiaları hakkında araştırma yapılması ve çeklerin kim tarafından bankaya ibraz edildiği ve çek bedellerinin kime ödendiği kesin olarak tespit edildikten sonra dava konusu tasarrufun iptale tabi olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davasında, tapudaki satış bedeline ödenen ipotek bedeli de eklendiğinde bedeller arasında fahiş farkın bulunmadığı, satış bedelinin ödendiğinin hesap hareketleri ve diğer belgeler ile kanıtlandığı, İİK 280. maddeye göre de davalının ve babasının borçlunun ızrar kastını bilen veya bilebilecek kişilerden olduğunun da davacı tarafça ispatlanamadığı kabul edilerek davanın reddi gerekeceği-
Dava konusu gayrımenkul kaydında yer alan ipoteğin dava dışı kişi tarafından ödenerek kaldırıldığı, bu kişinin davalı üçüncü kişinin eşi olduğu, gayrımenkul kaydında yer alan takip dosyalarından kaynaklı borcun davalı üçüncü kişiler tarafından ödendiğine dair dava dışı alacaklı tarafından ibraname verildiği, dava dışı bu alacaklının banka hesabına aynı tarihtepara ödendiği, dava dışı alacaklının bu meblağın davalı üçüncü kişiler tarafından icra takip dosyaları için ödendiğinin kabul edildiği ve takip dosyalarındaki hacizlerin kaldırılmasının talep edildiği anlaşılmakta olup ipoteğin kaldırılması ve hacizlerin kaldırılması için ödenen meblağların tapuda gösterilen bedele eklendiğinde tasarrufa konusu gayrımenkulün tapuda gösterilen satış bedeli ile gerçek değeri arasında misli aşan bedel farkı olmadığı anlaşıldığından, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Davalı borçlular tarafından davacı alacaklı aleyhine açılan menfi tesbit ve istirdat davası ile eldeki davaya konu alacak ile ilgili olarak açılan dosya birleşmiş ve yapılan yargılamada davacı alacaklı ile borçlular arasındaki cari hesap ilişkisinin 1997 den beri devam ettiği, yapılan yargılama sonunda davalı borçluların davasının reddine karar verildiği anlaşılmakla, dava konusu parsellerin, borcun doğumundan sonra akrabalar arasında yapılan satışlar olduğundan iptali gerektiği- Diğer bir parselin borçluya ait olan hissesinin akrabasına yapılan satışının da iptali gerektiği- Davalı üçüncü kişilerden biri borçlular ile akraba olmakla birlikte borçlulardan iki adet taşınmazı üçüncü kişi sıfatı ile satın aldıktan sonra, borçlu çocuklarına sattığı ve bu hali ile yapılan işlemlerin mal kaçırma amacı ile yapıldığı, borçlunun mali durumunu bildiğinin kabulü gerektiğinden bu iki taşınmaz yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
İcra ve İflas Kanunu'nun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amacın, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamak olduğu- Borçlu ve üçüncü kişinin dava dışı şirketin kuruluşundan itibaren ortaklık ilişkisi içinde bulunması nedeni ile, üçüncü kişinin borçlunun mali durumu ve alacaklılarını ızrar kastını bilebilecek şahsılardan olduğu- Davacı alacaklı davayı bedele dönüştürdüğünden davalının taşınmazı elinden çıkardığı tarihteki değeri kadar bir tazminatla alacak ve fer'ilerini geçmeyecek şekilde tazminatla sorumlu olacağı- Dava konusu taşınmazın satış tarihindeki değerinin tespiti yönünde alınan bilirkişi raporunda, emsal karşılaştırması, yapının değeri etkileyen özellikleri konusunda yeterli araştırma ve inceleme yapılmadığından, mahkemece, konusunda uzman bir inşaat mühendisi ve emlak bilirkişisinden gerekirse yeniden keşif yapılarak taşınmazın satış tarihindeki rayiç satış bedelinin tespiti yönünde denetime elverişli rapor alınması gerektiği-
Tasarrufun iptali davasında davalının aldığı hisseye karşılık gelen meblağın hesaplanması gerekirken taşınmazın tümü üzerinden hesaplama yapılmasının hatalı olduğu-
“Neseben üçüncü dereceye kadar hısımlar ile yapılan ivazlı tasarrufların”, “bağışlama” hükmünde olduğunu öngören İİK. mad 278/3-1'de yer alan ‘…neseben veya…’ ibaresinin Anayasa'ya aykırı olduğu- “Karı ve koca ile usul ve füru, … sıhren …, evlat edinenle evlatlık…” ibarelerinin, itiraz başvurusunda bulunan mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma olanağı bulunmadığından, bu ibarelere ilişkin başvurunun mahkemenin “yetkisizliği” nedeniyle reddi gerektiğini- Anayasa Mahkemesi'nin bu konudaki iptal hükmünün, kararın Resmî Gazete'de yayımlanmasından (15.11.2018 gününden) başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe gireceği- Alacaklıya ispat kolaylığı sağlayan “Akdin yapıldığı sırada, kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği akitlerin”, “bağışlama” olarak kabul edileceğini öngören İİK. mad 278/3-2 hükmünün ise Anayasaya aykırı olmadığı-
İİK mad. 277 ve devamı hükümlerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin görülen davalarda, borçlu kayıp ve adresi saptanamıyor ise, saptanan ve bilinen adreslerinde de icraca, borçlunun haczi kabil malının bulunmadığı tespit edilmiş ise, bu durumu tespit eden haciz tutanağı geçici aciz vesikası niteliğinde olacağı-
Davalı üçüncü kişi, bir borçlunun kızı, diğer borçlunun ise kardeşi olduğundan, yapılan tasarrufun iyiniyet ve bedel farkı gözetilmeksizin bağışlama hükmünde olup iptale tabi olduğu- Genel Kredi sözleşmesinden kaynaklı borcun doğum tarihinin borcun muaccel olma tarihinin esas alınmasının mümkün olmadığı-
Davalının dava dayanağı takipten önce yasal şufa hakkını yasanın öngördüğü şekilde kullandığının ispatlanmamış bulunmasına göre, tasarrufun iptali kararının yerinde olduğu-