Davalıların komşu olmalarının, başka delillerce doğrulanmadığı sürece kötü niyetli olduklarının kabulü için yeterli olmadığı- Ödeme belgelerinden, birbirini teyit eden dekontlardan da bedeller arasında fahiş farkın bulunmadığı, satış bedelinin ödendiğinin banka kayıtları ve diğer belgeler ile kanıtlandığı anlaşıldığından, İstanbul gibi büyük bir kentte aynı apartmanda oturan ve aralarında arkadaşlık, yakın komşuluk ilişkisi bulunmayan satıcı ile alıcının birbirlerinin maddi durumunu bilebilecek oranda tanışık olmalarının kendilerinden beklenemeyeceğinden, tasarrufun sırf bu nedenle iptal edilemeyeceği-  Davalı alıcının aynı apartmanda kendisine ait dairesinde oturuyor olduğu ve satın aldığı tasarrufa konu taşınmaza taşındıktan sonra ilk oturduğu daireyi kiraya verdiği, davalı satıcının, taşınacağını belirttiği adresteki tadilatların bitmemiş olması sebebiyle kira bedelini ödeyerek bir süre daha oturmaya devam etmek istemesi ve bu nedenle de sattığı evde altı ay kadar oturmasının muvazaanın varlığını göstermeyeceği- "Davalıların dava konusu taşınmazın bulunduğu apartmanda 6-7 yıllık komşu oldukları, aralarında iki kat bulunduğu, birbirlerini tanıdıkları, taşınmazın satışından sonra 6 ay borçlunun sattığı evde kalmaya devam ettiği, bilirkişi tarafından 160.000,00TL değer biçilen taşınmazın davalı tarafından 285.000,00TL bedelle alındığının iddia edildiğinden, bu durumun bile tek başına üçüncü kişinin, borçlunun durumunun ve amacının bilebilecek kişilerden olduğunun açık emaresi olduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Dava konusu aracın satış bedeli ile gerçek değeri arasında önemli bir bedel farkı yoksa da, davalı üçüncü kişi vekilinin de kabulüne olduğu üzere, "borçlu ve üçüncü kişi arasında uzakta olsa bir akrabalık bağı olduğu, noter satışından sonra üçüncü kişinin çektiği banka kredisi için borçlunun kardeşlerinin kefil olduğu" dolayısı ile "birbirlerin tanıdıkları" anlaşıldığından, İİK. mad. 280/1 gereğince, üçüncü kişinin borçlunun mali durumunu bildiği veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğu ve bu nedenle davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Tapuda 94.500,00 TL'ye satılan ve gerçek değeri 256.282,00 TL olan taşınmazla ilgili olarak ivazlar arasında önemli oransızlık olduğu (olduğu, İİK. mad. 278/3-2)- Davalının eşi dava dışı kişinin borçlunun da ortağı olduğu şirketin ortağı olduğunun, tasarruf tarihinden önce borçlu ve üçüncü kişinin birbirlerini tanıdıklarının sabit olduğu, bu halde de İİK. mad. 280/1 gereğince üçüncü kişinin borçlunun mali durumunu bildiği veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğu anlaşıldığından davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Davalı dördüncü kişi ile davalı borçlu arasında iş, arkadaşlık, tanıdıklık gibi herhangi bir ilişkinin, kötü niyetinin olduğunun, davacı tarafından ispatlanamadığı, davalı dördüncü kişinin, gayrimenkul kaydında yer alan dava dışı banka ipoteği ile ilgili banka borcunu adı geçen bankaya borçlu adına yatırarak, ipotek borcunun tahsil ve tasfiye edildiğinin anlaşılması karşısında,  davalı dördüncü kişi yönünden tasarrufun iptali davasının reddi gerektiği- Mahkemece dava konusu taşınmazların davalı üçüncü şahıstan dava dışı dördüncü şahıslara satım tarihindeki emsal olabilecek satışlarda getirtilerek inşaat ve mülk bilirkişilerinden oluşan yeni bir bilirkişi heyeti ile keşif yapılıp rapor alınarak davalı üçüncü kişi yönünden tazminata hükmetmesi gerektiği-
Tapudaki satış bedeli dışında yapılan ödemelerin davalı üçüncü kişi tarafından devir tarihi veya devir tarihine yakın tarihli banka hesap hareketleri, banka ödemesi, kredi kullanımı gibi delillerle ispatlanmasının mümkün olduğu ve bu belgelerdeki meblağların tapudaki bedele eklenerek bedel farkının varlığının değerlendirilmesi gerektiği- Üçüncü kişinin (ve yakınlarının) bankadan çektiği ya da havale ettiği paraların da borçluya ödenen para olarak kabul edilmesi gerektiği- İcra takibi sırasında yapılan fiili hacizde haczi kabil başkaca ekonomik değeri olan mahcuz bulunamadığı belirlenmiş olup, tasarruf, haciz tarihinden geriye doğru 2 yıl içinde kalmadığında, bedel farkından dolayı iptale karar verilemeyeceği-  Mahkemece; davalılar arasında İİK. mad. 280/1 uyarınca, arkadaşlık, akrabalık, ticari ilişki veya komşuluk olup olmadığı, üçüncü kişinin, borçlu davalının mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken kişilerden olup olmadığı irdelenmemiş olup, davalı üçüncü kişi, dava konusu taşınmazın yanında bulunan komşu parsellerin sahibi olduğunu ve parselleri birleştirmek için taşınmazı satın aldığını beyan etmiş olduğundan, bu husus da değerlendirilerek karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu taşınmaz üzerindeki 700.000,00 TL ipotek bedeli dikkate alındığında; ivazlar arasında bedel farkı olmadığından bu yönde yapılan tespit yerinde olmamakla birlikte, davalılar arasında iptali istenilen satıştan önce devam eden ticari ilişkilerinin bulunduğu taraflarında kabulünde olup, 3. kişinin borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve alacaklılarını ızrar kastını bilebilecek şahıslardan olduğu, buna göre; İİK'nun 280.maddesi gereğince yapılan değerlendirmenin yerinde olduğu gibi, davalıların bu satışın alacağa mahsuben yapıldığı yönündeki kabulleri de dikkate alındığında, İİK'nun 279/2-2 maddesine göre; ödemenin mutad ödeme aracı ile yapılmadığından satışın batıl olması nedeni ile tasarrufun bu gerekçe ile de iptali gerektiği-
Nam-ı müstearın, adını herhangi bir nedenle gizli tutmak isteyen bir kişinin, sözleşmeyi kendi hesabına, başka bir kişiye yaptırması olduğu- Taşınmazın bir başkası (borçlunun eşi) adına, borçlu tarafından satın alındığı yönünde bir araştırma ve değerlendirme yapılmadan (ekonomik durumları vs.) taşınmazın borçlu tarafından satılmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- 5 yıllık hakdüşürücü süre geçtikten sonra tekrar borçlunun eşi tarafından satın alınarak diğer davalıya devredilen taşınmaz yönünden öncelikle satışın nam-ı müstear niteliğinde olup olmadığı değerlendirilerek sonra da davalının borçlu ile yakınlık ve akrabalık ispatlanmadığından, satışın 6183 s. Yasanın 28/2 maddesine göre ivazlar arasında fark olup olmadığı yönünde bir araştırma yapılması gerekirken anılan davalının kredi ile taşınmaz satın almasının aleyhe yorumlanmak sureti ile davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu-
Taşınmazın satın alınmasından önce davalı üçüncü kişinin kendisine ait taşınmazı tapuda sattığı sabit olduğundan, bu bedelin satın alınan taşınmaza ödendiği kabul edileceğinden bedel farkı olmadığı- Davalı üçüncü kişinin "borçlu ile arazi komşusu" olduğunu, borçlunun "üçüncü kişi ile tanışık olduğunu, oğlunun yakın arkadaşı olduğunu ve taşınmazın bedelsiz devredildiğini" belirtilmesi karşısında, İİK. mad. 280/1 uyarınca, davalı üçüncü kişi, borçlunun mali durumu ve alacaklılarını ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğundan, bu davalı yönünden de tasarrufun iptali davasının kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Kamulaştırma bedelinin tesbiti davasının  sonunda davalı borçluya fazla ödeme yapıldığı anlaşılmış olduğundan, borcun taşınmazın satış tarihinden önce doğmuş olduğunun kabulü gerektiği- Borçlunun oğlu ile borçlu ile aralarındaki tasarrufun İİK. mad. 278/3-1 uyarınca iptali gerektiği- Taşınmazın bulunduğu yer nüfusuna kayıtlı diğer davalının borçlu ile akraba olması nedeni ile İİK. mad. 280/1 gereğince borçlunun alacaklılarına zarar verme kastı ile yaptığını ve içinde bulunduğu mali durumu bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğunun kabulü gerektiği-
Banka kayıtlarından, davalı üçüncü kişinin, takibin borçlularından ve aynı zamanda davalı borçlunun ortağı olduğu şirkete havaleler yaptığı anlaşıldığından, davalı üçüncü kişi ile borçlunun ortağı olduğu şirket arasında dava konusu satıştan önce ilişki olduğu gözetilerek, İİK. mad. 280/1 gereğince davalı üçüncü kişinin, borçlunun alacaklılarına zarar verme kastı ile yaptığını ve içinde bulunduğu mali durumu bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğunun kabulü gerektiği-