Mahkemece,davalılar arasındaki tasarrufun resmi senette gösterilen değerinin gerçekten rayiç değerden düşük olduğu,ancak bununla beraber, ülkemizde hemen hemen her taşınmaz satışında rastlanıldığı üzere daha az harç bedeli ödemek amacıyla alıcı ve satıcının resmi senette gerçek değerden daha düşük bir miktarı satış bedeli olarak gösterdikleri, bu nedenle, resmi senette gösterilen değer ile taşınmazın rayiç değeri arasındaki farkın tek başına davanın kabulü için yeterli olmadığı, iddianın diğer delillerle de desteklenmesi gerektiği, ancak, celbedilen banka kayıtları dikkate alındığında davalı ...'ın hesabından aynı tarihlerde yüksek meblağlarda paraların çekildiği ve bir miktar paranın diğer davalı ...'ın hesabına EFT yoluyla gönderildiği, öte yandan, taşınmaz üzerinde ... Bankası lehine 450.000,00.-TL bedelli ve henüz 09/09/2011 tarihinde tesis edilmiş olan ipoteğin aynı zamanda satış tarihi olan 05/12/2011 tarihinde terkin edildiği, ... Nüfus Müdürlüğü'nden gelen 10/10/2014 tarihli cevabi yazıya göre davalılar Y. ve ...'ın mernis (yerleşim yeri) adreslerini dava konusu taşınmazın bulunduğu adrese taşıdıkları, dosyada mevcut elektrik, apartman aidatı gibi makbuzlara göre bu davalıların gerçekten dava konusu taşınmazda ikamet ettikleri ve tanık beyanları da dikkate alındığında davalılar arasında İ.İ.K.'nun 278/III-2. maddesi veya 280. maddesi anlamında iptali gereken bir tasarruf bulunmadığı,satışın gerçek bir satış olduğu kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmesinin yerinde olduğu-
Borçlunun, davacı alacaklıdan mal kaçırma amacıyla, davacı ve davalıyı tanıyan (önceden her ikisinin işlerini de yürütmüş olan) muhasebeciye yapmış olduğu taşınmaz satışına ilişkin tasarrufun iptali gerektiği-
Borçlu müteahhitin inşaat sözleşmesi gereği almaya hak kazandığı alacağından vazgeçmesi nedeniyle açılan iptal davasında, davalı arsa sahipleri müteahhidin hakedişinden kendilerince yapılmış inşaat ruhsat masrafları, sözleşmede öngörülen cezai şart ve haksız işgal tazminatı gibi kalemler dikkate alındığında ve mahsup edildiğinde müteahhidin bir alacağının kalmadığını bu nedenle iptali istenilen ibra ve fesih sözleşmesi ile davacıdan bir mal kaçırmalarının söz konusu olmadığını ileri sürmüş olup karara dayanak alınan bilirkişi raporunda, sözleşmede davalı arsa sahipleri tarafından yapıldığı belirtilen inşaat ruhsat masrafları, işgal tazminatı gibi hususları hiç değerlendirmeye alınmadığı gibi cezai şartın hesaplanma şeklide anlaşılamadığından, konusunda uzman aralarında inşaat mühendisinin de olduğu bilirkişi kurulundan, fesih tarihindeki inşaatın durumu dikkate alınarak, davalı borçlu müteahhidin hak ettiği bedel ile davalı arsa sahiplerinin sözleşme gereğince talep edebilecekleri hak ve alacaklarının (inşaat ruhsat masrafları, sözleşmede öngörülen cezai şart ve haksız işgal tazminatı gibi kalemler hususunda değerlendirme yapılarak) tesbiti yapıldıktan sonra iptali istenilen fesih ve ibranamenin davacı alacaklının haklarını engelleyici nitelikte olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği-
Davalı 3. kişiler tarafından ödenen bedelle bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değer arasında misli fark bulunmadığı, ayrıca davalı 3.kişi ile borçlu arasında akrabalık, arkadaşlık, iş ortaklığı vs. gibi bir ilişkinin bulunmadığı, yani davalı 3.kişinin kötüniyetli olduğunun davacı tarafından ispatlanamaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasında, davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek olmadığı- Borcun kaynağının iptali istenen tasarruftan önce olduğu ve dava dilekçesinde TBK.19'a dayanıldığı görüldüğünden, davanın 5 yıllık hak düşürücü sürede açılmadığından reddinin hatalı olduğu-
Davacının davalılar arasındaki ilişkiye dair ileri sürdüğü ceza dosyasının numarası belirlenerek dosya arasına alınması, içindeki delil ve beyanların incelenip taraflar arasındaki ilişkinin İİK 280. maddesi uyarınca tasarrufun iptaline tabi olup olmadığının değerlendirilmesi gerekirken, İİK 278'de belirtilen iki yıllık sürenin hak düşürücü süre gibi kabul edilip davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Tasarrufun iptali davasından sonra açılan menfi tespit davasının sonucunun, tasarrufun iptali davasında 'bekletici mesele' (HMK. 165) yapılması gerekeceği-
Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için alacağın gerçek bir alacak olması, borçlu hakkındaki takibin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin ya da geçici aciz vesikası bulunması gerektiği- Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılacağı- İptal davalarının borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine ve ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da açılabileceği-
Anne-kız arasındaki tasarrufun İİK. mad. 278/3-1 uyarınca bağış niteliğinde olup iptali gerektiği- Dava değeri, iptali istenilen tasarruf konusu işlemin değeri ile takip konusu alacağın miktarından hangisi az ise o olduğundan, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin buna göre belirleneceği- Davalı yönünden kabul edilen taşınmaz hisse değerleri üzerinden vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken fazla vekalet ücreti takdir edilmesinin hatalı olduğu- Borçluların murisine ait iken dava dışı bir kooperatif ile kat karşılığı inşaat sözleşmesine konu edilen taşınmazlar üzerinde 10 katlı iki blok yapılıp 4 daire ile bu bağımsız bölümün altında bulunan bodrum ve müştemilattan çıkabilecek daireler ve işyeri gibi yerlerin %50'si borçluya, %50'si dava dışı kişiye ait olacakğı kararlaştırıldığından ve sözleşme dava dışı anılan kooperatif tarafından tamamlanamamış ve davalı tarafından tamamlanmış olduğundan, mahkemece bilirkişi raporunda sözleşmede bahsi geçen taşınmazlar değerlendirme yapılmadan hüküm kurulmasının hatalı olduğu- Mahkemece kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca davalı borçlu ile babasına düşen daire ve diğer bölümlerin tesbiti yapılarak, bu bağımsız bölümlerin dava dışı şahıslar adına tescillli olduğu tesbit edildiği takdirde, bu şahısların da davaya dahili sağlanarak, borçluya ait olması gereken yerler ile babasından intikal eden yerler için hissesine düşen miktara göre davanın kabulüne karar vermesi gerektiği-
Aciz belgesinin; tasarrufun iptali davası açılmadan önce, dava açıldıktan sonra veya temyiz aşamasında ve hükmün Yargıtay'ca bozulmasından sonra da sunulabileceği- Borçluya ait taşınmaz üzerine konulan haczin, borçlunun meskeniyet şikayeti üzerine icra mahkemesince kaldırılmış olduğu görüldüğünden, hacze kabil mal bulunamadığına ilişkin haciz tutanaklarının geçici aciz belgesi niteliğinde (İİK. mad. 105) olduğunun kabulü gerektiği- Dava konusu aracın noterde yapılan araç satış sözleşmesindeki bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değeri arasında misli fark bulunmamakla birlikte; davalı 3. kişi, borçlunun yeğeni olduğundan, mahkemece, İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiği-