01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenmiş olan ibranamelerin T.B.K.'nın 420. maddesinde öngörülen koşullara; 01.07.2012 tarihinden önceki tarihlerde düzenlenmiş olan ibranamelerin Yargıtay'ın benimsediği ilkelere uygun olması gerekeceği- Özellikle, iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibranamenin geçersiz olacağı; tarihsiz ibranameye değer verilmeyeceği; hata, hile ve tehdit sonucu yapılan ibra belgesinin geçersiz olacağı; miktar içeren ibranamenin makbuz hükmünde olacağı; fesihten sonra düzenlenen ve her alacak kalemini ayrı ayrı içeren ibranamenin geçerli olacağı; ibranamede yazılmamış olan işçilik hakları bakımından ibranamenin geçersiz olacağı; ibranamenin savunmayla çelişen kısımlarının geçersiz olacağı; ibranamede ihtirazi kayıt bulunması halinde ibranamenin geçersiz olacağı-
Bordroda ödemesi yapılan tutarları aşan bir çalışma tespit edilemez ise; fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil ödemesi bulunan aylar bakımından gerekli ödemelerin yapıldığı kabul edilerek hesaplamada bu ayların dışlanması suretiyle alacak miktarlarının belirlenmesi gerektiği- İşçiye ödenecek aylık işçilik ücreti 30 günlük tutar üzerinden hesaplanmakta olup hafta tatili hesabında bordrolar incelenirken bu hususa ayrıca dikkat edilmesi gerektiği- Mahkemece sadece tanık ifadelerine itibar edilerek alacak kalemlerine dair bordrolarda gösterilen tutarların saat 18.00'den sonraki çalışmalara ilişkin olduğunun kabulü ile bordro kayıtlarının dikkate alınmamasının isabetsiz olduğu- Fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram genel tatili ücretlerinin uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde, hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği, mahkemece tanık ifadelerine göre mesai saatlerinin belirlenmesine karşın, taktiri indirime gidilmemesinin hatalı olduğu- Kıdem tazminatı ve ihbar tazminatına ilişkin davaların, hakkın doğumundan itibaren, on yıllık zamanaşımına tabi tutulduğu (TBK. mad. 146)- Tazminat niteliğinde olmaları nedeni ile sendikal tazminat, kötüniyet tazminatı, işe başlatmama tazminatı, 4857 s. İş K. mad. 5 'deki eşit işlem borcuna aykırılık nedeni ile tazminat, mad. 26/2'deki maddi ve manevi tazminat, mad. 28'deki belgenin zamanında verilmemesinden kaynaklanan tazminat ve mad 31/son uyarınca askerlik sonrası işe almama nedeni ile öngörülen tazminat isteklerinin on yıllık zamanaşımına tabi olduğu- Zamanaşımı başlangıcına esas alınan kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı hakkının doğumunun ise, işçi açısından hizmet aktinin feshedildiği tarih olduğu- Davalı vekili, ıslah dilekçesine karşı süresinde zamanaşımı definde bulunmuş olduğundan, mahkemece ıslaha karşı zamanaşımı definin değerlendirilmemesinin hatalı olduğu- İbranamede miktarı belirtilen fazla çalışma ücretinin mahsubu hususunun değerlendirilmemesinin isabetsiz olduğu- Hüküm altına alınan alacakların net mi yoksa brüt mü olduğunun belirtilmemesinin infazda tereddüde yol açacağı-
Davacının fazla mesaisinin her bir saatinin normal ücret kısmının bahşiş ile karşılandığı gözönüne alınarak, sadece sabit maaş üzerinden hesaplanacak %50 zamlı kısmının hesaplanarak hüküm altına alınması gerekeceği-
İşçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusundaki uyuşmazlıkta, davacının başka bir esas sayılı dosyada beyan ettiği ücretin mahkeme dışı ikrar olup, söz konusu ücrete göre davacının ücret alacağı tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Zamanaşımının, maddi hukuk kurumu olmayıp alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldıran bir savunma kurumu olduğu- Zamanaşımının kendiliğinden göz önünde tutulamayacağı- Zamanaşımının dava açılması, icra takibi, ikrar (borcu tanıma) gibi kurumlarla kesileceği, ancak ihtiyati tedbir istemi ile mahkemeye başvurma veya işçi alacaklarının tespiti ile kesilmeyeceği- Kısmı davalarda fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması halinde, saklı tutulan kesim için zamanaşımının kesilmeyeceği- Tazminat niteliğinde olmayıp, ücret niteliği ağır basan işçi alacakları için zamanaşımı süresinin 5 yıl olduğu- İhbar ve kıdem tazminatına ilişkin davaların uygulama ve öğretide hakkın doğumundan itibaren 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğunun kabul edildiği- Fesih hakkını kötüye kullanan işverenin işçiye bildirim sürelerine ait ücretin 3 katı tutarında kötü niyet tazminatı ödeyeceği- İş akdinin kötü niyetle feshedildiğine ilişkin hiçbir delil bulunmadığından, kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerektiği- Hükmedilen miktarların net mi yoksa brüt mü olduğunun hükümde belirtilmemesinin infazda tereddüde yol açacağı-
İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, işçilik alacakları konusunda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği belirlenerek karar verileceği-
24 saat çalışıp 48 saat dinlenen güvenlik görevlisinin yaptığı görev niteliği 4 saat dinlenme arası verdiğinden, bu çalışma düzeninde hafta tatili ücretine hak kazanılamayacağı-
İşçinin prime hak kazanması için prim ödenmesi için gerekli dönemin sonuna kadar çalışması gerekmeyeceği, işyerinde çalışılan süreyle sınırlı olarak prim isteyebileceği- Toplu iş sözleşmesi veya bireysel sözleşme olmadan da fiili uygulamayla verilen primin "iş şartı" niteliğinde olup, işveren tarafından tek taraflı olarak kaldırılamayacağı veya azaltılamayacağı- İşe iade davasının sonucu olan dört aylık ücret ve haklara primin de dahil olduğu- Prim alacağına en yüksek mevduat faizi uygulanacağı- Devamlılık arz eden prim ödemesinin kıdem tazminatı hesabında dikkate alınacağı, prim alacağının zamanaşımı süresinin 5 yıl olduğu-
Davacı ücretinin. hizmet alım sözleşmelerinde asgari ücretin % 100 fazlası olarak belirlendiği, Sayıştay denetiminden önce işçiye asgari ücretin %200 fazlası üzerinden ücret ödemesi yapılmaktayken Sayıştay'ın ilgili raporu üzerine %100 fazlası üzerinden ücret ödemesi yapılmaya başlandığu, önceden fazla ödenen miktarın da işçi ücretinden her ay kesilerek geri alındığı anlaşıldığından, işverenin yaptığı bu kesintinin haklı bir nedene dayandığı; diğer taraftan işçinin bu kesintiye uzun süre ses çıkarmayıp, daha sonra açtığı dava ile birlikte talep etmesinin de dürüstlük kuralına aykırı olacağı-
Ölüm aylığının kesilmesine ilişkin işlemin iptali davasında, 5510 sayılı kanunun 56 maddesi 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girdiğinden, ödenmiş olan ölüm aylıkları ile ilgili olarak fiili birliktelik daha önce başlamış olsa dahi maddenin yürürlük günü öncesine gidilmemesi ve 01.10.2008 tarihi öncesine ilişkin borç tahakkukunun olmaması ,bu şekilde belirlenecek yersiz ödemelerin 5510 sayılı Kanun’un 96.maddesine göre belirlenmesi gerekeceği-