Alt işverenlik ilişkisinde muvazaa durumunda, baştan beri asıl işverenin işçisi sayılan işçinin sendika üyeliğinin işverene bildirdiği tarihten itibaren sendikal haklardan yararlanacağı, bu işçinin sendika üyesi olmadığı dönem bakımından da aynı işyerinde çalışan sendikasız işçilere ödenen ücretlere göre fark alacaklarının hesaplanması gerekeceği-
İş sözleşmesinin taraflarının, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabileceği- İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmediği, böyle bir durumda dahi ücretin, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 401. maddesine göre tespit olunması gerektiği- İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarının, asgari ücretten az olmamak üzere emsal ücret göz önünde tutularak belirleneceği- İşçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma şartlarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesinin zorunlu olduğu- İşçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu, usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğinde kabul edildiği- Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiasının işverence ileri sürülemeyeceği, böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusunun mahkemece re'sen araştırılması gerektiği- İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek, ilgili işçi ve işveren kuruluşları ile Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı internet sitesinde bulunan “Kazanç bilgisi sorgulama” ekranından emsal ücretin ne olabileceği araştırılarak ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmesi gerektiği-
İşçinin tek taraflı izine çıkarılmasının iş akdinin feshi anlamına geldiği- M.lik işte ya da askı süresi sonunda işçinin işe çağrılmamasının fesih anlamına geldiği- Fesih bildiriminin yazılı yapılması gerektiği, ancak bu koşulun geçerlilik değil, ispat koşulu olduğu- İşverenin feshinin ardından henüz ihbar tazminatı ödenmeden işçinin emeklilik başvurusunda bulunmasının işveren tarafından gerçekleştirilen feshi ortadan kaldırmayacağı- İş Kanunundaki bildirim sürelerinin kısaltılamayacağı ve ortadan kaldırılamayacağı- Bildirim süresinin en fazla ihbar tazminatı ve kötüniyet bildirimi süreleri kadar uzayabileceği- İş sözleşmesini haklı nedenlerle fesheden tarafın fesih haklı nedene dayansa dahi ihbar tazminatı alamayacağı-
Davalılar ... ve ... arasındaki hukuki ilişkinin mahiyeti konusunda birçok kararda davalılar arasında geçerli asıl-alt işveren ilişkisi kurulmadığı, hizmet alım sözleşmelerinin konusunun işçi temini olduğu, bu hali ile asıl-alt işveren ilişkisi kurulmamış olup işlemin muvazaaya dayandığı, ayrıca davacının işe girdiği ve zamanaşımına uğramayan tarihten itibaren yapılan hesaplamaya göre her ne kadar davacı tarafından talep edilen ücret farkı, ikramiye farkı, toplu iş sözleşmesi farkı, jübile farkı, bayram yardımı farkı, ramazan yardımı farkı, yemek yardımı farkı kalemlerine ilişkin alacaklarında ...nin kadrolu işçilerine nazaran daha az ödemeler almışsa da, davacının işvereni sıfatıyla .. ile üyesi olduğu sendika arasında yapılan toplu iş sözleşmesine göre aynı tarih içinde almış olduğu sosyal yardım farkı ödemesinin ...’nin kadrolu işçilerine göre fazla olduğu gerekçesiyle davanın reddinin isabetsiz olduğu-
Otel, lokanta, eğlence yerleri gibi işyerlerinde müşterilerin hesap pusulalarına belirli bir yüzde olarak eklenen paraların, işverence toplanarak işçilerin katkılarına göre belli bir oranda dağıtımı şeklinde uygulanan ücret sistemine “yüzde usulü ücret” denildiği, bu usulün uygulandığı işyerlerinde fazla çalışma ücretinin, 4857 sayılı Kanunun 51 inci maddesinde öngörülen yönetmelik hükümlerine göre ödeneceği, yüzde usulü ya da parça başı ücret ödemesinin öngörüldüğü çalışma biçiminde fazla çalışmaların, saat ücretinin % 150 zamlı miktarına göre değil, sadece % 50 zam nispetine göre hesaplanacağı-
Borçlar Kanununun 139. maddesinin zamanaşımından feragati düzenlediği; anılan maddeye göre, borçlunun zamanaşımı defini ileri sürme hakkından önceden feragatinin geçersiz olduğu- Önceden feragatten amacın, sözleşme yapılmadan önce veya yapılırken vaki feragat olduğu- Oysa daha sonra vazgeçmenin geçersiz sayılacağına ilişkin yasada herhangi bir hüküm bulunmadığı- O nedenle borç zamanaşımına uğradıktan sonra borçlunun zamanaşımı defini ileri sürmekten feragat edebileceği- Zamanaşımı süresinin dolmasından sonra alacaklıya yöneltilen borç ikrarının, zamanaşımı definden zımni (örtülü) feragat anlamına geldiğinin, öğretideki baskın görüşlerle ve yargı inançlarıyla da doğrulanmakta olduğu- Dahası, zamanaşımı süresinin dolmasından sonra alacaklıya karşı bir borç ikrarında bulunan borçlunun, bu borç ikrarına dayanılarak açılan davada zamanaşımı defini ileri sürmesinin, çelişkili davranış yasağını oluşturduğu-
Sigortalılığa ilişkin hizmet tespiti davaları sosyal güvenlik hakkı ve kamu düzeni ile ilgili olup, bu davalarda kişi iradesi belirleyici etkiye sahip olmadığından hakimin kendiliğinden araştırma yetkisine sahip olduğu, işçilik haklarına ilişkin davalarda ise, hakimin kendiliğinden araştırma yapamayacağı, bu tür davalarda tarafların bildirdiği deliller dışında delil toplanmasının olanaklı olmadığı, nitekim SGK’nın bu davalarda davalı sıfatının da bulunmadığı, ayrıca her iki dava türünün temyiz incelemesi Yargıtay’ın farklı Dairelerince yapılmakta olduğundan, davaların birlikte görülmesi halinde farklı uygulamalar ortaya çıkabileceği, bu itibarla mahkemece hizmet tespiti davası işçilik alacakları davasından tefrik edilirken sigorta primine esas kazancın belirlenmesine yönelik istemin tefrik edilmeyip işçilik alacakları davası ile birlikte görülmesinin doğru olmadığı-
Asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayanması sebebiyle davacı işçinin baştan itibaren asıl işverenin işçisi sayılsa da davacının toplu iş sözleşmesinden yararlanması sendikaya üyeliğinin işverene bildirildiği tarihten geçerli olacağından, davalının işçisi olarak çalışan ve daha önceki sendikaya üyeliği sebebiyle önceki toplu iş sözleşmelerinde de yaralanan işçi ücretinin emsal alınmasının doğru olmayacağı- İşveren kurumun özelleştirilmesinden sonraki dönem için işçiye ilave tediye alacağının hesaplanamayacağı-
Kısmi dava açılabilmesi için talep konusunun bölünebilir olması gerekli olup, açılan davanın kısmi dava olduğunun dava dilekçesinde açıkça yazılmasının gerekmeyeceği, dava dilekçesindeki açıklamalardan davacının alacağının daha fazla olduğu ve istem bölümünde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutması ya da alacağın şimdilik şu kadarını dava ediyorum demesinin, kural olarak yeterli olduğu- Davacı vekilinin, dava dilekçesinin sonuç kısmında talep ettiği her alacak için bir miktar yazdıktan sonra parantez içinde belirsiz ibaresini kullanarak işçilik alacaklarının tahsilini talep ettiği, ayrıca yargılama sırasında alınan bilirkişi raporuna göre alacak miktarının artırılması talepli dilekçesinde ise belirsiz alacak davasındaki taleplerini artırdığını belirterek davasının belirsiz alacak davası olduğunu açıkça beyan ettiği; davacı vekilinin talebinin açıkça belirsiz alacak davası olduğu halde mahkemece davanın kısmi dava kabul edilerek karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
İşçilik alacakları bakımından dava konusu edilen alacağın belirli olup olmadığı ile ilgili olarak, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarının yahut değerinin tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin davacıdan beklenememesi kriteri ile açıkça karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktar ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olması kriterini birlikte değerlendirip sonuca gidilmesinin, İş Hukukunda geçerli zayıf olan işçiyi koruma ilkesi ile işçi lehine yorum ilkesi gereği daha isabetli olacağı- Yaklaşık 6 yıla yakın bir süreye ilişkin TİS artışlarından kaynaklanan alacaklarını belirlemesi davacı işçinin eğitim ve sosyal durumu dikkate alındığında kendisinden beklenemeyeceği gibi söz konusu alacakların belirlenebilmesi için işverende bulunan bilgi ve belgelerin verilmesi ve tahkikata ihtiyaç duyulduğundan Mahkemece davanın belirsiz alacak davası olarak görülmesi ve davanın kabulüne karar verilmesinin yerinde olduğu-