Mahkemece, bilirkişi incelemesi yapılmadan önce alacaklı vekilinin senetlerdeki imzaların borçluya ait olmadığı yönündeki vakıayı ikrar niteliğindeki beyanı ve borçlu vekilinin de 11.03.2014 tarihli duruşmadaki bu ikrar ve kabule dayalı olarak itirazın kabulüne yönelik talebi gözönünde bulundurularak, imzaya itirazın kabulü ile takibin durdurulmasına ve imza incelemesi yapılmadan sonuca gidilmesi gerektiğinden alacaklı aleyhine tazminat ve para cezasına hükmedilmemesi gerekirken; imza incelemesi yapılarak alacaklının tazminat ve para cezasına mahkum edilmesinin isabetsiz olduğu-
İİK. mad. 170/3 uyarınca, borçlunun imzaya itirazının kabulü halinde takibin "durması" yerine "iptaline" karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Adli Tıp Kurumu Başkanlığı'nca düzenlenen raporda itiraza konu imzanın borçlunun eli ürünü olup olmadığın tespit edilemediğinin belirtildiği, bilirkişilerce düzenlenin raporda ise bononun ödeyecek kısmındaki yazılar borçlunun eli ürünü olduğundan bu hususunda dikkate alındığında itiraza konu imzanın borçlunun elinden çıktığı yönünde kanaatin hasıl olduğunun belirtildiği, hükmü esas alınan bilirkişi heyeti raporunun uyuşmazlığın esasına çözüm getirecek nitelikte olmadığı, raporun sonuç bölümünün 2 nolu paragrafından itiraza konu imza ile mukayese imzalar arasında kısmi benzerlik olduğu ve kısmi benzerlik dışında başkaca grafolojik yakınlık tespit edilemediği belirtildiği halde, raporun sonuç bölümünde ise bononun ödeyecek kısmındaki yazıların borçlunun eli olması nedeniyle itirazı konu imzanın borçlunun elinden çıktığı kanaatinin hasıl olduğu belirtilmiş olup, senet üzerindeki yazıların incelenerek itirazı konu imzanın borçlunun eli ürünü olduğu yönünde kanaat belirtilmesinin doğru olmadığı-
İİK'nun 170/3. maddesi gereğince imzaya itirazın kabulü halinde takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekirken takibin iptali kararı isabetsiz olup, hükmün bu nedenlerle bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından kararın düzeltilerek onanması gerektiği-
Lehtar tarafından, aval veren borçlu hakkında icra takibi yapıldığı, mahkemece borçlunun imzaya itirazının kabul edildiği, bu durumda lehtarın, ilgili bonodaki imzanın borçluya ait olup olmadığını bilebilecek durumda olduğundan senetteki imzanın borçlunun eli ürünü olup olmadığını kontrol etmeden alan alacaklı (lehtar) senedi takibe koymada ağır kusurlu kabul edilmesi gerekeceği-
Bonoya dayalı takibin, genel yetkili yer olan borçlunun yerleşim yerindeki icra dairesinde (HMK'nun 6.md.), bonoda öngörülen ödeme yerinde (6102 Sayılı TTK'nun 777/3. maddesine göre ödeme yeri gösterilmeyen bonoda, ödeme yeri olarak düzenlenme yeri kabul edilir) (HMK'10.md.) ve ayrıca İİK'nun 50/1.maddesi uyarınca bononun düzenlendiği yerdeki icra dairesinde yapılabileceği-
Adli Tıp Kurumu'nun imza incelemesinde son merci olarak kabulü mümkün bulunmayıp, raporun anılan kurumdan alınmış ve heyetçe düzenlenmiş olması, yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre ona üstünlük sağlamayacağından salt bu nedenle anılan rapor esas alınarak sonuca gidilemeyeceği-
Bilirkişi incelemesi ile senet bedelinde tahrifat yapıldığının belirlenmesi halinde, senedin tahrifattan önceki miktar için geçerli sayılması gerekir ise de; somut olayda borçlular tahrifat iddiası yanında ayrıca imzaya da itiraz ettiklerine göre ve bilirkişi raporunda senet üzerindeki imzaların borçluların eli ürünü olmadığı anlaşıldığından mahkemece borçluların imzaya itirazının kabulü ile İİK'nun 170/3. maddesi uyarınca, itiraza konu senet yönünden takibin "durdurulması"na karar verilmesi gerekeceği-
4949 Sayılı Kanunla değişik İİK'nun 170/3. maddesi uyarınca, borçlunun imzaya itirazının kabulü halinde takibin "durdurulması" yerine "iptaline" karar verilmesi ve takipte birden fazla borçlu olduğu gözetilmemesi isabetsiz olup, kararın bu nedenle bozulması gerekir ise de; yapılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından kararın düzeltilerek onanması gerekeceği-
Takibin muvakkaten durdurulması halinde tazminata hükmedelebileceğinden, mahkemece verilmiş bir durdurma kararı bulunmadığından, borçlu aleyhine tazminata hükmedilmesinin isabetsiz olduğu- Kararın bu nedenle bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından kararın düzeltilerek onanması gerekeceği-