Takip dayanağı bonoda lehtar sıfatını taşıyan takip alacaklısının, bonodaki imzanın tanzim eden borçluya ve avaliste ait olup olmadığını bilebilecek durumda olup, senetteki imzanın borçluların eli ürünü olup olmadığını kontrol etmeden ya da imzanın huzurunda atılmasını sağlamadan bonoyu alan alacaklının ağır kusurlu olduğu ve İİK.nun 170/4. maddesi gereğince tazminatla sorumlu olduğu-
İİK.nun 170/son maddesinde; borçlunun imzaya itirazının kabulü halinde, senedi takibe koymada kötüniyeti veya ağır kusuru bulunduğu takdirde, alacaklının, alacağın %20'sinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edileceği yazılı olduğu halde, mahkemece, bu orandan daha fazla tazminata hükmedilme gerekçesi gösterilmeksizin alacaklının %40 oranında tazminatla sorumlu tutulması yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Sorumluluk doğması için keşidecinin atacağı tek imza yeterli olup, bononun ön yüzündeki ikinci imzanın atılması zorunluluğu olmadığından şirket kaşesi dışına atılan imzanın aval olarak değerlendirileceği, ancak her iki imzanın şirket kaşesi üzerine atılması halinde bu imzaların tamamının keşideci şirketi temsilen atıldığının kabulü gerekeceği-
Alacaklı tarafından borçlulara ait imza örnekleri de delil olarak gösterilip, yeni bir bilirkişi incelemesi yapılması talep edildiğinden, mahkemece, ispat yükünün alacaklıda olduğu kuralı nazara alınarak yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılıp oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Borçlu İ. tarafından İİK'nun 170/a-son maddesi kapsamında borca ilişkin bir kabul beyanı veya ödeme iddiası bulunmadığı gibi, alacaklının haricen kısmi ödeme yapıldığı yönündeki beyan da borçludan sadır olmadığı cihetle borçlunun borcu kabul ettiği sonucunu doğurmayacağı-
Mahkemece hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu Başkanlığı'nca düzenlenen raporda, keşideci imzasının borçlunun eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediği, alacaklı aleyhine tazminata hükmedilemeyeceği-
İnkar edilen imzanın borçluya ait olduğu anlaşılırsa ve itiraz ile birlikte takip ikinci fıkraya göre durdurulmuşsa, borçlunun sözü edilen senede dayanan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere inkar tazminatına ve takip konusu alacağın yüzde onu oranında para cezasına mahkum edileceği ve itirazın reddedileceği-
Kural olarak senetteki imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfetinin, senet elinde olup takibe başlayan ve imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya ait olması gerekeceği-
İİK'nun 170/3. maddesi uyarınca; icra mahkemesinin, aynı Kanun'un 68/a maddesine göre yapacağı inceleme sonunda inkar edilen imzanın borçluya ait olmadığı kanaatine varırsa, itirazın kabulü ile birlikte takibin durdurulmasına ve 4. fıkra uyarınca alacaklının senedi takibe koymada kötü niyeti veya ağır kusuru bulunduğu takdirde, borçlu yararına takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata ve alacağın %10’u oranında para cezasına hükmetmesi gerekeceği-
İİK. mad. 169/a-6 uyarınca, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu halde, icra takibine girişen alacaklının, kötü niyetli kabul edileceği- 17.07.2003 gün ve 4949 sayılı Kanun’un 46. maddesi ile yapılan değişiklikten önce hem alacaklı hem de borçlu için tatbiki gereken tazminat oranı yüzde kırk iken, bahsi geçen bu yasa değişikliğinden sonra alacaklı için oranın yüzde yirmiye düşürülmesine rağmen borçlu için yüzde kırk olarak aynen bırakılmış olduğu ve daha sonra 02/07/2012 gün ve 6352 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle borçlu için de bu oranın yüzde yirmi olarak alacaklıyla eşitlenmiş olduğu- Alacaklı (davalı) tarafından borçlu (davacı) aleyhine yapılan takibe konu bonoda tahrifat yapıldığı bilirkişi raporuyla belirlendiğinden; takipte kötüniyetli olduğu anlaşılan alacaklının, fazladan talep ettiği asıl alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere tazminatla sorumlu tutulması gerektiği-