Alacaklının icra müdürlüğünden yetki alarak açtığı ortaklığın giderilmesi davası zamanşımını kesmez ise de, İİK'nun 121. maddesine göre yapılan talep ile ortaklığın giderilmesi ilamına dayalı olarak yapılan satış talebi ve yenileme istemi zamanaşımını keseceğinden, işlemler arasında T.T.K.'nun 749. maddesinde öngörülen 3 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşıldığından, mahkemece, zamanaşımı şikayetinin bu nedenlerle reddi gerekeceği-
Çeklerdeki keşideci imzasının borçlu şirket yetkililerinin eli ürünü olmadığı anlaşıldığından, İİK. mad. 170/3 gereğince takibin adı geçen yönünden durdurulmasına karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece tefhim edilen kısa kararda borçlu lehine icra inkar tazminatına yer verilmediği halde, gerekçeli kararda borçlu lehine tazminatına hükmedilmekle gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olacağı-
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda imzanın borçlunun eli ürünü olduğu ya da olmadığı yönünde kesin bir görüş bildiriminde bulunulmadığı, bu durumda bilirkişi raporunda yer alan belirsizliğin borçlu lehine yorumlanmasının zorunlu olduğu; zira takibe başlayan ve icra dosyasına sunduğu senetteki imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklı olup, bu iddiayı ispat külfetinin de alacaklıya ait olacağı-
Mahkemece, borçlu şirket imza inkarında bulunduğuna göre; İİK'nun 170/3. maddesi göndermesiyle aynı Kanun'un 68/a maddesinin dördüncü fıkrasına göre imzanın keşideci şirket temsilcisine ait olup olmadığı konusunda bilirkişi incelemesi yaptırılıp oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Takibe itiraz edilmesinden sonra, gerek borçlunun itirazdan vazgeçmesinin ve gerekse alacaklının itirazı kabul etmesinin yahut takibin şekline göre icra dairesine başvurulup takipten feragat edilmesinin, tazminat talebinin reddini gerektirmeyeceği, aksinin kabulü halinde, itiraz üzerine haklı olmadığını anlayan tarafın talebinden vazgeçmek suretiyle aleyhine tazminata hükmedilmesini engellemesi gibi kabulü mümkün olmayan bir durumun ortaya çıkacağı-
Hamil ile keşideci arasında doğrudan ilişki bulunmadığından adı geçen hamilin, takibe dayanak bonodaki imzanın keşideciye ait olup olmadığını bilebilecek durumda olmadığı, ayrıca, borçlu tarafından, alacaklının senedi takibe koymada kötü niyeti veya ağır kusuru bulunduğu kanıtlanamadığına göre, mahkemece, alacaklının tazminat ve para cezası ile sorumlu tutulmasının da doğru olmadığı-
Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü'nce düzenlenen ve kesin kanaat bildiren rapor ile imzanın borçlunun eli ürünü olup olmadığı konusunda görüş bildirmeyen Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesince düzenlenen rapor arasında çelişki meydana gelmiş olup, borçlu tarafın duruşmada yeniden rapor alınması talebi de bulunduğu dikkate alınarak, iki rapor arasındaki çelişkinin giderilmesi bakımından konusunda uzman üç kişilik bilirkişi heyetine yeniden imza incelemesi yaptırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, raporlar arasındaki çelişki giderilmeksizin eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Kural olarak senetteki imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfetinin, senet elinde olup takibe başlayan ve imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya ait olduğu-
İtiraza konu imzanın borçlunun eli ürünü olup olmadığı kesin olarak tespit edilemediği halde alacaklı aleyhine tazminata ve para cezasına hükmedilmesinin isabetsiz olduğu-