"İmzanın borçluya ait olduğunu" kanıtlama külfetinin senet elinde olup, takibe başlayan ve imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya ait olduğu- Borçlunun imza itirazı dışındaki diğer itiraz ve şikayetlerinin çözümü özel veya teknik bilgiyi gerektirmediğinden bu konuda bilirkişi incelemesinin gerekmediği-
Tebliğ belgesinde beyanı alınan komşunun isminin tesbit edilmediği, bilgisine başvurulan komşunun kim olduğuna dair hiçbir bilginin bulunmadığı, bu durumda borçlulara çıkartılan meşruhatlı davetiyeler Tebligat Kanunu'nun 21/1-2 ve Tebligat Yönetmeliği'nin 30/1. maddelerine aykırı olmakla usulsüz olduğu- Borçlulara çıkartılan meşruhatlı davetiyeler usulsüz olduğundan, yöntemine uygun şekilde tebliğinin sağlanması gerektiği-
İcra mahkemesince imzaya itirazın kabulüne karar verilmesi halinde, senedi takibe koymada kötü niyeti veya ağır kusuru bulunduğu takdirde, alacaklının, takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminatla sorumlu tutulacağı ve alacağın %10'u oranında para cezasına mahkum edileceği- Hamil ile keşideci arasında doğrudan ilişki bulunmadığı durumlarda hamil, takibe dayanak çekteki imzanın keşideciye ait olup olmadığını bilebilecek durumda olmadığı- Borçlu tarafından, alacaklının senedi takibe koymada kötü niyeti veya ağır kusuru bulunduğu da kanıtlanamadığı, mahkemece, alacaklının tazminat ve para cezası ile sorumlu tutulmasının isabetsiz olduğu-
İcra mahkemeleri şikâyet ve itirazları belli bir usule uyarak yargılayan ve objektif hukuk kurallarını şikayet ve itirazlara uygulamak suretiyle bunları takip hukuku bakımından kesin hükme bağlayan mahkemeler olduğu, bu mahkemeler, takip hukukuna ilişkin uyuşmazlıkları çözme görevini yerine getirirken dar yetkili olduklarından imzaya yönelik itirazı tanık dinleyerek sonuçlandıramayacağı-
Bonoyu ciro yolu ile eline geçiren yetkili hamilin keşideci hakkında yapılan icra takibinde, hamil ile keşideci arasında doğrudan ilişki bulunmadığından adı geçen hamilin, takibe dayanak çekteki imzanın keşideciye ait olup olmadığını bilebilecek durumda olmadığı, ayrıca borçlu tarafından, alacaklının senedi takibe koymada kötü niyeti veya ağır kusuru bulunduğu da kanıtlanamadığına göre, mahkemece, alacaklının tazminat ve para cezası ile sorumlu tutulmasının isabetsiz olduğu-
Borçlunun başvurusu İİK.nun 170. maddesi kapsamında imzaya itiraz niteliğinde olup, kabulü halinde takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekirken, takibin iptaline hükmedilmesinin isabetsiz olacağı-
İnkar edilen imzanın borçluya ait olmadığı mahkemece aynı Kanun'un 68/a maddesine göre yapılan inceleme sonucunda anlaşılmış ise, itirazın kabulü ile birlikte takibin durdurulmasına karar verileceği-
Ticari senetteki geçersiz imzanın sadece imza sahibi yönünden hükümsüzlük sonucu doğuracağı, senetteki her imza diğerinden bağımsız olarak sadece imza sahibini bağladığından “imzaların bağımsızlığı ilkesi”nin poliçeye atılı her geçerli imzanın “keşidecinin, cirantanın, avalistin, kabul eden muhatabın imzaları gibi” sahibini bağladığını, geçersiz imzaların sahiplerinin sorumlu tutulmamasına rağmen, poliçenin geçerliliğini ortadan kaldırmadığını ifade ettiği, geçerli imzaların sahiplerinin “başkasının imzasının geçersiz olduğunu” ileri sürerek, kambiyo senedinin sorumluluğundan kurtulamayacakları, geçersiz bir imza sahibini bağlamaz ise de ciro sebebini koparmayacağı-
Mahkemece, borçlunun usulsüz tebligat şikayetinde de bulunduğu gözetilerek öncelikle usulsüz tebligat şikayetinin incelenip, şikayet yerinde görülerek tebligat tarihinin düzeltilmesi ve buna göre başvurunun süresinde bulunması halinde, işin esasının incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Borçlular aleyhine bir adet bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla başlatılan icra takibi üzerine borçluların imzaya ve borca itiraz etmelerine rağmen bilirkişi raporunda yalnızca borçlu yönünden imza incelemesinin yapıldığı, diğer borçlu avalist yönünden ise imza incelemesi yapılmadığı anlaşıldığından yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm tesis edilmesinin isabetsiz olduğu-