İmzaya itirazın kabulü halinde, "takibin durdurulması" yerine "iptaline" hükmedilmesinin isabetsiz olduğu-
Hamil ile itirazda bulunan borçlular arasında doğrudan ilişki (yüz yüzelik) olmadığından, hamilin takibe dayanak bonolardaki imzaların borçlulara ait olup olmadığını bilebilecek durumda olmadığı ve borçlu tarafından, alacaklının senedi takibe koymada kötü niyeti veya ağır kusuru bulunduğu kanıtlanamadığına göre, mahkemece, imzaya itirazın kabulü halinde, alacaklının tazminat ve para cezası ile sorumlu tutulmasının isabetsiz olduğu-
Takip konusu alacağın alacağın %10'u oranında "para cezası" yerine "tazminata" hükmedilmesinin maddi hata niteliğinde olduğu-
Kambiyo senedine mahsus haciz yolu ile yapılan icra takibine istinaden açılan menfi tespit davasında, takibe dayanak bonodaki imzanın davacının eli ürünü olmadığı iddia edildiğinden, bonodaki imza ile vekaletnamedeki imza çıplak göz ile incelenerek kıyaslandığında aralarında farklılık bulunduğu görüldüğünden, davacının tedbir talebinin yerinde olduğu kabul edilerek, HMK'nun 209. maddesi gereğince; %20 teminat mukabilinde takibin tedbiren durdurulmasına karar verildiği-
Bilirkişi raporunda imzanın borçlunun eli ürünü olduğu ya da olmadığı yönünde "kesin bir görüş" bildiriminde bulunulmadığı görülmediğinden, bilirkişi raporunda yer alan belirsizliğin borçlu lehine yorumlanmasının zorunlu olduğu; takibe başlayan ve icra dosyasına sunduğu senetteki imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklı olup, bu iddiayı ispat külfetinin de alacaklıya ait olduğu- Adli Tıp Kurumu'nca düzenlenen rapor içeriğine göre borçlunun itirazının kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Bilirkişi tarafından hazırlanan raporda; borçlunun mahkemece alınan imzaları ile takip konusu senet üzerindeki imzanın mukayese edildiği, ancak, anılan rapordaki inceleme konusu belgelerin 4 no'lu bendinde yer alan borçluya ait; ........ Noterliği ........ tarihli vekaletnamede bulunan yazı ve imzanın fotokopisi ile 3 no'lu bendinde yer alan yine borçlu adına düzenlenmiş; ...... Tapu Müdürlüğü'nce mahkemeye gönderilen evrakta bulunan yazı ve imza asıllarının, borçlunun hakim huzurunda alınan yazı ve imzaları ile kıyaslanması neticesinde, takip dayanağı senetteki imzanın borçlunun eli ürünü olduğunun kabulü şeklinde tespit yapıldığı anlaşıldığından, anılan resmi evraklardaki imzaların kesin delil niteliğine haiz olduklarının ve aksinin ancak yine aynı nitelikteki deliller ile ispatlanabileceğinin açık olduğu, o halde mahkemece borçlunun itirazının reddi gerekeceği-
Takibe konu 2 adet bononun aslı celp olunup incelendiği, hangi imzaların borçluya ait olduğu anlaşılamadığından, mahkemece, borçluya ait emsal imzalar da toplanarak takibe konu senetler üzerindeki imzalardan hangilerinin borçluya ait olduğunun ve borçlu tarafından atılan imzaların, B. Belediyesi Spor Kulübü Başkanlığı'nın kaşesi üzerinde olup olmadığının grafoloji alanında uzman bir bilirkişiden alınacak raporla tespit edilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
İcra takibinde, takibe konu bonolara itiraz eden borçlunun senet keşidecisi, alacaklının ise senette üçüncü ciranta ve yetkili hamil olduğu görüldüğünden, hamil ile keşideci arasında doğrudan ilişki bulunmadığından alacaklının takibe dayanak bonodaki imzanın keşideciye ait olup olmadığını bilebilecek durumda olmadığı, diğer taraftan, borçlu tarafından, alacaklının senedi takibe koymada kötü niyeti veya ağır kusuru bulunduğu da kanıtlanamadığına göre, mahkemece, alacaklının tazminat ile sorumlu tutulmasının doğru olmadığı-
Takibe konu çekte; imzalara itiraz eden borçlunun düzenleyen, takip alacaklısının ise, çeki, lehtar-ciranta İ.K.'dan ciro yolu ile alan yetkili hamil olduğu, anılan alacaklının, imzanın borçluya ait olup olmadığını bilebilecek durumda olmaması ve dolayısıyla senetleri takibe koymada ağır kusurlu veya kötüniyetli olduğunun tespit edilememesi nedeniyle, buna rağmen tazminat ve para cezası ile sorumlu tutulması, İİK.'nun 170/son madde hükmüne aykırı olduğu gibi, ayrıca İİK.nun 170/3.maddesi gereğince imzaya itirazın kabulü halinde takibin durdurulması yerine iptaline karar verilmesi de doğru olmadığından, mahkeme kararının belirtilen nedenlerle bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlıkların giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
Mahkemece, uzman bilirkişilerden oluşturulacak kuruldan yeniden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, kesin kanaat içermeyen ve dolayısıyla uyuşmazlığa çözüm getirecek nitelikte bulunmayan rapor hükme esas alınıp, yorumlanarak imzaya itirazın reddi yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-