TÜRK BORÇLAR KANUNU > - Genel Hükümler > - Borç İlişkilerinde Özel Durumlar > - Bağlanma Parası, Cayma Parası ve Ceza Koşulu > - C. Ceza koşulu > Madde 182 - II. Cezanın miktarı, geçersizliği ve indirilmesi
Madde Listesi Madde 182 - II. Cezanın miktarı, geçersizliği ve indirilmesi
Davalı ile 07.05.2013 tarihli sözleşme imzaladığını, sözleşme gereğince satışına aracılık ettiği taşınmazı davalıya gösterdiğini, davalının emlak komisyon ücretini ödemediğini, bu nedenle davalı aleyhine icra takibi başlattığını, davalının takibe ve borca itiraz ettiğini belirterek, itirazın iptaline, % 20'den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinin karşılıklı edimleri içeren, iki tarafa borç yükleyen sözleşmeler olduğu ve taraflardan biri kendi edimini yerine getirmeden karşı taraftan edimini yerine getirmesini istenemeyeceği- Davacı arsa sahipleri edimlerini yerine getirmediklerinden davalı yükleniciden edimini yerine getirmesini isteyemeyeceklerinden gecikme cezası (kira tazminatı) isteme hakları bulunmayacağı- Davaya konu dükkan niteliğindeki bağımsız bölümün davacı arsa sahiplerine teslim edilmediği sabit olduğundan teslim edilmeyen dükkan ile ilgili olarak eksik iş bedelinin istenmesinin de mümkün olmadığı-
TBK’nun 589/2-1 maddesi uyarınca kefilin asıl borç ile borçlunun kusur veya temerrüdünün yasal sonuçlarından sorumlu olduğundan ve kefilin sorumluluğunun asıl borçlu ile aynı miktarda olması gerektiğinden cezai şart konusunda kefil olan davalı hakkında asıl borçluya oranla daha fazla indirim yapılması doğru olmadığı-
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında yapılan işbirliği sözleşmesinin geçerli olduğu davacının söz konusu sözleşmeye aykırı hareket ettiğine dair dosyaya hiçbir delilin sunulmadığı, dolayısıyla davalı şirketin işbirliği sözleşmesine aykırı hareket etmesi nedeniyle cezai şarttan sorumlu olduğu, işbirliği sözleşmesinde arsa sahiplerinin imzalarının bulunmaması nedeniyle, arsa sahiplerinin cezai şarttan sorumlu olduklarından bahsedilemeyeceği, gerekçesiyle arsa sahibi davalılar açısından reddine ve davacının söz konusu cezai şart nedeniyle inşaat ipoteği kurulması yönündeki talebin yerinde olmaması nedeniyle reddine, alacağın likit olmaması sebebiyle davacının inkâr tazminatı talebinin reddine karar verildiği-
Her ne kadar mahkemece istem, cezai şart alacağı olarak nitelendirilmişse de; davacının takibinin sözleşmede maktu olarak belirlenen kira tazminatı alacağına ilişkin olduğu- İfanın gecikmesi halinde kira tazminatı talep edilebilmesi için teslim anında, ihtirazı kayıt ileri sürülmesine gerek olmadığı- İhtirazı kayıt olmaksızın geç teslimden ötürü kira tazminatı istenebileceği- İşin esasına girilerek, teslim tarihine kadar kira tazminatı hesap edilerek teslimden önce satılıp elden çıkarılmayan ve kiraya verilmeyen taşınmazlarla ilgili olarak kira tazminatına hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Arsa boş olarak teslim edilmediğinden davalı yüklenicinin akdin feshinden veya davacıların zararından sorumlu olmadığı, davalı gerçek kişilerin sözleşmeye uymayarak davacıya zarar verdikleri, ancak kira yardımı ve cezai şartın tarafların sözleşmeye uyması halinde yüklenicinin ödeyeceği borçlardan olduğu, davacıların sözleşme sebebiyle menfi zararı olmadığı, sözleşme yapılabilmesi için masraf ettiklerini belgeleyemedikleri, ayrıca başka yüklenici ile önceden alabileceklerinden daha azına razı olarak yeniden sözleşme yapıldığının da ispat edilemediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verildiği-
Hükme esas alınan bilirkişi raporunun yeterli olmadığı, bu itibarla, uzman bilirkişi kurulu aracılığıyla davalı şirketin kapasitesi, maddi gücü, söz konusu cezanın tahsili halinde davalının eskiden olduğu gibi ticari hayatını sürdürüp sürdüremeyeceği, mümkün olmazsa bu durum onun iktisaden mahvına sebep olup olmayacağı hususlarında rapor alınıp, bu durumun davalının ekonomik mahvına sebep olduğunun belirlenmesi halinde, cezai şart hükmünün tamamen batıl olduğu sonucuna varılmaması, mahvına sebep olacağı belirlenen miktar itibariyle batıl, geri kalan miktar itibariyle batıl olmadığının kabul edilmesi, diğer anlatımla kısmi butlan halinin belirlenmesi gerektiği gözetilerek, uygun bir indirim yapılması hususunda hakimce takdir yetkisinin kullanılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği belirtilerek, davacı yararına bozulduğu-