Mahkemece, sıra cetveline esas paraya çevrilen taşınmazlar üzerine ilk haczin davalının alacaklı olduğu dosyadan konulduğu, yasal sürede satış istenildiği, avansın depo edildiği ve şikâyetçinin alacaklı olduğu dosya bakımından hacze iştirak şartlarının oluşmadığı, sıra cetvelinin yasaya uygun düzenlendiği gerekçesiyle şikâyetin reddine karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Şikayet olunanların açtığı tasarrufun iptali davasında konulan ihtiyati hacizlerin tasarrufun iptali davalarının kabulüne dair verilen karar üzerine kesinleştiği ve şikayetçinin alacağının İİK'nın 100. maddesindeki belgelere dayanmadığı görüldüğünden, paylaştırmanın haczi kesinleşen davalılar arasında garameten yapılmasında yasaya aykırılık olmadığı-
Mahkemece sıra cetvelinin iptaline karar verilmek ile yetinilmek gerekirken, mahkemece icra müdürünün yerine geçilmek suretiyle sıra cetvelinin düzenlenmesinin hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
Sıra cetveline itiraz davalarında, davacının haklı bulunması halinde, sıra cetvelinin iptaline değil, davalıya isabet eden payın davacıya alacağı nispetinde verilmesinin ve varsa artan kısmın davalıya bırakılması yönünde hüküm kurulmasının gerekeceği-
Mahkemece, bedeli paylaşıma konu menkul mallar üzerine davalı tarafından konulan hacizlerin gerçek olmayan alacağa dayandığı, zira takip borçlusu ile davalı arasında hiçbir ticari ilişki bulunmadığı-
Davacının sıra cetveline itiraz edebilmesi için öncelikle dağıtıma konu alacak üzerinde geçerli bir haczinin bulunmasının gerekeceği- Borçlunun üçüncü kişi ile arasındaki bir hukuki ilişkiden kaynaklanan henüz doğmamış fakat doğması muhtemel alacağın haczinin, İİK'nın 89. maddesine göre mümkün olduğu- İİK'nın 89. maddesine uygun 'haciz ihbarnamesi' yerine 'müzekkere' yazılarak haciz konulmasının ise, aynı yasanın 88. maddesinde düzenlenen menkul haczi hükmünde olduğu- Haciz müzekkeresi ile ancak mevcut bir alacak üzerine haciz konulabileceği-
Bir sıra cetveline muhtelif alacaklılar tarafından farklı tarihlerde, farklı alacaklılara husumet yöneltilerek şikâyette bulunulmuş olsa dahi tüm şikâyetlerin birlikte incelenerek varılacak sonuç çerçevesinde tek bir kararla sonuçlandırılmasının, birbiriyle çelişik hükümlerin engellenmesi açısından ve bir dosyada verilen kararın diğer dosyanın sonucunu etkileme olasılığından kaynaklanan bir zorunluluk olduğu, aynı sıra cetveline yönelik farklı şikâyetler hakkında ayrı ayrı hüküm kurulmasının; kararların infazında da şüphe ve tereddütlere neden olabileceği-
İstifa eden kooperatif ortağının 1163 sayılı K. mad. 17/1. ve anasözleşme uyarınca hesaplanması gereken çıkma payı alacağın iflas masasına kaydı mümkün alacaklardan olduğu, davacıya iadesi gereken meblağın, ödediği aidatların toplamı kadar olmayıp, yapılan toplam ödemeden ayrıldığı yıl sonu bilançosunda yer alan genel giderlerden davacıya isabet eden kısımlarının mahsubundan sonra bakiyesi olduğu, bu yasal düzenlemeye uyulmaması diğer ortaklar aleyhine sonuç doğurduğu gibi, davacı açısından nedensiz zenginleşmeye de yol açacağı, yatırılan aidatlardan genel gider payının düşülmesi yasa hükmü gereği olup, bundan vazgeçilmesinin ancak genel kurul tarafından aksinin karar altına alınması ya da kooperatifin ortaklığı sona erenler için aksi yönde bir uygulamasının daha önce oluşmuş olması şartına bağlı olduğu- İflas etmiş olan borçlunun henüz vadesi gelmemiş (müeccel) borçlarının da iflasın açılması ile muaccel hale geleceği-
HUMK'nın 193. maddesinde düzenlenen on günlük sürenin 01.10.2011 tarihinde dolduğu, bu tarihte 6100 sayılı HMK'nın yürürlüğe girdiği, HMK'nın 20. maddesinde ise, HUMK'nın 193. maddesine paralel bir düzenleme ile, görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi halinde, taraflardan birinin kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki hafta içerisinde görevli ya da yetkili mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerektiği hükmü kabul edildiği, davacı vekilinin derhal uygulanması gereken 6100 sayılı HMK'nın 20. maddesindeki iki haftalık sürenin dolduğu 06.10.2011 tarihinden çok sonra, 03.01.2012 tarihinde gönderme dilekçesi verdiği anlaşıldığından, mahkemece, HMK'nın 20/1. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın esası incelenip yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmadığı-