Davacı bankanın ipoteği fek etmeden taşınmazın satışını her zaman talep edebilme imkanı varken bu imkanını kullanmayıp ipoteği fek etmiş olması karşısında akabinde tasarrufun iptali davası açmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde sayılacağı-
Tasarrufun iptali davası veya TBK'nun 19. maddesi gereğince açılan muvazaa davası TTK’nın 4. maddesinde belirtilen mutlak ya da nispi ticari dava niteliğine haiz olmadığından 6100 sayılı HMK’nun 2. maddesi gereğince genel görevli Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görev alanında kaldığı-
Kapatılan özel eğitim kurumlarından mülkiyeti kendine ait olan taşınmazların 01.01.2014 tarihi ile kapatılma tarihi arasındaki süreçte 3.kişilere devredilmiş olması ve kapatma tarihine kadar faaliyete devam edilmiş olması koşuluyla devir işleminin muvazaalı kabul edileceği- Davalı vekilinin işyerinde daimi çalışanına usulünce tebliğ edildiği, istinaf başvurusunun ise 11.04.2019 tarihinde yasal 2 haftalık istinaf süresi geçtikten sonra yapıldığı, davalı tarafça katılma yoluyla istinaf isteminde de bulunulmadığı anlaşılmakla süresinden sonra yapılan istinaf başvurusunun usulden reddi gerektiği-
Somut olayda miras bırakanın davaya konu temlikleri mirasçılarından mal kaçırma amacıyla yaptığı dinlenen tanıklar tarafından ifade edilmediği gibi çocuklarından birini diğerine göre üstün tutarak mal kaçırmasını gerektirecek herhangi bir olumsuz ilişkisi, miras bırakan ile davacı oğlu arasında temlik tarihinde mal kaçırmayı gerektirecek bir husumetinin ortaya konulmadığı, miras bırakanın davalılara yaptığı kazandırmalar dışında davacıya taşınmazını devrettiği, adına kayıtlı olup mirasçılarına intikal eden dava dışı taşınmazlarının bulunduğu, her iki taraf tanıklarınca mal kaçırma kastından söz edilmediği hususları bir arada değerlendirildiğinde, ara malikler kullanmak suretiyle yapılan temlikin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu söylenemeyeceği ve davacının iddiasını ispat ettiğinden bahsedilemeyeceği-
Miras bırakanın 2001 yılında maliki olduğu üç parça taşınmazdaki payların ölünceye kadar bakma akdi ile, 2009 yılında ise bir parça taşınmazdaki payının ise bağış akdi ile davalı kızlarına devredildiği, miras bırakanın geride paydaşı olduğu bir parça taşınmazının kaldığı anlaşılmakta olup miras bırakanın bakım ihtiyacını daha az sayıda taşınmaz paylarını vererek karşılaması mümkün iken makul sayılabilecek nispetten çok daha fazla taşınmazını temlik ettiği, ölümünden kısa bir süre önce verdiği vekâletname ile bir taşınmazının da aynı davalılara bağış yoluyla devredildiği, devredilen taşınmazların toplam değerlerinin, geride kalan taşınmazının değerine olan oranı gözetildiğinde makul sınırın aşıldığı gözetildiğinde miras bırakanın temliklerdeki irade ve amacının mirasçılarından mal kaçırmak olduğunun davacı tarafça ispat edildiği-
Kiracı, kira sözleşmesine dayalı faydalı ve zorunlu masraf alacağını talep etmişse de, sözleşme hükümleri ve TBK m. 19 uyarınca, kiracı tarafından yapılan sabit ve hareketli eklerin sökülüp götürülebileceği, aksi halde talepte bulunamayacağı düzenlendiğinden, taraf iradelerinin bu doğrultuda olduğu kabul edilerek, davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
. Davacı ile davalının bir dönem evli olduğu ve yetkili aile mahkemesi kararı ile boşandığı, dava konusu taşınmazın boşanma davası açılmadan yaklaşık 7 ay önce 24.01.2007 tarihinde davalı tarafından diğer davalıya devredildiği, davacı vekilinin bu devrin muvazaalı olduğunu iddia ettiği, davalılar tarafından ise satışın gerçek olduğunun ve davalının taşınmazı bankadan kredi çekmek suretiyle satın aldığının savunulduğu, mahkemece de eşler arasındaki mal rejiminin boşanma ile son bulduğu, muvazaalı satışın iptalinin boşanma davasının kesinleşmesine kadar istenebileceği, boşanma ile tarafların bu hususta hukuki yararı kalmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği- Mahkemece, davalılar arasındaki davaya konu taşınmaz satış işleminin davalıdan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak yapıldığının kabulü ile tasarrufun iptaline, davacının katılma alacağının tahsili amacıyla davalı adına olan tapu kaydının iptaline mahal olmadan, davacıya dava konusu taşınmaz üzerinde haciz ve satış isteyebilme yetkisi verilmesine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde hüküm tesisinin doğru olmadığı-
Muvazaaya dayalı tapu iptal ve tescil davasında; taşınmazın değerinin akit tablosunda düşük olarak gösterilmesinin tek başına bu yönde delil olarak kabul edilemeyeceği- İlk bayiye yönelik iptal tescil hakkı bulunmayan davacıların sonraki devirler yönünden de muvazaa iddiasında bulunması dinlenemeyeceği-
Dava konusu olup muvazaalı devredildiği iddia edilen araç dava tarihinde davalılar adına kayıtlı olmadığından, yani dava tarihinden önce davalı tarafından dava dışı kişiye satıldığından, TBK m. 19'a dayalı olarak satış işleminin iptali istemiyle açılan davanın bedelin tazminine dönüştürülmesi mümkün olmadığı, davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Davalı firmanın dava konusu taşınmazın bedelini X firmasına ödeyerek satın aldığı, buna ilişkin satış bedelini davalı firmaya ödediği, paranın iade edildiği iddiasının ispat edilemediği, bilirkişi raporu ile taşınmazın davalı firmaya devir tarihi itibariyle tespit edilen değeri ile tapudaki resmi satıştaki devir bedeli arasında çok fazla bir farkın bulunmadığı, devirlerin yapıldığı şirketlerin birbirleriyle bağlantısının bulunmadığı, birbirlerinden bağımsız şirketler olduğu, tüm bu nedenlerle yapılan satış işleminin muvazaalı olmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği-