Somut olayda miras bırakanın davaya konu temlikleri mirasçılarından mal kaçırma amacıyla yaptığı dinlenen tanıklar tarafından ifade edilmediği gibi çocuklarından birini diğerine göre üstün tutarak mal kaçırmasını gerektirecek herhangi bir olumsuz ilişkisi, miras bırakan ile davacı oğlu arasında temlik tarihinde mal kaçırmayı gerektirecek bir husumetinin ortaya konulmadığı, miras bırakanın davalılara yaptığı kazandırmalar dışında davacıya taşınmazını devrettiği, adına kayıtlı olup mirasçılarına intikal eden dava dışı taşınmazlarının bulunduğu, her iki taraf tanıklarınca mal kaçırma kastından söz edilmediği hususları bir arada değerlendirildiğinde, ara malikler kullanmak suretiyle yapılan temlikin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu söylenemeyeceği ve davacının iddiasını ispat ettiğinden bahsedilemeyeceği-
Miras bırakanın 2001 yılında maliki olduğu üç parça taşınmazdaki payların ölünceye kadar bakma akdi ile, 2009 yılında ise bir parça taşınmazdaki payının ise bağış akdi ile davalı kızlarına devredildiği, miras bırakanın geride paydaşı olduğu bir parça taşınmazının kaldığı anlaşılmakta olup miras bırakanın bakım ihtiyacını daha az sayıda taşınmaz paylarını vererek karşılaması mümkün iken makul sayılabilecek nispetten çok daha fazla taşınmazını temlik ettiği, ölümünden kısa bir süre önce verdiği vekâletname ile bir taşınmazının da aynı davalılara bağış yoluyla devredildiği, devredilen taşınmazların toplam değerlerinin, geride kalan taşınmazının değerine olan oranı gözetildiğinde makul sınırın aşıldığı gözetildiğinde miras bırakanın temliklerdeki irade ve amacının mirasçılarından mal kaçırmak olduğunun davacı tarafça ispat edildiği-
Kiracı, kira sözleşmesine dayalı faydalı ve zorunlu masraf alacağını talep etmişse de, sözleşme hükümleri ve TBK m. 19 uyarınca, kiracı tarafından yapılan sabit ve hareketli eklerin sökülüp götürülebileceği, aksi halde talepte bulunamayacağı düzenlendiğinden, taraf iradelerinin bu doğrultuda olduğu kabul edilerek, davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
. Davacı ile davalının bir dönem evli olduğu ve yetkili aile mahkemesi kararı ile boşandığı, dava konusu taşınmazın boşanma davası açılmadan yaklaşık 7 ay önce 24.01.2007 tarihinde davalı tarafından diğer davalıya devredildiği, davacı vekilinin bu devrin muvazaalı olduğunu iddia ettiği, davalılar tarafından ise satışın gerçek olduğunun ve davalının taşınmazı bankadan kredi çekmek suretiyle satın aldığının savunulduğu, mahkemece de eşler arasındaki mal rejiminin boşanma ile son bulduğu, muvazaalı satışın iptalinin boşanma davasının kesinleşmesine kadar istenebileceği, boşanma ile tarafların bu hususta hukuki yararı kalmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği- Mahkemece, davalılar arasındaki davaya konu taşınmaz satış işleminin davalıdan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak yapıldığının kabulü ile tasarrufun iptaline, davacının katılma alacağının tahsili amacıyla davalı adına olan tapu kaydının iptaline mahal olmadan, davacıya dava konusu taşınmaz üzerinde haciz ve satış isteyebilme yetkisi verilmesine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde hüküm tesisinin doğru olmadığı-
Muvazaaya dayalı tapu iptal ve tescil davasında; taşınmazın değerinin akit tablosunda düşük olarak gösterilmesinin tek başına bu yönde delil olarak kabul edilemeyeceği- İlk bayiye yönelik iptal tescil hakkı bulunmayan davacıların sonraki devirler yönünden de muvazaa iddiasında bulunması dinlenemeyeceği-
Dava konusu olup muvazaalı devredildiği iddia edilen araç dava tarihinde davalılar adına kayıtlı olmadığından, yani dava tarihinden önce davalı tarafından dava dışı kişiye satıldığından, TBK m. 19'a dayalı olarak satış işleminin iptali istemiyle açılan davanın bedelin tazminine dönüştürülmesi mümkün olmadığı, davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Davalı firmanın dava konusu taşınmazın bedelini X firmasına ödeyerek satın aldığı, buna ilişkin satış bedelini davalı firmaya ödediği, paranın iade edildiği iddiasının ispat edilemediği, bilirkişi raporu ile taşınmazın davalı firmaya devir tarihi itibariyle tespit edilen değeri ile tapudaki resmi satıştaki devir bedeli arasında çok fazla bir farkın bulunmadığı, devirlerin yapıldığı şirketlerin birbirleriyle bağlantısının bulunmadığı, birbirlerinden bağımsız şirketler olduğu, tüm bu nedenlerle yapılan satış işleminin muvazaalı olmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali istemine ilişkin olan davada, harcın dava değeri tasarrufa konu taşınmazın tasarruf tarihindeki değeri ile takip çıkışı alacak miktarından hangisi düşük ise düşük olan tutardan ibaret olduğu- Mahkemece davacı yandan başvuru harcı ve nisbi peşin harç alınmadan davanın bitirilmesinin doğru olmadığı- Davacının yargı harçlarını ödeme yükümü altında olduğu anlaşıldığına göre, eksik peşin nispi karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça eldeki davaya devam etme olanağı bulunmadığı- Aksi halin kabulünde, harç kaybı yanında, istinaf ve temyiz sınırlarına göre tarafların kanun yoluna başvuru hakkının elinden alınmasına neden olacağından hukuki dinlenilme hakkının ihlali sonucunu doğuracağı-
Alt işverenlik ilişkisinin muvazaalı olduğunun tespit edilmesinin kanuni sonucu olarak alt işveren işçisi, başlangıçtan itibaren asıl işveren işçisi sayılarak işlem görecek ise de, alt işveren işçisinin asıl işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden yararlanabilmesi için 6356 sayılı Kanun'un 39 uncu maddesindeki şartların mevcut olması gerektiği- Davacının sendika üyeliğinin davalı Belediyeye bildirilmemesi ve davacının da toplu iş sözleşmesinden yararlanma talebi ile davalı Belediyeye bir başvurusunun bulunmaması karşısında, davacının hesaplamaya esas dönemde toplu iş sözleşmesinden yararlanmasının olanaklı olmadığı- "Özel Dairenin bozma kararında davacı işçinin sendika üyeliğinin davalı Belediyeye bildirilmesinden itibaren toplu iş sözleşmesinden yararlanmasının mümkün olduğunun belirtildiği ve ilk derece mahkemesince bu bozma kararına uyulması ile davalı işveren yararına usuli kazanılmış hak oluştuğu" ve "kişinin kendi muvazaasına dayanamayacağı, hakkını kötüye kullanan, muvazaalı işlemle işçinin sendika üyeliğini engelleyen ve üye olduğu hâlde toplu iş sözleşmesinden yararlandırmayarak muvazaalı işlem yapan işverenin hukukça korunmaması, muvazaalı işlemin sonuçlarına katlanması gerektiği, dosya içeriğinde davalı ... İnsan Kaynakları ve Eğitim Daire Başkanlığı yazısında davacının sendikaya üye olduğu, davacının kayden işvereni olan şirketi ile Sendika arasında imzalanan toplu iş sözleşmesinden ilk defa ....tarihleri arasında yararlandığının bildirmesi karşısında davalının davacının sendika üyeliğinden haberdar olduğu ve hukuk güvenliği açısından da direnme kararının yerinde olduğu" görüşlerinin HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
İhtiyati haciz talep edebilmek için, öncelikle ortada bir para borcunun bulunması gerektiği, bir diğer deyişle ihtiyati haciz talep eden kişinin talep konusu borcun alacaklısı sıfatına sahip olması gerektiği- İhtiyati haciz isteyebilmek için, alacağın kural olarak vadesinin gelmiş olması gerektiği- Vadesi gelmiş borçlar için ihtiyati haciz istenebilmesinin diğer bir şartı ise alacak rehin ile temin edilmemiş olması gerektiği- Davacı talebinin taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik olduğu, İİK.'in 257 ve devamı maddeleri ile İİK.'in 281. maddesindeki şartların oluştuğu anlaşıldığından; davacının ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiği-