Trampaya konu edilen taşınmazlar arasındaki değer farkının tasarrufun yalnız başına satış olduğunu göstermeye yeterli olmadığı- Trampa işlemine konu taşınmazların mevkii ve miktar itibariyle denk olmaması, davalının cevap dilekçesine göre trampadan bilgisinin olmaması, taşınmaz hissesini "vekâletname vererek 1.500,00 TL bedelle devrettiğine" yönelik beyanı, diğer davalı tarafından trampada karşılık olarak alınan yerde diğer davalının eşi lehine intifa hakkı şerhi bulunması, 2 m2 miktarındaki bir hissenin trampa edilmesinin taraflara ekonomik menfaat sağlamaması, diğer davalının trampa yolu ile pay edindikten sonra dava konusu taşınmazda diğer bir kısım payları da seri şekilde satın alarak neticeten pay sahibi olması hususları birlikte değerlendirildiğinde, trampa yolu ile pay ediniminin muvazaalı olduğu, diğer davalının gerçekte satış işlemi ile pay edindiği ve davacı taraf yönünden önalım hakkının var olduğu-
Davalı Banka ile diğer davalı arasındaki temlik sözleşmesinin TMK m. 2'ye aykırı olduğu, alacağı temlik alan davalının temlik konusu alacağının teminatını teşkil eden borçlulara ait dava dışı diğer ipotekli gayrimenkullerin ipotek takibi dışına çıkartması sonucu bu taşınmazları borçluların tasarrufuna bırakması ve sadece üçüncü şahıs konumundaki davacı müvekkiline ait gayrimenkullerin icra marifeti ile satılmasına yol açan tüm takip işlemlerinin muvazaalı olduğunun tespiti ile iptali, davacının gayrimenkulünün teminat teşkil etmedi ve bu nedenle üçüncü şahıs davacının borçlu bulunmadığının tespitine karar verilmesi istemi- Davacının borçtan şahsen sorumlu olmayıp ipotek ile yükümlü taşınmazın maliki olduğu, tapu sicilinde bulunan ipotek ile yükümlü olarak taşınmazı devralan kişinin bu ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takip işlemlerine borcu ödemeksizin karşı koyamayacağı- Davacının davalılar arasında yapılan alacağın/ipoteğin temliki sözleşmesinde taraf olmadığı, davacının iddia ve taleplerine dayanak yaptığı noterde düzenleme şeklinde yapılan temlik sözleşmelerinin de tapu siciline tescil edilerek oluşturulmuş olup taşınmaz üzerindeki ipotek kaydını da kabullenerek satın alan davacı bakımından ipotek alacaklısının davalılardan herhangi biri olmasının sonuca etkisi olmadığı, ipoteğin, taşınmazın aynını takip edeceği-
TBK 19'a dayalı muvazaa hukuksal nedenine dayalı muvazaalı işlemin iptali istemi- Davacı vekilinin istinaf başvurusu hakkında inceleme yapılmadığı anlaşıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesi gerektiği-
TBK'nın 19. maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı muvazaalı işlemin iptali istemi- Dava konusu taşınmazı devralan davalı 3. kişi taşınmazı devreden davalı borçlunun kayınvalidesi olduğundan, borçlunun mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilebilecek kişilerden olduğu-
İnançlı işlem konusu olduğu iddia edilen mal, üçüncü kişiye devredilmişse, davanın kayıt maliki yanında inanılana da yöneltilmesi gerektiği- İnançlı işlem konusu malın muvazaalı olarak devredildiği iddiası nedeniyle son kayıt maliki aleyhine açılan davanın dinlenebilmesi için öncelikle davacı ile ilk el arasındaki temlikin inanç sözleşmesine dayalı olduğunun kanıtlanması gerektiği- "Tapu iptali ve tescil davalarının kural olarak son kayıt malikine açılması gerektiği, davacının bu davada inançlı işlemin varlığını ve davalının taşınmaz ediniminin iyiniyetli olmadığını bilebilecek durumda olduğunu ispatlayarak tapunun iptal edilmesini sağlayabileceği, ispat yükü kurallarına göre (inanılan) önceki malikin davada yer almasının zorunlu olmadığı, gerek maddi hukuk kuralları gerekse mecburi dava arkadaşlığına ilişkin usul kurallarının da bunu gerekli ve zorunlu kılmadığı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
TBK 19'a dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davalarda, muvazaalı işlemin iptali için, dava konusu şeyi devir alan kişilerin tümünün muvazaa işleminde birlikte hareket ettiğinin ispatı gerektiği, İİK 283/2 nci maddesindeki bedele dönüşme halinin, bu davalarda kıyasen uygulanamayacağı- Sadece dava konusu şeyin yargılama sırasında devredilmesi halinde HMK'nın 125.maddesinin uygulanması suretiyle davanın tazminata dönüşmesinin mümkün olduğu- Devir işleminin davanın açılmasından önce gerçekleşmesi durumunda HMK m. 125'in de uygulanma imkanı bulunmadığı-
Hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil davasında dosya kapsamı itibarıyla hile olgusunun ispatlanıp ispatlanmadığı, burada varılacak sonuca göre davanın kabulüne karar verilmesinin yerinde olup olmadığı- Davacı hile ile iradesinin sakatlandığı iddiasını ispat yükü altında olduğundan "davalının taşınmazın kendisine devredilmesini gerektiren gerçek ve kabul edilebilir bir başka sebebin varlığı ispatlayamadığı" şeklindeki ispat yükünü hatalı şekilde ters çeviren gerekçede isabet bulunmadığı- Davacı ilk olarak zaten aralarındaki yakınlık nedeniyle küçük bir dükkânı davalıya hibe edeceğini, bu vesileyle kredinin teminatı olarak kullanılması imkânı da doğacağından 70 m2 bir dükkânı davalıya devretmek istediğini ancak davalının bankanın kredi için bu taşınmazın yeterli olmayacağını söyleyerek kendisini daha büyük bir dükkânı devretmeye ikna ettiği iddiasına dayanmakta olup dinlenen tanıkların taraflar arasında ihtilaf doğduktan sonraki sürece dair ve duyuma dayalı ifadelerde bulundukları, davalının bankanın kredi başvurusunu reddettiğinden bahisle karşı tarafın iradesini sakatlayarak onu ikna ettiğine dair bilgi ve görgü aktarmadıkları gözetildiğinde tanık beyanlarının tek başına bu iddiayı ispata elverişli olmadığı- Davacının aynı taşınmazda pek çok dükkânın sahibi olduğu, bazılarını satarak devrettiği, dolayısıyla taşınmazların rayiç değerinin ne olduğunu ve 70.000,00TL tutarındaki bir kredi için ne değerde bir taşınmazın teminat gösterilmesi gerektiğini bilebilecek konumda olduğu- Davacı davalının satış için hiçbir bedel ödemediğini ve kredi işlemlerini müteakip dava konusu taşınmazı iade edeceği konusunda kendisini hile ile kandırdığını ileri sürmüşse de davalının, davacıya ait inşaata gerek emek ve mesai sarf ederek gerekse maddi külfetlerin bir kısmını bizzat üstlenerek destek olduğu hususunun davacı tanıkları da dâhil olmak üzere dinlenen tanıklar tarafından doğrulanmış olduğu- Davacı, davalının sonradan bu taşınmazı kendisine iade edip zaten bağışladığı daha küçük bir dükkânı üzerine alacağını söyleyerek kandırıldığını ileri sürmesine rağmen, bu durumu öğrendiğini kabul ettiği andan sonra davalı ile bir araya gelmiş ve dava konusu taşınmazın davalıya ait olduğunu tanıklar huzurunda tekrar beyan etmiş ve keşif sırasında da tespit olunduğu üzere bu yer düğün salonunun bir parçası gibi kullanılacağından buna dair kullanımın ne şekilde yapılacağına dair bir anlaşmaya imza atmış olup davacı bu sözleşmeyi kendi rızası ile şahitler huzurunda imzaladığı sabit olduğuna göre, hile ile elinden alındığını ileri sürülen bir mal için kişinin böyle bir sözleşme yapmasının hayatın olağan akışı ile bağdaşmadığı- "Davacının nakit ihtiyacı nedeniyle bankadan kredi temini için 73 m2 yüzölçümlü (164.250,00 TL) dükkânı devretmek istediği ancak davalının hileli hareketleri sonucu dava konusu 300 m2 lik dükkânı (750.000,00 TL) davalıya temlik ettiği, davalının 9 nolu dükkânın tamamına malik olmasına rağmen 10.10.2013 tarihli sözleşmeyle davacı ile taşınmazı ortak kullanmayı kabul etmesi, ... sayılı dosyasında verdiği cevap dilekçesinde taşınmazın yarı payını işleri karşılığında aldığını beyan etmesi, o dosyada dinlenilen davalı tanığının da taşınmazın davalıya kredi çekmesi için verildiğini söylemesi, yine bit tanığın tartışmanın küçük dükkân yerine büyüğünün devredilmesinden kaynaklandığına ve davalı sanığın fazlayı iade edeceğini söylediğine dair ifadesi, çekilen kredinin miktarı göz önünde bulundurulduğunda davanın kabulü gerektiği" görüşü, "davalının inşaattaki emek ve mesaisi karşılığında taşınmazın yarısının kendisine devredileceğine dair ...sayılı dosyadaki beyanı gözetildiğinde mahkemenin davacı iddiasını kısmen kabul etmesi ve direnme kararının bu değişik gerekçeyle bozulması gerektiği" görüşü ve "taraflar arasındaki uyuşmazlığın dava dilekçesindeki anlatıma göre inançlı işlem hükümleri çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği, davacı sonradan iade edileceği yönündeki inançlı işlem ilişkisine dair ispata yeterli delil sunamamışsa da davalının... dava dosyasında inşaattaki çalışmaları karşılığında bir dükkânın yarısının kendisine devredileceğini beyan ettiği, bu beyanın taşınmazın yarısı için inançlı işlemin ikrarı mahiyetinde olduğu gözetilerek karar verilmesi için direnme kararının farklı değişik gerekçe ile bozulması gerektiği" görüşünün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
TBK m. 19'a dayalı muvazaalı işlemin iptali istemine ilişkin dava- Davalıların akraba olduğu ve aynı yerde oturduğu gözetildiğinde davalı borçlunun durumunu bilebilecek durumda olduğundan davanın kabulü gerektiği- Dava konusu edilen diğer taşınmaz dava devam ederken icra dosyasında satıldığından bu taşınmaz yönünden davanın konusuz kaldığı-
Satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptal tescil-olmadığı takdirde tazminat istemiyle açılan asıl dava ile birleştirilmesine karar verilen satış vaadi sözleşmesinin muris muvazaasına nedeniyle iptali davasının yapılan yargılaması sonunda, mahkemece birleşen davada davacıların hukuki dinlenilme hakkı kapsamında göstermiş oldukları delillerin toplanarak oluşan sonuç uyarınca bir karar verilip verilmediği- Davacı-birleşen davalıların annelerinin yararına yapıldığı anlaşılan sözleşmenin gerçek yönünün duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılması, ispat yükü üzerinde bulunan davalı-birleşen davacıların bildirdikleri tanıkların dinlenilmesi, dava dilekçesinde yemin deliline dayandıkları gözetilerek gerektiği takdirde davanın çözümüne ilişkin vakıaların ispatı yönünden bu delilden de faydalanılması suretiyle inceleme yapılması, toplanan tüm delillerin birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi sonucunda oluşan sonuç uyarınca bir karar verilmesi gerektiği- Mahkemece; eldeki muvazaa davasını açmakta hukuki yararı bulunduğu anlaşılan davalı-birleşen davacıların gösterdiği tüm deliller toplanmadan, eksik araştırma ve incelemeye dayalı karar verilmesinin hukuki dinlenilme hakkının ihlali niteliğinde olduğu- "Davalılar-birleşen davacıların muvazaa iddiasına dayalı olarak ayrıca bir dava açmalarında hukuki yararlarının bulunmadığı" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Dava konusu taşınmazların alınmasında herhangi bir muvazaa bulunduğunun ispat edilememesi halinde, açılan davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-