Davanın Türk Borçlar Kanununun 19.maddesi gereğince muvazaa hukuksal sebebine dayalı temlik işleminin iptali istemine ilişkin olduğu, mahkemece 'davanın İİK.'nin 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali davası' olarak nitelendirmesine katılma olanağı bulunmadığı, bu halde hak düşürücü süreden söz edilemeyeceği-
BK’nun 19.maddesine göre açılan muvazaalı işlemlerin iptaline ilişkin tasarrufun iptali davasının, "davalıların nüfus kayıtlarında yapılan incelemede, davalı O. B. ve E. B.'nin kardeş oldukları , S. K.'nin ise dava konusu taşınmazı E. B. adına birden çok haciz şerhi ve ipotek yükü ile satın aldığı, devir yapılan taşınmazın resmi senet devir bedeli ile rayiç değeri arasında misli fark bulunduğu, davacı vekilinin ... tarihli dilekçe ekinde ibraz etmiş olduğu facebook ekran görüntülerinden davalı S. K.'nin, davalılarla aile dostu olduğunun anlaşıldığı, davalıların davalı borçlunun alacaklısına zarar vermek kastıyla muvazaalı olarak birlikte hareket ettikleri" gerekçesiyle tasarrufun iptali davasının kabulüne ilişkin bir isabetsizlik bulunmadığı - Alıcı S. K.’nin, borçlu davalının, içinde bulunduğu mali durumunu bildiği anlaşıldığından TMK. m.1023 uyarınca tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan (taşınmazı satın alan) iyiniyetli üçüncü kişi konumunda olmayacağı-
Başkasına borcu bulunan, kendisi hakkında daha öncesinden yapılan bir icra takibinden haberdar olan davalı borçlunun, iki gün içinde hakkında açılan takibi kesinleştirerek maaşına haciz konulmasına muvafakat etmesinin yapılan takibin muvazaalı olduğuna dair karine teşkil etiğini, davalının, davacı ile arasındaki alacağın geçmişe yönelik olarak her zaman gösterilmesinin mümkün olduğu, davalıların aralarındaki borç alacak ilişkisini senet dışındaki bir belge ile kanıtlayamadıkları-
Gerek TBK 19, gerekse İİK 277 vd.na dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davalarının görülebilmesi için, davacının borçludan bir alacağının olması ve bu alacağın iptali istenilen işlemden önce doğmuş olması gerektiği- Kredi genel sözleşmelerinde, sözleşmede kararlaştırılmış limit içinde kredi sürekli tekrarlandığından, kredi alan geri ödeme yaptığı nispette tekrar kredi kullandığından, yani, kredi kapatılmadığından ve yenilenmediğinden, borcun ilk kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihte doğmuş sayılacağı- Takip dosyası ile ilgili olarak açılan itirazın iptali davasının (kesinleşen) sonucunun beklenmesi gerektiği-
Devredilen işletmede haciz yapılabilmesinin, devrin muvazaalı olduğunun iddia ve ispat edilmesine bağlı olduğu, muvazaa iddiasının bulunmaması halinde alacaklının, tasarrufun iptali davası açarak alacağına kavuşma imkanı bulunduğu gibi, TBK ve TTK hükümlerine göre açılacak davalarda da devri yargılama konusu yapabileceği- Davacı üçüncü kişi ile borçlu şirketin ticari defter ve muhasebe kayıtları üzerinde ticari defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerinin usulüne uygun olup olmadığı hususu da dikkate alınmak sureti ile inceleme yaptırılarak borçlu ile üçüncü kişi arasında varsa alacak-borç durumunun belirlenmesi, ayrıca devre ilişkin olarak sunulan SGK yazısı ve davacı üçüncü kişinin kadro devri yapıldığına dair iddialarının netleştirilmesi için devre dair dayanılan tüm bilgi ve belgelerin ve SGK kayıtlarının dosya arasına alınarak devre ilişkin kayıtların ve varsa ödemelerin defter kayıtlarında yer alıp almadığının denetlenmesi, davalı üçüncü kişi ile borçlu şirket arasında öteden beri devam eden ticari ilişki olup olmadığı; delil olarak sunulan fatura var ise ticari defterlerde kaydının bulunup bulunmadığı ve faturalardaki malların hacizli mallara uygunluğu hususlarında yapılan ödemeler, vergi ve banka kayıtları da dikkate alınarak bilirkişi raporu alınması, öte yandan mahkemece, haciz tutanağında mahcuzlarla ilgili bir kıymet takdirinin yapılmadığı, bu anlamda davaya konu edilen mahcuzların kıymet takdirleri yapılmadan davanın sonuçlandırıldığı anlaşıldığından dava konusu mahcuzun kıymet takdiri yaptırılarak takip konusu alacak ile dava konusu mahcuzun değerinden hangisi az ise onun üzerinden eksik harcın tamamlatılması hususlarının nazara alınması ondan sonra dosya da yer alan diğer bilgi ve belgeler de dikkate alınarak karar verilmesi gerekeceği-
Davanın niteliği itibarıyla TBK.'nin 19. maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davası olduğu açık olup, mahkemenin bu açıklığa rağmen İİK.'nin 277 ve devamı maddeleri gereğince açılan tasarrufun iptali davası olarak nitelemesinin isabetli olmadığı- İİK. 283/1, 2 maddesi kıyasen uygulanarak 'iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi' yönünden hüküm kurulması gerektiği, ancak bu tür davaların görülebilmesi için de diğer dava koşularının yanında davacıların borçlulardan alacaklı olmaları yani hukuki yararlarının olması gerektiği-
Bir belgenin delil başlangıcı sayılması için, bu belgenin kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından gönderilmiş yahut verilmiş olmasının gerektiği- Davacıya vekaletnamenin düzenlendiği gün ödeme yapılmış olmasının HMK’nin 202.maddesinde yer alan koşulları taşımadığından delil başlangıcı olarak kabul edilemeyeceği ve bu hususta tanık dinlenemeyeceği- Tapuda satış bedellerinin yüksek gösterilmesinde davalının kendisinin muvazaası söz konusu olduğu ve kural olarak hiç kimsenin kendi muvazaasına dayanarak bir hak talep edemeyeceği-
Evlilik birliği içerisinde davalı tarafından alınan taşınmazın davacıdan mal kaçırma amacıyla diğer davalı adına alındığı iddiasıyla tapu iptali ve tescili istemine ilişkin davanın muvazaa hukuki sebebine (TBK m.19) dayandığı bu durumda aile hukukundan kaynaklanan dava ve işlerden olmadığı ve genel mahkemelerin görevli olduğu-
Hesap vermekle ve müvekkili hesabına kazandığı hakları ve aldığı şeyleri teslim etmekle yükümlü olan davalı vekilin, vekil eden davacıya satış bedelini ödendiğini ispat etmekle yükümlü olduğu- Davalı vekil, davacı ile arasındaki vekalet ilişkisinin muvazaalı olduğunu savunmuşsa da, vekil olan davalı, muvazaalı resmi işlemin tarafı olduğundan ve hiç kimse kendi muvazaasına dayanamayacağından muvazaa iddiasının dinlenmeyeceği- Davalı vekil tarafından muvazaa iddiası ispatlanamadığından ve davacı müvekkile ödeme yapılmadığı da sabit olduğundan davacının vekalete dayalı olarak talepte bulunabileceği-
Üçüncü kişi konumundaki davalının iyiniyeti ve tapu siciline güven ilkesi hususlarının göz önünde bulundurulduğunu belirterek reddedilen dava "aile konutu olduğu ve üçüncü kişiye muvazaalı şekilde satıldığı iddia edilen taşınmazın tapu kaydının iptali ile davalı eş adına tescili istemine" ilişkin olup davacı; dava dilekçesinde aynı zamanda muvazaa hukuki sebebine (TBK m.19) dayandığından, davacının muvazaa hukuki sebebine dayalı istemi yönünden de inceleme yapılması gerektiği-