Murisin içinde yolcu olarak bulunduğu minibüsün sürücüsü ve işleteni aleyhine açılan davada, davalı vekilinin istemi üzerine ise, dava KGM'ye ihbar edilmiş olup, ihbar edilen KGM hakkında açılmış bir dava ve aleyhine verilmiş bir hüküm bulunmadığından temyiz inceleme istemi hakkı bulunmayan ihbar olunan KGM vekilinin temyiz isteminin reddi gerektiği- Kaza tarihi ve murisin tek taraflı kaza yapan minibüste hatır için taşındığının ve alkollü sürücü olan davalının kullandığı minibüse binmiş olduğunun anlaşılmasına ilişkin hususlar birlikte değerlendirildiğinde, davacılar için takdir olunan davacı anne ve baba için 70.000,00'er TL,beş kardeş için ayrı ayrı 30.000,00'er TL manevi tazminatın bir miktar fazla olduğu- Murisin içinde yolcu olarak bulunduğu zarara neden olan araçla taşıma işi yapılmakta olup temerrüt faizi olarak avans faize hükmedilmesi gerekirken yasal faize hükmedilemeyeceği- Davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı söz konusu olup davacılar lehine kabul edilen rakamlar üzerinden her bir davacı için ayrı ayrı nıspi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Tarafların sulh olmaları halinde, sulh olunan miktar belli değilse; mahkemece gerçek sulh olunan miktar araştırılarak bulunacak miktar, sulh olunan miktar tespit edilemezse vekil ile vekil eden arasında varsa yazılı sözleşme hükümleri gereğince, sözleşme yok ise Avukatlık Kanunu'nun 164/4. maddesi gereğince harcı ödenen dava değeri üzerinden vekalet ücretinin hesaplanması gerektiği- Sulh protokolü esas alınarak ve imzaların doğruluğu teyit edildikten sonra davaların "Sulh" nedeniyle sonlandırılmış olması karşısında gerek sulhun varlığı gerekse de sulh miktarının belirli olmadığından söz edilemeyeceği ve vekalet ücretinin buna göre hesaplanacağı- Takip konusu temeli vekalet ve hukuki müşavirlik sözleşmesine dayandığından, bu sözleşmede vekalet ücretinin nasıl belirleneceğinin hüküm altına alındığı, bu durumda sözleşmede imzası bulunan borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilecek konumda bulunması nedeniyle alacağın likit ve muayyen nitelikte olduğunun kabulü ile icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği-
Tarafların sulh olmaları halinde, sulh olunan miktar belli değilse; mahkemece gerçek sulh olunan miktar araştırılarak bulunacak miktar, sulh olunan miktar tespit edilemezse vekil ile vekil eden arasında varsa yazılı sözleşme hükümleri gereğince, sözleşme yok ise Avukatlık Kanunu'nun 164/4. maddesi gereğince harcı ödenen dava değeri üzerinden vekalet ücretinin hesaplanması gerektiği ve davanın sulh ile sonuçlanması halinde tarafların avukatlık ücretin ödenmesinden müteselsilen sorumlu olacağı bu nedenle davacı avukatın hem akdi hem karşı yan vekalet ücretinin tamamına hak kazanacağı-
Davacı avukatın, haksız olarak azledildiğini ileri sürerek, vekalet ücretinin ödetilmesi isteği ile açtığı davada, davalının şirket ortağı olarak mahkemece tacir olduğu kabul edilse bile, davacı avukat tacir olmadığı gibi, avukatlık hizmetinin ticari iş olarak kabulünün mümkün olmadığı ve davanın asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği-
Sadece vekaletname ibraz eden, fakat duruşmalarda hazır bulunmayan ve müvekkili lehine herhangi bir işlem yapmayan davalı lehine vekalet ücreti hükmedilemeyeceği-
Vekalet ücreti alacağına ilişkin itirazın iptali davasında, davalı işçi ve diğer davalı şirket Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'da tanımı yapılan tüketici kapsamında olmayıp, uyuşmazlığın Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamı dışında kaldığından davaya bakma hususunda genel mahkemelerin görevli olduğu-
İlamda hükmedilen vekalet ücreti, lehine hükmedilen iş sahibine ait  olduğundan ve Av. Kan. mad. 164, iş sahibi ile vekili arasındaki iç ilişkiyi düzenlenmekte olduğundan, borçlu İdarenin, vekalet ücreti borcundan ödeme yaparken gelir vergisi kesintisi yapmasının isabetsiz olduğu- Ödeme takipten sonra yapıldığından icra masrafları, icra vekalet ücreti hesaba eklenerek ve borçlu idarenin harçtan muaf olduğu da gözönüne alınarak, muhtıra tarihi itibari ile bakiye borcun gerektiğinde bilirkişi marifetiyle tespiti gerekirken, Gelir Vergisi Kanunu mad. 94 uyarınca, %20 oranında gelir vergisi tevkifatı yapılarak hesaplanan bilirkişi raporuna itibar edilmesinin hatalı olduğu-
Dava sonunda kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücretinin avukata ait olduğu, bu ücretin iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemeyeceği, haczedilemeyeceği-
Dava konusunda, davalı, davacı avukatın boşanma davasında tedbir kararı almadığını, boşanma davasının davalısının mal kaçırması nedeniyle zarara uğradığını ileri sürerek azlin haklı olduğunu savunmuş ise de ihtiyati tedbir isteminin kabul edilip edilemeyeceği mahkemenin takdirinde olduğundan ve davalının, eşi (boşanma davasının davalısı) tarafından 3. kişilere muvazaalı olarak devredilen malvarlığına ilişkin olarak tasarrufun iptali davası açarak alacağını tahsil etme imkanı bulunduğundan, ihtiyati tedbir kararının istenmemesinin haklı bir azil nedeni olamayacağı- Davacı ile davalı arasında vekalet ücretine ilişkin sözleşme de bulunmadığı, davacı tarafından vekaleten takip edilen boşanma davası, para ile ölçülemeyen bir dava olup maktu vekalet ücretine tabi olması nedeniyle davacının Avukatlık Kanun'unun 164. maddesi hükümlerine göre değil, azil tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret tarifesi hükümlerinin göz önüne alınması gerektiği- Haksız azil nedeni ile boşanma dava dosyası yönünden maktu vekalet ücreti isteyebileceği belirtilmiş olmasına karşın, aile mahkemesi kararı ile hüküm altına alınan maddi tazminatın tahsili için açılan icra dosyasından vekalet ücreti ile ihtiyati haciz dosyasından vekalet ücreti alacağının doğduğu gerekçesi ile bozma kapsamı dışında kalan icra vekalet ücreti alacağı ile ihtiyati haciz dosyası yönünden vekalet ücreti alacağı doğduğu gerekçesi ile ilk derece mahkemesinde bu iki talep yönünden de hüküm kurulamayacağı-
Davacı avukatın tüketici sıfatını taşımadığı, davacı ile davalı gerçek kişi ve şirketleri arasındaki vekalet ilişkisinde davalının ticari amaçla hareket ettiği, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin "tüketici işlemi" olmadığı ve bu nedenle uyuşmazlığın Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kalmadığına göre davaya bakmaya genel mahkemeler görevli olduğundan, asliye hukuk mahkemesince işin esasına girilmesi gerektiği-