Mahkemece verilen karar yasanın açıkladığı anlamda hükmün unsurlarını taşımadığı gibi, hüküm sonucu da açıklanmadığından ve gerekçeli kararla da çelişkili olduğundan usul ve yasaya aykırı bulunduğu-
Bu nedenle ilk davada davacının tazminat hesabını asgari ücret üzerinden yapan bilirkişi raporlarına itiraz etmemesi ve bu raporlara dayanılarak yerel mahkemece kurulan hükmü temyiz etmemesi olgusu karşısında, bu raporlarda tesbit edilen zarar kapsamı yönünden davalı yararına usulî kazanılmış hak doğduğu-
Yararına düzeltme yapılan kişiler davada yer almadığından mahkemece, yararına düzeltme yapılan kişilere de davanın yöneltilmesi için davacıya önel verilerek, sonucuna göre bir karar verilmesinin gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan iptal ve tescil davaları taşınmazın aynı ile ilgili olup, eldeki davanın da niteliği itibariyle de murisin son ikametgahı mahkemesinde açılması gereken ölüme bağlı tasarruflardan olmadığı ve taşınmazların Ortaca Mahkemesi yargı çevresi dahilinde olduğu gözetilerek HUMK’nun 13.maddesinde öngörülen kesin yetki kuralı gereğince davanın görülmesinin gerekeceği-
Müdahil davacılar vekilinin temyiz dilekçesinin temyiz defterine kaydedilip kaydedilmediğinin ve temyiz harcı yatırılmışsa buna ilişkin belgenin, yatırılmamışsa temyiz defterine kayıt edilip edilmeme durumu da nazara alınarak yukarıda açıklanan HUMK. Nun 434. madde hükmü gereğince gereğinde muhtıra çıkarılarak ikmali yoluna gidilmesinin gerekeceği-
Dava dilekçesinin genel anlatım biçimine göre ayrıca idari para cezasının kaldırılmasına karar verilmesi istendiğinden bu konuda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş bulunmasının bozma nedeni olacağı-
Yönetim planında yasaklayan özel bir hüküm bulunmaması koşuluyla tapuda mesken olarak kayıtlı bağımsız bölümlerin doktor muayenehanesi olarak kullanılmasında yasal bir sakınca bulunmamakta ise de; somut olayda yönetim planının 2.maddesi ile dairelerin sadece mesken olarak kullanılacağı kurala bağlanmış olmasına göre davanın kabulü ile öncelikle bağımsız bölümün mesken olan eski haline getirilmesi için davalılara süre verilmesi ve verilen süre içinde eski hale getirilmediği takdirde kiracının tahliyesine karar verilmesinin gerekeceği-
Yargıtay uygulamalarında (örneğin Hukuk Genel Kurulunun 21.10.1981 gün 1981/2-551, 1981/683 ve 2.6.1982 günlü 1982/376-547 sayılı kararları ile 11.4.1940 gün ve 1939/15-1940/70 sayılı tevhidi içtihat kararının gerekçesinden esinlenen uygulama) hüküm temyiz edildikten sonra vaki feragat üzerine mahkemece kendiliğinden bir karar verilmeyerek Yargıtay'ın bu konuda (feragat konusunda) mahkemece bir karar verilmek üzere hükmün bozulmasına dair verilecek kararından sonra ancak dosyayı ele alabileceği ve feragate dayanarak davayı reddedebileceği-
Davalı/satıcı ayıplı mal tesliminden dolayı sorumlu olduğundan uyuşmazlık satım sözleşmesiyle ilgili olup, davacının Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 10. maddesi uyarınca sözleşmenin yerine getirileceği yer mahkemesinde de menfi tespit ve istirdat davası açabileceği-
Özel yetki genel yetkiyi ortadan kaldırmaz ise de, onun yanında varlığını sürdürür; dolayısıyla, davanın, davacının seçimine göre hem genel ve hem de özel yetkili mahkemede açılabileceği-