Ziynet alacağına ilişkin davada; "davacı kadın dava konusu edilen ziynet eşyalarının davalıda kaldığını" ileri sürmesi ve davalı kocanın ise "kadın tarafından götürüldüğünü" belirtmiş olması halinde, kural olarak davacı kadının, "dava konusu ettiği ziynet eşyalarının varlığını ve evden ayrılırken bunların zorla elinden alındığını, ziynetlerin müşterek hanede ya da davalıda kaldığını" ispat etmek zorunda olduğu, çünkü olağan olanın "ziynet eşyasının kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesi" olduğu- İspat yükü kendisine düşen ve davasını diğer delillerle kanıtlayamayan davacı kadına ziynet eşyalarına ilişkin talebi konusunda diğer tarafa yemin teklif etme hakkı hatırlatılıp, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 225 ve devamı maddelerindeki yeminle ilgili usul işlemleri yerine getirilip, gerçekleşecek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Ziynet ve eşya alacağına ilişkin davada; davacının, müşterek konutu davalı tarafından dövülmesi ve evden atması neticesinde terk ettiği durunda, davacının eve sonradan girerek altınları ve ev eşyalarını götürdüğü savunmasının ispatı davalıya ait olduğu, ispat külfetinin davalıya ait olduğu bu durumda davalının davacıya yemin teklif etme hakkı bulunduğu gözetilmeden, ispat külfetinin ters çevrilerek, davacının davalıya yemin teklif etmesinin sağlanması ve davalının yemini eda ettiğinden bahisle davanın reddi doğru olmayacağı-
Davalı adına tescil edilmişken boşanma davası tarihinden kısa bir süre önce satış yoluyla elden çıkarılan meskenin, kişisel mal olduğu TMK. 6 ve 222/son uyarınca davalı tarafından usulüne uygun olarak kanıtlanmadığından ve boşanma kararının kesinleştiği tarih ile eldeki davanın açıldığı tarih arasında 10 yıllık zamanaşımı süresi geçmediğinden, katılma alacağının karar tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı-Evlilik birliği içinde öğretmen olarak çalışan davacının taşınmazın edinilmesinde katkısının bulunduğuna ilişkin yerel mahkemenin kabulü doğru olmakla birlikte, dinlenen davacı ve davalı tanık beyanlarından taşınmazın alımında kişisel mal niteliğindeki davalının annesine ait taşınmazın satılmasından elde edilen paranın kullanıldığı anlaşıldığından, bu taşınmaza ait tapu kaydı, resmi akit tablosu ve para ödemeye ilişkin dekontların taraflardan ibrazı istenip, bu belgeler de gözönünde tutularak, tanıklardan taşınmazın satım bedeli ile bu bedelin ne kadarının dava konusu taşınmazın alımında kullanıldığının sorulup dava konusu taşınmazın atımındaki kişisel mal oranı saptanmalı, bu şekilde saptanan oran ile dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değerinin çarpımı sonucunda kişisel mal miktarı tespit edilmeli ve tespit edilen kişisel mal miktarı düşüldükten sonra davacının geliri ile yapmış olduğu katkı oranı kalan miktar ile çarpılarak katkı payı alacağı hakkında bir karar vermek gerekeceği-
Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükünün hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düştüğü, öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin iddia ettiği olayı kanıtlamakla yükümlü olduğu, hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesi olduğu, başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmayacağı-
Davacının "mehir olarak bağışlanan altınlar (9 adet Mevlana kilitli burma bilezik, zincir, 1 adet düz bilezik, 1 adet çeyrek, yarım ve tam altın) ile çeyiz eşyaları ve şahsi eşyaların(115 kalem) aynen alınarak verilmesine veya bilirkişi tarafından belirlenecek değerinin (fazlaya ilişkin hak saklı kalmak üzere şimdilik 15.000 TL) dava tarihinden işleyecek faiziyle tahsiline, karar verilmesini talep ve dava ettiği", ziynet ve eşya alacağı davasında mahkemece verilen gerek tefhim edilen ve tutanakla belirlenen kararda, gerekse buna uygun düzenlenmesi zorunlu gerekçeli kararda, hüküm altına alınan eşyanın yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler gereğince cins, nitelik, miktar ve değerlerinin ayrı ayrı gösterilmesi ve taraflara yüklenen borç ile tanınan hakkın infazda güçlük çıkartmayacak biçimde belirtilmesi gerekeceği, hükmün, dava dilekçesi ve bilirkişi raporu gibi herhangi bir belgeye gönderme yapılarak kurulamayacağı, bu bağlamda mahkemece; tespit ve teslimine karar verilen ziynet eşyalarının cins, nitelik, miktar, gram ve ayarlarının hükümde ayrı ayrı gösterilmesi gerekirken, yukarıda belirtilen yasal düzenlemelere aykırı şekilde, infazda tereddüt yaratacak biçimde hüküm kurulamayacağı-
Bir eşin bütün malları aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal kabul edileceğinden, dava konusu aracın kişisel mal olduğu yönündeki ispat yükünün davalı tarafa düşeceği-
"Ziynet eşyalarının aynen iadesi, mümkün olmaması halinde bedellerinin tahsili istemine ilişkin" davada;  davacı kadın "dava konusu ziynet eşyalarının tarafına verilmediğini" ileri sürmüş, davalının ise "birçok ziynet eşyasının ailenin geçimi için harcandığını, 40 adet küçük altının töre gereği davacı annesine verildiğini, bir kısım ziynet eşyasının da ev eşyalarının alınması sırasında davacının kendi rızası ile verdiğini", savunmuş olması halinde Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlü olduğu, gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı iddia ve savunmada bulunan kimseye düştüğü, öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkaran kimsenin iddia ettiği olayı kanıtlaması gerektiği, davacının, "dava konusu ziynet eşyasının miktarını" ispat yükü altında bulunduğu, davacı, miktara yönelik iddiasını ispat için dosyaya düğün fotoğrafları sunmuş ve tanık dinletmiş olduğundan, mahkemece ziynet eşyalarının miktar ve niteliği konusunda taraflara ait fotoğraf ve CD incelenmek suretiyle yeniden bilirkişi raporu alındıktan sonra dosyadaki tüm deliller birlikte değerlendirerek hasıl olacak sonuç dairesinde karar verilmesi gerekeceği-
Davacının, düğünde takılan ve kendisine ait olan ziynet eşyalarının aynen iadesini olmazsa bedelini talep etmiş olması halinde, bu talep boşanma davasının eki niteliğinde olmadığından, boşanma davası gerçekleşmese dahi talep edilebileceği-
Düğünde takılan altın ve paranın davalı kocadan istirdatı istemine ilişkin ziynet alacağı davasında; kural olarak düğün sırasında takılan ziynet eşyaları ve nakit para kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılacağı ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanacağı, "bu eşyaların iade edilmemek üzere kocaya verildiği, kadının isteği ve onayı ile bozdurulup müşterek ihtiyaçlar için harcandığı" hususu davalı tarafça kanıtlandığı takdirde, kocanın bu eşyaları iadeden kurtulacağı-
Katılma alacağı isteğine ilişkin davada, eklenecek değerlerden (TMK.m.229) ve denkleştirmeden (TMK.m.230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere edinilmiş malın (TMK.m.219) toplam değerinden mala ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan artık değerin (TMK.m.231) yarısı üzerinden (TMK.m.236/1) tarafların kazanılmış hakları da gözetilerek taşınmazın tasfiye tarihindeki değeri dikkate alınarak (TMK. m.235/1) katılma alacağı belirlenmesi gerekeceği- Kredi ödemlerinin davalının babası ya da diğer yakınları tarafından yapıldığına dair somut bir delil ibraz etmediğinden, taşınmazın edinilmiş mal olarak kabulü ile boşanma dava tarihinde mevcut kredi borcunun taşınmazın değerinden düşülmesinden sonra kalan miktarın artık değer olarak nitelendirilmesinin isabetli olduğu- Davacı vekili dava dilekçesinde tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuşken, sonraki dilekçesiyle tapu iptali ve tescil isteğine terdit ekleyerek alacak isteğinde bulunmuş, daha sonra da bu alacak isteğini ıslah etmiş olduğundan, son dilekçenin 2. ıslah olup olmadığı üzerinde durulması gerektiği- HMK. mad.176/2 gereğince aynı dava da ancak bir kez ıslah yoluna başvurulabileceğinden mahkemece, geçersiz ıslah dilekçesinin gözönünde tutularak hüküm kurulmasının hatalı olduğu- Davanın kısmen kabulüne karar verildiği halde, yargılama da kendisini vekille temsil ettiren davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi ve yargılama giderlerinin kabul red oranına göre paylaştırılması gerektiği-