Mahkemece; öncelikle davalı tarafça delil olarak dayanılan boşanma dosyasının celbedilip incelenmesi, sonrasında ise bu delil ile toplanan diğer delillerin birlikte değerlendirilmesi suretiyle uyuşmazlığa konu ziynet eşyalarının esası hakkında hüküm tesis edilmesi gerektiği-
Mahkemece, davacının dayandığı mehir (çeyiz) senedi uyarınca, telep edilen ziynet eşyalarının gramlarına ilişkin bir araştırma yapılmadan, taraf ve tanıklara bu hususta açıklama yaptırılmadan karar verilemeyeceği-
Evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun ona bağışlanmış sayılacağı, ona iadesi gerekeceği; ancak, ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere kocaya verildiğinin, kadının isteği ve onayı ile ziynet eşyalarının bozdurulup ev ihtiyaçları için harcandığının davalı tarafça kanıtlanması halinde koca ziynet eşyalarını iadeden kurtulacağı-
Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere; ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşeceği, öte yandan, ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı ispatlanması gerekeceği, hayat deneyimlerine göre, olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesi olduğu, başka bir anlatımla, bunların, davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmayacağı, diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardan olduğu, bu nedenle, evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkün olduğu, bunun sonucu olarak, normal koşullarda, ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekeceği, davacının, dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını ispat yükü altında olduğu-
Evlilik süresince eşlerin çalıştıkları ve düzenli gelirleri bulundukları, koca tarafından kadının birikimleriyle başka türlü tasarrufta bulunduğu da ileri sürülmediğine göre, çalışan kadının eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilerek koca adına tescil edilen taşınmaza katkısının bulunduğunun kabulü gerektiği- Katkı oranının belirlenmesi için -gerektiğinde bilirkişi(ler)den denetime elverişli rapor alınarak- taşınmazın edinildiği tarihte eşlerin gelirlerinin belirlenmesi, sosyal statüleri ile konumlarına göre aynı dönemde yapabilecekleri kişisel harcamaları ile kocanın 743 s. TKM. mad. 152 uyarınca evi geçindirme yükümlülüğü uyarınca yapmış olabileceği harcamalar düşüldükten sonra, eşlerin yapabilecekleri tasarruf, dolayısıyla katkı oranlarının belirlenmesi, daha sonra toplam tasarruf miktarı karşısında davacının katkı oranının bulunması, bulunan bu oranın dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değeri ile çarpılarak katkı payı alacağının tespit edilmesi gerekeceği- Davaya konu taşınır ve taşınmazların edinilmiş mal olduğu tespit edildiği takdirde, eklenecek değerlerden (TMK. mad. 229) ve denkleştirmeden (TMK. mad. 230) elde edilen miktarlar nazara alınmak suretiyle, edinilmiş malların değerinden (TMK. mad. 219) mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan değerin (TMK. mad. 231) yarısı üzerinden davacını katılma alacağının (TMK. mad. 236/1) bulunduğunun kabulü gerektiği, artık değerin belirlenmesinde, davaya konu taşınır ve taşınmazların tasfiye tarihindeki değerlerinin belirlenmesinde yasal zorunluluk bulunduğundan, bu konuda keşif ve gerektiğinde uzman bilirkişi(ler)den denetime elverişli rapor alınması gerektiği- Davacıdan talebinin ne kadarının katkı payı ne kadarının katılma alacağı olduğunun da açıklattırılması gerektiği-
Boşanma davasının açıldığı 25.02.2009 tarihinde para bankada mevcut değil ise de; söz konusu paranın bu tarihten iki gün önce yani 23.02.2009 tarihinde mevcut olduğu ve davalı-karşı davacı tarafından çekildiği, çekilen bu paranın aile birlikteliğinin herhangi bir ortak giderine harcanmak suretiyle tüketildiği TMK'nun 6 ve 222. maddeleri gereği C. tarafından kanıtlanamadığından tasfiyeye tabi tutulması gerekeceği-
Ziynet alacağına ilişkin davada; "davacı kadın dava konusu edilen ziynet eşyalarının davalıda kaldığını" ileri sürmesi ve davalı kocanın ise "kadın tarafından götürüldüğünü" belirtmiş olması halinde, kural olarak davacı kadının, "dava konusu ettiği ziynet eşyalarının varlığını ve evden ayrılırken bunların zorla elinden alındığını, ziynetlerin müşterek hanede ya da davalıda kaldığını" ispat etmek zorunda olduğu, çünkü olağan olanın "ziynet eşyasının kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesi" olduğu- İspat yükü kendisine düşen ve davasını diğer delillerle kanıtlayamayan davacı kadına ziynet eşyalarına ilişkin talebi konusunda diğer tarafa yemin teklif etme hakkı hatırlatılıp, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 225 ve devamı maddelerindeki yeminle ilgili usul işlemleri yerine getirilip, gerçekleşecek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Ziynet ve eşya alacağına ilişkin davada; davacının, müşterek konutu davalı tarafından dövülmesi ve evden atması neticesinde terk ettiği durunda, davacının eve sonradan girerek altınları ve ev eşyalarını götürdüğü savunmasının ispatı davalıya ait olduğu, ispat külfetinin davalıya ait olduğu bu durumda davalının davacıya yemin teklif etme hakkı bulunduğu gözetilmeden, ispat külfetinin ters çevrilerek, davacının davalıya yemin teklif etmesinin sağlanması ve davalının yemini eda ettiğinden bahisle davanın reddi doğru olmayacağı-
Davalı adına tescil edilmişken boşanma davası tarihinden kısa bir süre önce satış yoluyla elden çıkarılan meskenin, kişisel mal olduğu TMK. 6 ve 222/son uyarınca davalı tarafından usulüne uygun olarak kanıtlanmadığından ve boşanma kararının kesinleştiği tarih ile eldeki davanın açıldığı tarih arasında 10 yıllık zamanaşımı süresi geçmediğinden, katılma alacağının karar tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı-Evlilik birliği içinde öğretmen olarak çalışan davacının taşınmazın edinilmesinde katkısının bulunduğuna ilişkin yerel mahkemenin kabulü doğru olmakla birlikte, dinlenen davacı ve davalı tanık beyanlarından taşınmazın alımında kişisel mal niteliğindeki davalının annesine ait taşınmazın satılmasından elde edilen paranın kullanıldığı anlaşıldığından, bu taşınmaza ait tapu kaydı, resmi akit tablosu ve para ödemeye ilişkin dekontların taraflardan ibrazı istenip, bu belgeler de gözönünde tutularak, tanıklardan taşınmazın satım bedeli ile bu bedelin ne kadarının dava konusu taşınmazın alımında kullanıldığının sorulup dava konusu taşınmazın atımındaki kişisel mal oranı saptanmalı, bu şekilde saptanan oran ile dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değerinin çarpımı sonucunda kişisel mal miktarı tespit edilmeli ve tespit edilen kişisel mal miktarı düşüldükten sonra davacının geliri ile yapmış olduğu katkı oranı kalan miktar ile çarpılarak katkı payı alacağı hakkında bir karar vermek gerekeceği-
Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükünün hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düştüğü, öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin iddia ettiği olayı kanıtlamakla yükümlü olduğu, hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesi olduğu, başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmayacağı-