Bononun kambiyo senedi vasfına haiz olduğu, bononun tedavüle çıkarken anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiasının yazılı belge ile ispatlanması gerektiği, senedin hangi hukuki ilişkinin teminatı olduğunun metinden anlaşılamadığı, menfi tespit davasındaki kararın takip öncesinde verilmesi ve değerlendirmenin fotokopi üzerinden yapılmasından ötürü senedin sonradan doldurulduğu iddiasının ispatında yeterli olmadığı, takibin durdurulması ile alacaklının tazminata hükmedilmesi talebi doğrultusunda mahkemece verilen kararın isabetli olduğu-
Çekin zayi edildiği iddiasıyla açılan çek iptali davasında, mahkemece çeke ilişkin ödeme yasağı kararı verildiği, çekin son hamil ihtiyati haciz kararı ile ilgili dosyanın takibe konu edilmesi üzerine, takip tarihi sonrası ve ödeme emri tebliği öncesinde çek bedeli ve ferileri olmak üzere ... TL'nin davacı tarafından ihtirazi kayıtla icra dosyasına ödendiğinin anlaşıldığı, davacının, davalıların çeki iktisapta kötüniyetli veya ağır kusurlu olduklarını kanıtlamak zorunda olup, davacı tarafça bu hususun kanıtlanamadığı, aksine davalı tarafından, çekin yetkilisi bulunduğu firma tarafından dava dışı firmaya yapılan araç satış bedeline mahsuben alındığı, her iki tarafın ticari defter kayıtlarıyla kanıtlandığı, bu durumda davanın reddi kararında bir isabetsizlik bulunmadığı-
Kredi kullananın kanser hastalığı nedeni ile ölümü hâlinin sigorta teminat kapsamı dışında olmakla birlikte kredi kullananın ölüm sebebinin kanser hastalığı olduğunun davacı banka tarafından ispat edilmesi gerektiği- Krediye bağlı hayat sigortalarında, sigorta bedelinin asli alacaklısı olan kredi kuruluşunun, sigorta bedelinin ödenmesi yönündeki talebinin tamamen veya kısmen reddedilmesi hâlinde, sigorta şirketine karşı dava açmak ve gerekirse (sigorta bedelinin ödenmeme gerekçesinin çok defa riziko şahsı ile ilgili bir sebebe dayandırılması karşısında) sigorta bedelinin ödenmesi için tüketilmesi gerekli tüm yollarını tüketip, olumlu bir sonuç alınamaması hâlinde mirasçılara başvurabileceği- Bu halde açılan asıl ve birleşen davaların erken açılan dava niteliğinde olduğu, bu davaların açılmasında davacının “hukuki yarar yokluğu” nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
Davacının, davalı banka tarafından gayrimenkulü satın aldığı O. K.'nin ortağı olduğu M.M. Ltd. Şti'nin hesabına aktarılma talimatı vermesine rağmen paranın dava dışı M.M. İnşaat Ltd. Şti'nin hesabına aktarmadığı, dava dışı E. D., Ö. Ç. ve A. Eğitim Ürünleri Ltd Şti. hesabına aktarıldığı ve bu şekilde davalı bankanın, davacının ortağı olduğu şirket aleyhine açılan Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi'nde görülen davada gayrimenkulün satış bedelinin ödediğinin ispatlanamamasına yol açtığı ve davacının bu parayı bir kez daha ödemek zorunda kaldığı anlaşılmakla, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddedilmesi doğru görülmediğinden hükmün temyiz eden davacı yararına bozulmasına- Bozma ilamına uyulması ile oluşan hukuki durum nazara alınmadan ve ıslahla ilgili bir değerlendirme yapılmadan karar verilmesinin doğru olmayacağı-
Gayrımenkul satım sözleşmesi uyarınca ödenen bedelin iadesine ilişkin davada; davacı tarafından davalı şirkete yapılan ve davalı şirket ticari defterinde de kayıtlı olan ödeme miktarından, hesaplanan bağımsız bölümün bedeli düşülmeden ve davacıların talep miktarı da gözetilerek karar verilmesi gerekirken, bağımsız bölüm bedelinin davacının alacağından düşülmesinin bozmayı gerektirdiği-
Mahkemece, aynı konuya ilişkin görülmekte olan bir başka davada alınan bilirkişi raporu dikkate alınarak dava konusu sözleşmenin muvaazalı olduğu kanaatine varılmış ise de, bu bilirkişi raporunda muvaazanın varlığına ilişkin bir tespit yer almadığı gibi, kira sözleşmesinin muvaazalı olmadığından bahisle davanın kabulüne karar verilmişse de hükmün temyiz eden davalı şirketler yararına bozulması gerektiği-
Mahkemece hükme esas alınan 04.10.2021 tarihli bilirkişi raporu ile bu rapordan daha önce Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca alınan 16.3.2020 tarihli bilirkişi raporunda; imzanın borçlunun eli ürünü olup olmadığı hususunda net bir görüş bildirilmemiş olup, İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemelerince, bu rapor hükme esas alınarak itirazın kabulüne karar verilmiş ise de, ispat yükü üzerinde olan alacaklının süresi içerisinde rapora itirazı ile beraber yeni bir rapor alınması talebi bulunduğundan, kesin kanaat bildirmeyen raporlara göre sonuca gidilmesinin isabetsiz olduğu, o halde, alacaklı tarafından yeni bir bilirkişi incelemesi yapılması talep edildiğine göre; mahkemece ispat yükünün alacaklıda olduğu da nazara alınarak yeniden uzman bilirkişilerden oluşturulacak kuruldan rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Başkasına borcu bulunan, kendisi hakkında daha öncesinden yapılan bir icra takibinden haberdar olan davalı borçlunun, iki gün içinde hakkında açılan takibi kesinleştirerek maaşına haciz konulmasına muvafakat etmesinin yapılan takibin muvazaalı olduğuna dair karine teşkil etiğini, davalının, davacı ile arasındaki alacağın geçmişe yönelik olarak her zaman gösterilmesinin mümkün olduğu, davalıların aralarındaki borç alacak ilişkisini senet dışındaki bir belge ile kanıtlayamadıkları-
Arabuluculuk son tutanak tarihinden sonra ihtilaf konusu olan, dava tarihi arasında kalan fark ücret ve fark ilave tediye alacaklarına yönelik talep dönemi için arabuluculuk dava şartının yerine getirilmediği dikkate alındığında, bu dönem yönünden davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 46/1. maddesinde; Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceğinin ve dava sebeplerinin belirtildiği; Davacının karardan dolayı zarar görmesi ve Hâkimin davranışı ile zarar arasında illiyet bağının olması halinde bu hususların davacı tarafından kanıtlanması gerektiği-