Davacı mirasçıların "bedelsizlik" ve "muvazaa" iddiasıyla açtığı bonodan dolayı menfi tespit ve istirdat istemine ilişkin davada, HMK. 201 uyarınca, senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı def'i olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemleri, ispat sınırından az bir miktara ilişkin olsa bile, ancak senetle ispat edilebileceği- Senede karşı "senetle ispat" kuralının senedin tarafları için geçerli olduğu- Mirasçıların "külli halef" sıfatıyla senede karşı dava açmaları hâlinde, iddialarını ancak "yazılı delille" ispat edebileceği- Mirasçıların küllî halef sıfatıyla değil de, (eldeki davada olduğu) sadece kendi miras haklarına dayanarak dava açmaları durumunda ise, senede karşı olan iddialarını senet (kesin delil) ile ispat etmek zorunda olmadığı, muvazaa iddialarını HMK. 203/d gereğince tanıkla ispat edebileceği- "Eldeki davada muvazaa iddiasının hukukî temelinin bulunmadığı ve davanın bedelsizlik iddiasına dayalı olduğu, davacı mirasçıların kendi haklarına dayanarak böyle bir davayı açamayacakları, dolayısıyla tanık dinlenilerek hüküm kurulmasının mümkün olmadığı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Muris muvazaasında, temlikin muvazaalı olduğunu ispatlama yükümlülüğünün davacıya ait olduğu-
Davacı taraf, davalının 01.09.2012 tarihinden beri dava konusu taşınmazları işgal ettiğini iddia etmiş ve tanık deliline dayanmışsa da, mahkemece, davacı tarafa tanık listesi ve adreslerini sunması için usulüne uygun süre verilmeden, dava konusu taşınmaz başında taraf tanıkları dinlenmeden, davanın kısmen kabulüne karar verilerek, yalnız 2013 ve 2014 yılları için ecrimisile hükmedilmesinin doğru olmadığı-
Davacının satın aldığı aracın motor kaputunda üretimden kaynaklı hata bulunduğundan şüphe ederek yetkili servise başvurduğu, yapılan incelemede 02.08.2012 tarihli iş emrinden anlaşıldığı üzere kaputun sökülüp tekrar takıldığı ve boyanmış olduğunun tespit edildiği, bunun üzerine davalı şirkete ait servise götürülen araç üzerinde yeniden inceleme yapılıp boya kalınlık değerleri dava dışı üretici firmaya bildirildiği, ihbar olunan bu firmadan gelen cevapta ise boya kalınlıklarının fabrika speklerinde olduğunun ifade edildiği, bu aşamada gerek davalı gerekse ihbar olunan firma tarafından araçtaki boyanın orijinal olmadığı, sonradan atıldığı yönünde herhangi bir tespitte bulunulmadığı ve böyle bir iddia dile getirilmediği, tam tersine, yapılan incelemede boya kalınlığının normal değerler içerisinde olduğu; bu açıklamayla tatmin olmayan tüketicinin ihtilafı mahkeme önüne taşıdığı ve mahkemece otomotiv öğretim üyesi bilirkişiden alınan raporda yer yer aracın diğer bölümlerine kıyasen iki kat kalınlığa ulaşan motor kaputundaki boyama işleminin uygulanan astar ve boya ile işçilik gibi unsurlar göz önünde bulundurulduğunda aracın tüketiciye tesliminden önce yapıldığı ihtimalini ortaya koyduğu ve gerek iş emirlerindeki notlar gerekse motor kaput menteşelerindeki sıyrıklar dikkate alındığında motor kaputunda aracın tüketiciye tesliminden önce sökme, boyama ve takma işlemlerinin yapıldığı ve aracın gizli ayıpla satıldığı kanaatine varıldığının mütala edildiği, taraflar arasındaki tüm bu süreç ve dosyaya yansıyan deliller birlikte değerlendirildiğinde; somut olayda dava konusu aracın üretimden kaynaklı gizli ayıbının bulunduğunun davacı tarafça ispatlandığı, davalı vekili bilirkişi raporuna itirazında rapordaki görüşün ihtimale dayalı olarak kurulduğu, aracın davacı elindeyken de hasar görmüş olabileceğinin göz ardı edilmemesi gerektiğini savunmuş ise de tüketicinin kendilerine başvurusu sonrasındaki incelemelerinde ve davaya cevabında bu yönde hiçbir itirazda bulunulmadığı ve herhangi bir delil sunulmamış olduğundan bu itirazın yerinde görülmediği, hâl böyle olunca, davacının ayıp iddiasını ispatladığı gözetilerek aksi yöndeki bozma kararına direnilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu-
Dava dışı yükleniciden kurayla 1 numaralı daireyi teslim alan davalının, bu daire için ibraname verdiği ve davacının kurayla teslim aldığı 2 numaralı daireyle davalının bir ilgisinin bulunmadığı olayda; davalının ibrası, davacının değil, bizzat davalının hak kaybına uğramasına neden olduğundan, davalının yükleniciyi ibra etmesinin davacıya herhangi bir zarar vermediği, davacının uğradığını iddia ettiği zararla davalının ibra eylemi arasında uygun illiyet bağı bulunmadığı- Davacının kira kaybına ilişkin talebi bakımından ise; eldeki davada davacının, kat irtifakı sırasında 1 numaralı dairenin adına tescil edildiğini, kurada ise 2 numaralı dairenin kendisine isabet ettiğini, kendisinin 1 numaralı daireyi 2008 yılında davalının gösterdiği kişiye devrettiğini buna rağmen, davalının 2 numaralı dairenin tapusunu kendisine geç devrederek, kira kaybına uğramasına neden olduğunu iddia ettiğine göre bu iddiasını ispatlamakla yükümlü olduğu- Davaya konu 2 numaralı daireyi, davalının mı davacıya devretmediği, yoksa davacının mı dairenin tapusunu almaktan kaçındığı hususu tam olarak tespit edilip, hâsıl olacak sonuca dairesinde bir karar verilmesi gerektiği-
Kadının rızasıyla eşine verdiği ziynetleri, geri almamak şartıyla verdiğini ispatlama yükümlülüğünün, davalı erkeğe ait olduğu-
Mahkemece dava konusu taşınmazlar başında taraf tanıkları, yerel bilirkişi ve teknik bilirkişilerle beraber yeniden keşif yapılarak, davalıların murisi tarafından kullanılan yerlerin tek tek belirlenmesi, teknik bilirkişinin krokiye işaretlenmesi, kullanım durumunun duraksamaya yer bırakmayacak şekilde tespit edilmesi gerekeceği, paydaşlar arası ecrimisil talebinde intifadan men olgusu üzerinde durulması, davacılardan yalnız ...’in ........... tarihinde davalıya ihtarname göndermiş olduğunun gözardı edilmemesi gerekeceği-
Facebook üzerinden elde edilen davacının ve boşandığı eşinin birlikte görüldüğü fotoğraflara dayanılarak davacının aylığının kesilmiş ve davalı kurum işleminin iptali istemli dava da, "facebookta paylaşılan fotoğraflara" vurgu yapılarak reddedilmişse de; “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun mevcut olup olmadığının eksik inceleme ve araştırmaya dayalımı olarak değerlendirilmesinin hatalı olduğu, mahkemece  ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılması gerektiği-
Murisin ölümünden sonra, aylıkların bankamatik yoluyla çekildiği, kimin tarafından çekildiğine ilişkin somut bir delilin bulunamadığı- İddiada bulunan tarafın, iddiasını ispatla yükümlü olduğu ve ayrıca ispat yükünün kime ait olduğunun belirlenmesi ve ispat yükü altında bulunan taraftan delillerin istenmesi hakimin başlıca görevlerinden olduğu- Söz konusu aylıkların, davacı murisi tarafından çekildiğine kanaat getirildiği taktirde, yersiz ödeme tahakkuk dönemine kadar çekilen miktarın belirlenmesi gerektiği-
Dava konusu 529 ve 530 parsel sayılı taşınmazlar yönünden ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerektiği ile dava konusu 62 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın atiye bırakılması (davanın geri alınması) davalının kabulüne bağlı olup, öncelikle davalının bu yönde beyanının alınması, davanın geri alınmasına davalının açık rızasının bulunması halinde davanın açılmamış sayılmasına, aksi halde davanın reddine karar verilmesi, davanın reddine karar verilmesi durumunda ise taşınmazın keşfen saptanan değerinden mirasbırakanın temlike konu payı gözetilerek ve davacıların miras payına isabet eden değer üzerinden harcın tamamlattırılarak ret sebebiyle davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-