Tarafların satış sözleşmesini yapmayı ciddi olarak istedikleri ve muvazaanın sözleşmenin tamamında değil bir kısmında gerçekleştiği anlaşıldığına göre, davacı tarafın, resmi satış senedindeki bedelde muvazaa yapıldığı ve bedelin daha yüksek olduğu iddiasını kanıtlaması gerektiği- Davalılar gerek eldeki davaya cevabında gerekse aşamalardaki dava dosyalarındaki beyanlarında satış bedelinin resmi satış senedinde düşük gösterildiğini, gerçekte satış bedelinin 460.000,00 TL. olduğunu, yani bedelde muvazaa yapıldığını ikrar ettiklerine göre, artık ...TL. satış bedelinden resmi satış akdi ile ödenen ...TL. dışındaki bakiye satış bedelinin ödendiğini ispat külfetinin davalı tarafa geçeceği-
Davalılar tarafından mera parseline elattıkları savı ile Hazine tarafından açılan dava ispat yükü davacı üzerinde olduğundan dosya kapsamından hüküm kurulan yerlere davalılar tarafından elatıldığını şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirlenmediği- İspat açısından güncel tapu kayıtları getirilerek, taraf delilleri toplanarak ve varsa tanıkların taşınmaz başında dinlenmesi suretiyle davalıların mera parselinde kullandıkları yer olup olmadığı, hangi tarihten itibaren elatıldığı ve elatmanın devam edip etmediğinin tespiti gerektiğinden mahkemece, eksik araştırma ile hüküm kurulmasının doğru olmadığı- Mahkemece, hükmün sonuç kısmında taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi yerine infazda tereddüt ve karışıklığa yol açacak şekilde bilirkişi raporuna atıf yapılmak suretiyle hüküm kurulmasının doğru görülmediği ve bozmayı gerektirdiği-
Taşınmazın her iki tapu kaydının kapsamında kaldığının anlaşılması halinde sahih esasa dayalı tapu kaydına üstünlük tanınmak suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Dava konusu taşınmazda tarafların dayandığı her iki tapu kaydında ilk malikin Hazine olduğu, her ne kadar davalılara ait tapu kaydının geldisi daha eski olsa da, malik Hazine çekişmeli taşınmazı fiilen Toprak Tevzi Komisyonu aracılığıyla 4753 sayılı Yasa uyarınca davacı tarafa 1954 yılında devrettiğinden taşınmazda davacı tarafın zilyet olduğu, Hazinenin fiili kullanımını ve tapusunu devrettiği taşınmazı bu sefer 1997 yılında ihale ile davalı tarafa sattığı, bu durumda davacı tarafın malikliğinin daha önce ve geçerli bir hukuki nedene dayalı olması nedeniyle, mükerrer olduğu tespit edilen 583 nolu parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptaline karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Ancak, davanın kabulü halinde sadece mükerrer tapu kaydının iptali ile yetinilmesi gerekirken, davacı adına aynı yere ilişkin ikinci bir tapu kaydının oluşmasını sağlayan ve infazı mümkün olmayacak şekilde tapu kaydının iptali ile davacı adına tescil kararı verilmesi isabetsiz olduğu gibi, mükerrer olmadığı tespit edilen fen bilirkişi raporundaki B harfi ile gösterilen 4.181,00 metrekarelik kısım hakkında da iptal kararı verilmesi isabetsizdir. Öte yandan, yargılama sırasında davalılar tarafından davacı aleyhine açılan mükerrer tapu kaydının iptali istemli dava ile birleştirildiği halde mahkemece birleştirilen bu dava hakkında olumlu-olumsuz bir karar verilmemiş olması, ayrıca karar başlığında birleştirilen davanın ve taraflarının ayrı ayrı gösterilmemesi de hatalıdır.
Eser sözleşmesine dayalı bir davada, bir sözleşme fesih ya da başka bir nedenle ortadan kaldırılmadıkça, o sözleşme kapsamında kalan işlerin, o sözleşmenin yüklenicisi tarafından yapıldığı kabul edileceği- Davalı, davacı taşeron ile sözlü olarak anlaştıklarını ikrar ettiğine göre bu sözleşme kapsamında kalan işlerin tümüyle davacı taşeron tarafından ifa edildiği karine olarak kabul edileceği- Bu karinenin aksini savunan davalı yüklenicinin, savunmasını yasal delillerle ispatlaması gerektiği-
Muvazaa iddiasının usulünce ispat edilemediği ve muris muvazaası iddiası yönünden 01.04.1974 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararında belirtilen şartların eldeki davada oluşmadığı uygulanamayacağı bu nedenle ileri sürülen böylesine bir kazandırmanın şartlarının varlığı halinde tenkis davasına konu olabileceği-
Asıl davanın, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tesciline ilişkin olduğu; birleştirilen davanın vekalet görevinin kötüye kullanılması, hile ve muvazaa hukuksal nedenlerine dayalı satış vaadi sözleşmesinin iptali istemine ilişkin olduğu, dava dilekçesinde ve cevap dilekçesinde M. ile vekil İ. arasında tamamen bir vekalet ilişkisi olduğu ileri sürülmüş olmasına rağmen; ıslah dilekçesinde, M. ile eniştesi Mü. arasında bir inanç ilişkisi olduğu, bu anlamda Mü.’in gerçekte kendi parası ile satın aldığı taşınmazları M. adına tescil ettirdiği, M.’ın Mü. adına satış yetkisi içeren vekaletname düzenlediği, söz konusu vekaletname ile Mü.’in bu taşınmazlarda tasarruf işlemleri yaptığı; ancak dava konusu taşınmazda M. adına kayıtlı davaya konu hissenin M.’ın ailesinin birikimiyle satın alınarak M. adına tescil edildiği, Mü.’in bu hisseyi satmak istemesi üzerine aralarında uyuşmazlık çıktığı, bunun üzerine M.’ın dayısı İ.’in uyuşmazlığı sonlandırmak için araya girdiği ve M.’ın Mü. tarafından satın alınan ancak M. adına tescil edilen taşınmazların satışının yapılabilmesi için dayısı İ.’i vekil tayin ettiği, vekil İ.’in ise M.’ın bilgisi ve rızası dışında vekalet görevini kötüye kullanarak, hileli ve muvazaalı olarak dava konusu satış vaadi sözleşmesini düzenlediği ileri sürüldüğü, çelişkili davranış yasağı nedeniyle M'nin savunmasına itibar edilmemesinin gerektiği, M. ile Mü. arasında inanç ilişkisi olduğu, Mü.’in bedelini ödeyerek satın aldığı taşınmazların M. adına tescil edildiği, ancak bu taşınmazlara ilişkin tasarruf işlemlerinin M.’ın Mü.’e verdiği vekaletname ile Mü. tarafından yapıldığı, M. ile Mü. arasında ihtilaf çıkması ve M.’ın Mü.’i vekaletten azletmesi üzerine, M.’ın dayısı İ.’e vekaletname verdiği ve vekil İ.’in bir kısım taşınmazda M. adına kayıtlı hisseleri M.’a vekaleten Mü.’e satış yoluyla veya satış vaadi sözleşmesi düzenlemek suretiyle devrettiği dosya kapsamında sabit olduğu, satış vaadi sözleşmesine konu taşınmazın M. adına, ailesinin birikimleriyle satın alınmak suretiyle mi yoksa M. ile Mü. arasındaki inanç ilişkisi doğrultusunda ileride Mü.’e devredilmek üzere mi tescil edildiğinin tespit edilmesinin gerektiği, ikinci ihtimalde M.’ı zarara uğratma kastından söz edilemeyeceği, dosya kapsamı itibariyle, dava konusu taşınmazın M.’ın ailesinin birikimleriyle M. adına satın alındığının ispatlanamadığı ve dosyaya yansıyan olayların oluş şekline göre de M. tarafından vekil İ.’e vekaletname verilmesinin nedeninin Mü. tarafından satın alınarak M. adına tescil edilen hisselerin Mü.’e iadesi olduğu sonucuna varıldığı, bu nedenle, Bölge Adliye Mahkemesinin S. ile vekil İ.’in birbirini tanıyor olması ve dava konusu taşınmazın satış tarihindeki rayiç değeri ile satış vaadi sözleşmesinde yazılı satış bedeli arasında fark olması nedeniyle vekalet görevinin kötüye kullanıldığının kabulüne yönelik gerekçesinin somut olaya uygun ve yeterli görülmediği, ayrıca, satış vaadi sözleşmesinin M. vekili İ. ile S. arasında muvazaalı ve hileye dayalı olarak düzenlendiğinin de ispatlanamadığı, dolayısıyla hükmün bozulmasının gerektiği-
Davalı erkek kendisine senetle teslim edilen çeyiz ziynetlerinin iade edilmemek üzere kendisine verildiğini veya kadının isteği ve onayı ile bozdurulup harcandığını ispatlamadıkça bu ziynetleri davacı kadına iadeyle yükümlü olduğu- Erkek tarafından çeyiz senedi ile teslim alınan, bozdurulan ve kadına tekrar iade edilmediği davacı kadın tarafından ispatlanan "25'er gramlık 12 adet bilezik"ten "12 adet bileziğin" ispatlandığı hususu göz önüne alındığında davanın bilezikler yönünden kısmen kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Davacı, ziynet eşyalarının davalılar tarafından alıkonulduğunu, eşinin evi terk ettiğini, buna rağmen ortak konutta bir süre daha kaldığını ancak eşinin dönmemesi üzerine anne babasının kendisini almak için geldiklerini, bu sırada davalıların da ortak konuta geldiklerini, davalılardan altınlarını istediğini ancak davalıların altınların zekatını verdikten sonra iade edeceklerini beyan ettiklerini iddia etmiş ve dinlenen davacı tanıkları da bu hususları doğrulamış olduğundan, mahkemece, davacı kadın tarafından varlığı ispatlanan ziynet eşyaları yönünden davanın kabulü gerektiği-
Davalıların çocuklarına verilen özel okul hizmetinin bedelinin ödenmediği iddiası ile başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali talebi- Çocuklarının burslu olduğunu iddia eden davalıların bunu ispat etmesi gerektiği-
Kural olarak, kira ilişkisinin varlığını ve aylık kira bedelinin ne kadar olduğunu ispat külfeti kiraya verene, kabul edilen kira bedelinin ödendiğinin ispat külfeti ise kiracıya düştüğü- Kesin delille kanıtlanmadığı takdirde ise, kiracının kabulünde olan kira bedeli esas alınması gerekeceği- Yine kiracı da kira bedelinin senetle ispat sınırının üzerinde olması durumunda, kira borcunu ödediğini kesin delille ispat etmesi gerektiği- Davacının yemin delili dahil olmak üzere dayandığı tüm deliller toplanarak, kira bedelini ispat imkanı sağlanması; aksi halde taraflar arasında yıldan yıla yenilenmek suretiyle geçerliliğini koruyan yazılı kira sözleşmesinin hükümleri değerlendirilerek, aylık kira bedeli açık ve net olarak tespit edildikten sonra davacının talep ettiği dönem yönünden mükerrerlik oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-