Davacının, davalı banka tarafından gayrimenkulü satın aldığı O. K.'nin ortağı olduğu M.M. Ltd. Şti'nin hesabına aktarılma talimatı vermesine rağmen paranın dava dışı M.M. İnşaat Ltd. Şti'nin hesabına aktarmadığı, dava dışı E. D., Ö. Ç. ve A. Eğitim Ürünleri Ltd Şti. hesabına aktarıldığı ve bu şekilde davalı bankanın, davacının ortağı olduğu şirket aleyhine açılan Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi'nde görülen davada gayrimenkulün satış bedelinin ödediğinin ispatlanamamasına yol açtığı ve davacının bu parayı bir kez daha ödemek zorunda kaldığı anlaşılmakla, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddedilmesi doğru görülmediğinden hükmün temyiz eden davacı yararına bozulmasına- Bozma ilamına uyulması ile oluşan hukuki durum nazara alınmadan ve ıslahla ilgili bir değerlendirme yapılmadan karar verilmesinin doğru olmayacağı-
Gayrımenkul satım sözleşmesi uyarınca ödenen bedelin iadesine ilişkin davada; davacı tarafından davalı şirkete yapılan ve davalı şirket ticari defterinde de kayıtlı olan ödeme miktarından, hesaplanan bağımsız bölümün bedeli düşülmeden ve davacıların talep miktarı da gözetilerek karar verilmesi gerekirken, bağımsız bölüm bedelinin davacının alacağından düşülmesinin bozmayı gerektirdiği-
Mahkemece, aynı konuya ilişkin görülmekte olan bir başka davada alınan bilirkişi raporu dikkate alınarak dava konusu sözleşmenin muvaazalı olduğu kanaatine varılmış ise de, bu bilirkişi raporunda muvaazanın varlığına ilişkin bir tespit yer almadığı gibi, kira sözleşmesinin muvaazalı olmadığından bahisle davanın kabulüne karar verilmişse de hükmün temyiz eden davalı şirketler yararına bozulması gerektiği-
Mahkemece hükme esas alınan 04.10.2021 tarihli bilirkişi raporu ile bu rapordan daha önce Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca alınan 16.3.2020 tarihli bilirkişi raporunda; imzanın borçlunun eli ürünü olup olmadığı hususunda net bir görüş bildirilmemiş olup, İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemelerince, bu rapor hükme esas alınarak itirazın kabulüne karar verilmiş ise de, ispat yükü üzerinde olan alacaklının süresi içerisinde rapora itirazı ile beraber yeni bir rapor alınması talebi bulunduğundan, kesin kanaat bildirmeyen raporlara göre sonuca gidilmesinin isabetsiz olduğu, o halde, alacaklı tarafından yeni bir bilirkişi incelemesi yapılması talep edildiğine göre; mahkemece ispat yükünün alacaklıda olduğu da nazara alınarak yeniden uzman bilirkişilerden oluşturulacak kuruldan rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Başkasına borcu bulunan, kendisi hakkında daha öncesinden yapılan bir icra takibinden haberdar olan davalı borçlunun, iki gün içinde hakkında açılan takibi kesinleştirerek maaşına haciz konulmasına muvafakat etmesinin yapılan takibin muvazaalı olduğuna dair karine teşkil etiğini, davalının, davacı ile arasındaki alacağın geçmişe yönelik olarak her zaman gösterilmesinin mümkün olduğu, davalıların aralarındaki borç alacak ilişkisini senet dışındaki bir belge ile kanıtlayamadıkları-
Arabuluculuk son tutanak tarihinden sonra ihtilaf konusu olan, dava tarihi arasında kalan fark ücret ve fark ilave tediye alacaklarına yönelik talep dönemi için arabuluculuk dava şartının yerine getirilmediği dikkate alındığında, bu dönem yönünden davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 46/1. maddesinde; Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceğinin ve dava sebeplerinin belirtildiği; Davacının karardan dolayı zarar görmesi ve Hâkimin davranışı ile zarar arasında illiyet bağının olması halinde bu hususların davacı tarafından kanıtlanması gerektiği-
Resmî senette bedelin nakden ve tamamen alındığı yazılı ise de davacının resmî devirden sonra da taşınmaz üzerindeki hacizleri kaldırmak için dava dışı kısım dışında ödemeler yaptığı anlaşıldığından, resmî senette 97.600TL satış bedelinin alındığının belirtilmesi 400.000TL’nin satış anında davalıya ödendiğini tek başına ispata elverişli olmadığı- Davacı, edimini tümüyle ifa ettiği, dava konusu ödemenin satış bedeli haricinde kaldığı iddiasına ikinci bir delil olarak davalının ceza soruşturmasında verdiği ifadesine dayanmış ve davalının satış karşılığında toplamda 400.000TL’ye yakın para aldığına ilişkin ifadesi, eldeki davaya konu alacak iddiasının icra takibine konulması ve takibe vaki itirazın iptalinin dava konusu edilmesinden, bir başka anlatımla 124.721,26TL tutarındaki ödemenin taraflar arasında çekişmeli hâle gelmesinden sonra verilmiş bir beyan olduğundan, bu beyanın taraflar arasındaki çekişmeli durumu da kapsar şekilde verildiği gözetildiğinde; davalının soruşturma ifadesinin, ipotek borcu için yapıldığı ileri sürülen dava konusu ödemeden hariç olarak 400.000TL’nin tahsil edildiğine ilişkin bir ikrar yahut delil olarak kabul edilemeyeceği-
Kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteği- Dava, tapu iptali ve tescil davası olduğu ve Hazine aleyhine açılan bu dava kabul edildiğine göre, davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, ayrıca davacı lehine yargılama gideri ve bu kapsamda vekalet ücretine karar verilmesi gerekirken dava tescil davası gibi değerlendirilip harcın davacıya yükletilerek, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılması ve lehine vekalet ücreti takdir edilmemiş olması isabetsiz olmuştur. Diğer taraftan, harç hususu kamu düzenini ilgilendirdiğinden temyiz edenin sıfatına bakılmaksızın re'sen gözetilmesi gerekmektedir. Dava konusu taşınmazın dava tarihindeki zemin değeri üzerinden karar harcına hükmedilmesi gerekirken, davacının diktiği ağaçların değerinin hesaplamaya dahil edilmesi de hatalıdır.
Alacak davası- Malların davacıya teslim edilip edilmediği- Dava konusu ürünlerin teslimi hukuki bir işlem olup, ancak TMK 6. ve HMK. 190 ve 200 maddeleri gereği yazılı delillerle ispat edilebileceği- Borcu söndüren savunmanın davanın her aşamasında ileri sürülebileceği-