Davacı vekilinin dava dilekçesinde bildirdiği adrese usulüne uygun davetiye gönderilerek duruşma gününden haberdar edilmesi gerektiği, UYAP uygulamalarının Anayasa ve Kanun'daki düzenlemelerin önüne geçemeyeceği, davacı vekilinin tebligata yarar en son adresini dava dilekçesinde bildirmesine rağmen sadece UYAP sistemindeki uygulama sebebiyle davacı vekilinin bildirilen son adresine tebliğ yapılamadığı belirtilerek duruşmaya tarafların katılmaması nedeniyle takipsiz bırakılan davanın HMK'nın 150'nci maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına karar verilmesinin doğru olmadığı-
T.C. Anayasası'nın 36/1. maddesi ve 6100 sayılı HMK'nun 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkı ile bu düzenlemelerin yansıması olarak HMK'nun 280/1. maddesinde düzenlenen bilirkişi raporlarının taraflara tebliğine ilişkin mevzuat hükümlerine aykırı biçimde, hükme esas alınan ATK raporunun, davalı vekiline tebliğ edilip varsa itiraz ve savunmaları üzerinde durulmadan karar verilmesinin doğru olmadığı-
Kayyımlık sadece taşınmazın yönetimine ilişkin olup, yönetim kayyımlığının amacının TMK'nin 427. maddesi gereği gerekli olan yönetimden yoksun kalan ve yönetimi başkaca yollarla sağlanamayan malvarlığının yönetilmesi olduğu, dolayısı ile kayyımın atandığı malvarlığını yönetme dışında bir görevinin de bulunmadığı, İstanbul Defterdarlığı'nın açılan tespit davasında hak ve menfaatini ilgilendiren bir durum mevcut olmadığı halde mahkemece davaya dahil edilmesinin "taraf" sıfatı kazandırmayacağı- Nüfus müdürlüğü temsilcisinin yargılamanın ......... tarihli oturumuna katıldığı, mahkemenin ara karar ile Nüfus Müdürlüğü'nün davada taraf olmadığı gerekçesi ile temsilcinin oturumdan çıkartıldığı, son oturuma da nüfus temsilcisi katılmadan davaya bakılıp işin esası hakkında hüküm kurulduğu, mahkemenin oluşumuna ilişkin kanun hükmü dikkate alınmadan, nüfus idaresi temsilcisi yokluğunda yargılama yapılarak hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Davacı ile davalının baba-oğul olduğu, dava dilekçesinde davalının gösterilen adresine tebliğe çıkarılan dava dilekçesinin davalının il dışında olduğundan bahisle Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre tebliğ edildiği, ancak bu adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olmadığı, duruşma günü ve bilirkişi raporlarını içeren tebligatların muhatap il dışında olduğundan bahisle aynı adreste davacı babaya yapıldığı, menfaat çatışması bulunan babaya yapılan tebligatların da usulüne uygun olduğunu söyleyebilme olanağının bulunmadığı- En son gerekçeli kararın davalının Mernis Adresine usulüne uygun tebliğ edildiği ve davalının süresi içerisinde temyiz kanun yoluna başvurduğu anlaşıldığından, dava dilekçesinin usulüne uygun şekilde davalıya tebliğ edilmesi, davalıya beyan ve itirazlarını sunabilmesi açısından imkan tanınması gerektiği-
Mahkemece usulüne uygun taraf teşkili sağlanmadan hüküm kurulduğu anlaşıldığından, mahkemece; dava dilekçesi ve tensip tutanağının davalıya usulüne uygun tebliği yapılarak taraf teşkili sağlandıktan sonra, işin esası ile ilgili inceleme ve araştırma yapılarak, oluşacak sonuç dairesinde bir hüküm kurulması gerekirken, davalıya savunma hakkı ve duruşmalara katılma imkanı tanınmadan, 6100 sayılı HMK’nın 27.maddesine aykırı olarak, hukuki dinlenilme hakkının kullanılmasına imkan verilmeden, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-
Mahkemece, birleşen dava davalısına usulüne uygun olarak birleşen dosyanın dava dilekçesi tebliğ edilerek hakkında açılmış bulunan yargılama ile ilgili bilgi verilmesi, açıklama ve ispat hakkı tanınması gerekirken iddia ve savunma hakları kısıtlanarak yargılamaya devamla hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Basit yargılama usulü uygulanan davalarda ön inceleme duruşması hariç yargılamanın iki celsede bitirilmesi öngörüldüğü, davalı vekilinin katılmadığı 23.01.2013 tarihinden karar tarihine kadar 1 yıla yakın bir süre geçtiği gibi, bu süre içerisinde çeşitli nedenlerle duruşmaların birden çok kez ertelendiği de anlaşıldığından, davalı vekilinin tanıkların dinlenilmesi talebinin yargılamayı uzatmaya yönelik olmadığı, yapılan işlemler neticesinde tanıkların dinleneceği hususunda davalı vekilinin meşru (makul) bir beklentisinin bulunduğu, hukuki dinlenilme hakkının (HMK m. 27) bir gereği olarak, HMK’nın 240/3’üncü fıkrası uyarınca davalı tarafa uygun bir kesin süre vererek sonucuna göre tanıkların dinlenip dinlenmeyeceğinin belirlenmesi gerektiği-
Mahkemece gerekçede " her ne kadar tarafların karşılıklı olarak inkar tazminatı talepleri var ise de alacağın likit olmadığı anlaşıldığından bu taleplerinin reddine" karar verildiği halde, hükümde " Davacının alacağı likit olduğundan icra inkar tazminatı talebinin reddine " karar verildiğinin görüldüğü, gerekçe ile hüküm arasında çelişki olmasının bozma nedeni oluşturduğu, bu durumda mahkemece yapılacak işin önceki kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi kaldırmak kaydıyla yeni bir karar vermekten ibaret olduğu-
Mahkemece, davalıya bilinen en son adresi itibariyle çıkarılan tebligatın iade edilmesi üzerine davalının adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi itibariyle Tebligat Kanunu 21/2. maddesi uyarınca tebligat çıkarılmaksızın karar verilmek suretiyle davalının savunma hakkı kısıtlandığından, mahkemece; davalıya usulüne uygun şekilde dava dilekçesi ve duruşma gününün tebliği, bundan sonra tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların tespiti taraflarca üzerinde anlaşılamayan ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar için usulüne uygun şekilde delil gösterildiği taktirde tahkikat aşamasına geçilerek gösterilen deliller toplanıp, birlikte değerlendirerek bir sonuca ulaşılması gerekeceği-
Mahkemece ara karar ile davacının talebi açıklar dilekçe sunması için süre verildiğinin, bu ara kararın tebliği için davacı vekiline çıkartılan tebligatın daimi çalışanına tebliğ edildiğinin görüldüğü, söz konusu tebligatlarda muhatabın o yerde bulunmadığına dair bir kayıt yer almadığından, mahkemece; HMK.119/2. maddesi gereği dava dilekçesinde eksik olup bir haftalık kesin süre içinde tamamlanması istenilen hususlar için davacı vekiline usulüne uygun tebligat yapılmadan, yazılı şekilde karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-