Davalının dava dilekçesinde gösterilen adresine tebliğe çıkarılan dava dilekçesinin ve ön inceleme duruşma gününü içeren tebligatın davalının adreste tanınmadığı gerekçesiyle tebliğ edilemediği, aynı adrese tebliğe çıkarılan gerekçeli kararın da aynı nedenle tebliğ edilemeden iade gelmesi üzerine bu kez davalının Mernis Adresine usulüne uygun tebliğ edildiği, davalının gerekçeli kararın tebliği ile davadan haberdar olduğu ve süresi içerisinde temyiz kanun yoluna başvurduğu anlaşılmakla, dava dilekçesinin usulüne uygun şekilde davalıya tebliğ edilmesi, davalıya beyan ve itirazlarını sunabilmesi açısından imkan tanınması, bildirdiği delillerin toplanması, ondan sonra işin esası hakkında bir hüküm tesis edilmesi  gerektiği-
Mahkeme kararında mahrum kalınan kara hükmedildiği ve davalının istinaf başvurusu üzerine, Bölge Adliye Mahkemesi hükmün gerekçe kısmında, "Davacının TBK 306, 307 ve 308. maddelerinde seçimlik olarak öngörülen haklardan sözleşmenin feshini tercih etmiş olması sebebiyle mahrum kalınan kar şeklinde bir talepte bulunamayacağı," belirtilmiş olmasına karşın, davalının istinaf başvurusunun tümden reddine karar verilmesi suretiyle hükümle gerekçe arasında çelişki yaratıldığı, bu itibarla, karar gerekçesi ile hüküm kısmının çelişkili olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 36.maddesi kapsamındaki nüfus kayıtlarında düzeltme istemi-
Mahkemece, gerekçede “Davalı/karşı davacı işverenin ihbar tazminatı talebi yönden ise yukarıda belirtilen fesih sebebine göre, davacı/karşı davalı işçi, iş sözleşmesini haklı nedenle derhal fesih hakkını kullanmak suretiyle sona erdirdiğinden ve dolayısıyla usulsüz fesih söz konusu olmadığından, işveren bakımından ihbar tazminatı hakkı doğmamıştır.” denilmek suretiyle karşı davanını reddine karar verildiği, dosya kapsamından davalı karşı davacının hem iş sözleşmesinden doğan tazminat, hem de malzeme bedelinin iadesini talep ettiğinin açıkça anlaşıldığı, mahkemece davalının tazminat talebi ile ilgili bir karar verilmiş ise de, servis malzemesi bedeline ilişkin talep konusunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesinin kanunda açıklanan ilke ve esaslara açıkça aykırı olduğu-
6100 sayılı Kanun'un 27. maddesine göre davanın taraflarının kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olduğu, bu hakkın; açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini de içerdiği, ayrıca ispatın taraflar bakımından yalnızca bir yük olmasının ötesinde aynı zamanda bir hak olduğunun unutulmaması gerekeceği-
Dava dilekçesinin ve ön inceleme tensip tutanağının usulüne uygun tebliğ edilememesi nedeniyle davalının savunma hakkı kısıtlanmış olduğundan, davalı adına usulüne uygun tebligat yapılarak taraf teşkili sağlandıktan ve davalıya savunmasını sunabilmesi, delillerini bildirebilmesi için süre tanınmasından sonra karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulmuş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Mahkemece hükmün gerekçe kısmında, davacı yemin ederken bir adet kelepçe tarzı bileziği ayrılık aşamasında yanında götürdüğünü söylediğinden rapordaki 12,50 gr 22 ayar 645,00TL tutarındaki 1 bileziğin bedelinin verilmediği belirtilmiş olmasına karşın, kararın hüküm fıkrasında 645,00-TL tutarında 22 ayar 12,50 gr. 1 adet bileziğin de davacıya iadesine karar verilmesi suretiyle hükümle gerekçe arasında çelişki yaratıldığından, karar gerekçesi ile hüküm kısmının çelişkili olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Dava dilekçesi tebliği, ilk olarak davalı yüklenici şirketin dava dilekçesinde bildirilen adresine yapılmış olup, tebligat evrakı iade edildikten sonra doğrudan Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından bildirilen adrese 7201 sayılı Tebligat Kanunun 35. maddesine göre usulsüz yapıldığından, mahkemece, öncelikle davalı şirketin dava dilekçesinde belirtilen adresine tebligat çıkarılması, bu adreste bulunmadığının tespit edilmesi halinde, davalı şirketin ticaret sicil müdürlüğünden kayıtlı adresi sorulması ve tebligat bildirilen bu adrese yapılması gerektiği- Bu şekilde de davalı şirkete tebliğ yapılamadığı takdirde, Tebligat Kanununun 35. maddesine göre işlem yapılmak suretiyle taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerektiği- Diğer davalının ise mernis adresi “Almanya Federal Cumhuriyeti” olarak görünmesine karşın yurt dışı adresi araştırılmaksızın ilanen tebliğ yapılmak sureti ile davanın görülmesinin usul ve yasaya aykırı olup taraf teşkili tam olarak sağlanmadan hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Temyize konu karar değerlendirildiğinde, kararda “davacının taleplerinin bilirkişi raporu doğrultusunda kabulü” dışında hiçbir gerekçeye yer verilmediğinin görüldüğü, mahkemece verilen kararın HMK’nun 297/2 maddesine aykırı olduğu, gerekçesiz olarak karar verilerek, tarafların hukuki dinlenilme hakkının ihlal edilmesinin yerinde olmadığı, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davalılarca dosyaya sunulan devam kontrol formları ve puantaj kayıtları dikkate alındığı takdirde, davacının fazla çalışma hafta tatili ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağının bulunmadığı, ancak delillerin takdiri mahkemeye ait olmak üzere tanık beyanlarına göre söz konusu alacakların hesaplandığının ifade edildiği, mahkemece, bilirkişi raporunun değerlendirilmesinde hataya düşülerek, davalıların sunduğu yazılı kayıtlar konusunda hiçbir inceleme ve değerlendirme yapılmadan, gerekçesiz olarak tanık beyanları doğrultusunda karar verilmesinin isabetsiz olduğu, bu itibarla öncelikle, dosyaya sunulan aylık devam kontrol formları ile puantajlar konusunda gerekli araştırma ve inceleme yapılması, toplanan tüm deliller yeniden bir arada değerlendirildikten sonra, davacının talepleri konusunda bir sonuca varılması, varılan sonucun kararda gerekçeleri ile birlikte ortaya konulması gerekeceği-
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu davalıya tebliğ edilmeden işin esası hakkında karar verildiğinin anlaşıldığı, mahkemece, bilirkişi raporunun davalıya tebliği sağlanarak, davalı tarafa rapora karşı beyan ve itiraz hakkını kullanma imkanı tanınması gerekirken, bu yön gözetilmeksizin hukuki dinlenilme hakkını kısıtlayacak şeklide karar verilmesinin hatalı olduğu, bu itibarla öncelikle bilirkişi raporunun davalıya tebliğ edilmesi ve oluşacak sonuca göre yeniden değerlendirme yapılması gerekeceği, davalının hukuki dinlenilme hakkı ile savunma hakkı kısıtlanarak karar verilmesinin bozmayı gerektirdiği-