Hukuki dinlenilme hakkının açıklama ve ispat hakkını da içerdiği- Mahkemece her iki taraftan da üçer tanık dinleneceği belirtilerek tanık sayısına sınırlama getirilmiş ve bu nedenle davacı taraf dinlenen tanıklarının birinden vazgeçmiş, davalı tarafın bildirdiği tanıkların da bir kısmı dinlenmemiş olup mirasbırakanın dava konusu taşınmazlar dışında başkaca mal varlığı bulunup bulunmadığı üzerinde de durulmamış olduğu, taraflardan da bilgi alınmak suretiyle mirasbırakanın başkaca mal varlığı bulunup bulunmadığının araştırılması, varsa kayıtlarının dosyaya getirtilmesi; öte yandan, davalı tarafça bildirilen tüm tanıkların dinlenmeleri yönünde HMK'nın 243. maddesi uyarınca işlem yapılması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, bir kısım davalı tanıkları dinlenilmeksizin savunma hakkı kısıtlanmak suretiyle hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Gerek bilirkişi raporları gerekse ıslah dilekçesinin davalıya usulüne uygun olarak tebliği sağlanmadan işin esası hakkında karar verilmesinin yerinde olmadığı, mahkemece, bilirkişi raporları ile ıslah dilekçesinin davalıya usulünce tebliği sağlanarak, davalı tarafa rapora ve ıslah dilekçesine karşı beyan ve itiraz hakkını kullanma imkanı tanınması gerekirken, bu yön gözetilmeksizin karar verilmesinin hatalı olduğu, davalının hukuki dinlenilme hakkı ile savunma hakkı kısıtlanarak karar verilmesinin bozmayı gerektirdiği-
Mahkemece, davacının davaya konu ettiği ev eşyalarının neler olduğu, niteliği ve değerleri belirlendikten sonra yıpranma payı da düşülerek davacının uğradığı gerçek zararın belirlenmesi, diğer taraftan depremin niteliği ve yıkıcı etkisi gözetildiğinde, enkaz altında kalan eşyaların zararının tam (net) olarak tespit edilemeyeceği de gözetildiğinde, dava tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 42. ve 43. (6098 sayılı TBK'nun 50 ve 51.) maddeleri uyarınca talep edilen miktardan uygun bir indirim yapılması gerekip gerekmediği de değerlendirilmek (tartışılmak) suretiyle uygun bir tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
Mahkemece davalı tanıklarına davetiye tebliğ edildiği ancak tanık adına çıkarılan davetiyenin tebliğ edilmeksizin iade edildiği anlaşılmış olup HMK 240/3 maddesi uyarınca gösterilen adreste bulunamayan tanık yönünden davalıya adres göstermesi için uygun kesin süre verilmeden davalının ispat hakkı ve dolayısıyla hukuki dinlenilme hakkı kısıtlanarak karar verilmesinin hatalı olup bozmayı gerektirdiği-
Gerek anılan birleştirme kararı, gerekse de birleştirme sonrası yapılan yargılamada duruşma günlerinin birleşen davanın davalısı şirkete tebliğ edilmediği, adı geçen davalının HMK'nın 27. maddesinde yer verilen hukuki dinlenilme hakkını kullanamadığı, bu şekilde yargılamaya devam edilerek davanın esası hakkında hüküm tesis edilmiş olmasının usule aykırı olduğu, anılan usul hükmü uyarınca davalı şirkete, birleştirme kararı ile yeni duruşma gününün tebliğ edilmesi, yargılamaya katılımı sağlanıp savunma hakkı tanınması gerekeceği, bu eksiklikler giderildikten sonra yapılacak yargılama sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Mahkeme kararının gerekçesinde davalıların tazminattan sorumluluk halleri yönünden hükmedilen sonuca nasıl varıldığı konusunda herhangi bir açıklama yapılmadığı, bu bakımdan; yasanın aradığı anlamda gerekçeli bir hüküm mevcut olmaması ve ortada denetlenebilecek gerekçeli bir karar bulunmaması nedeniyle, mahkemece verilen kararın usul ve yasaya uygun olmadığı-
Hukuki dinlenilme hakkı, bilgilenme/bilgilendirme, açıklama yapma, yargı organlarınca dikkate alınma ve kararların gerekçeli olması gibi hususları içerdiği, bilgilenme hakkı, yargılamanın içeriğine dair tam bir bilgi sahibi olmanın yanında gerek karşı tarafın gerekse de yargı organlarının dosya içeriğine yapmış oldukları işlemleri öğrenmelerini kapsadığı, bilgilenme/ bilgilendirme hakkının etkin biçimde kullanılabilmesi için gönderilecek tebligat ve davetiyelerde kanunda öngörülmüş şekil şartlarına sıkı sıkıya uyulması gerektiği, somut olayda bilirkişi raporunun davalıya tebliği gerekirken tebliğ edilmeden hukuki dinlenilme hakkı kısıtlanarak karar verildiği- Yeminin konusunun, davanın çözümü bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalardan oluştuğu, bir kimsenin bir hususu bilmesi onun kendisinden kaynaklanan vakıa sayılacağı, somut olayda davalı taraf, süresinde verdiği cevap dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanmış olmasına rağmen herhangi bir gerekçe belirtilmeksizin bu teklifin yerine getirilmemesinin hatalı olduğu-
Davacının dilekçesinin davalı tarafa tebliği gerekirken tebliğ edilmeden hukuki dinlenilme hakkı kısıtlanarak karar verilmesinin hatalı olup bozmayı gerektirdiği-
Mahkemece, davalı şirket yönünden bilirkişi raporuna karşı iki haftalık beyanda bulunma süresi dolmadan yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Davalının dava dilekçesinde gösterilen adresine tebliğe çıkarılan dava dilekçesinin ve ön inceleme duruşma gününü içeren tebligatın davalının adreste tanınmadığı gerekçesiyle tebliğ edilemediği, aynı adrese tebliğe çıkarılan gerekçeli kararın da aynı nedenle tebliğ edilemeden iade gelmesi üzerine bu kez davalının Mernis Adresine usulüne uygun tebliğ edildiği, davalının gerekçeli kararın tebliği ile davadan haberdar olduğu ve süresi içerisinde temyiz kanun yoluna başvurduğu anlaşılmakla, dava dilekçesinin usulüne uygun şekilde davalıya tebliğ edilmesi, davalıya beyan ve itirazlarını sunabilmesi açısından imkan tanınması, bildirdiği delillerin toplanması, ondan sonra işin esası hakkında bir hüküm tesis edilmesi  gerektiği-