Somut olayda, davalıya yapılan ilk tebligatın konuttan geçici mi yoksa uzun süreli mi ayrıldığı belirtilmeden Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre muhtara bırakılmak suretiyle usulüne uygun olmadan yapıldığı, davalının yargılamaya katılmadığı, savunma hakkını güvence altına alan T.C. Anayasası'nın 36. maddesi ile 6100 sayılı HMK'nin 27. maddesinde açıkça belirtildiği üzere, mahkemece davanın tarafları, dinlenmek, iddia ve savunmaları alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesinin mümkün bulunmadığı, bu nedenlerle, davalıya usulüne uygun dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edilerek yargılama yapılması gerekirken, hukuki dinlenilme hakkına aykırı olarak yargılama sonucu karar verilmesinin doğru olmadığı-
Mahkemece, davacı tarafın alacak talebi hakkında yazılı şekilde kabul kararı verilmiş ise de; hüküm incelendiğinde ortada denetlenebilecek gerekçeli bir karar olmadığının anlaşıldığı, hüküm gerekçesinde, 1553 ve 748 parseller yönünden, bu taşınmazların 2002 öncesi edinildiği, davacı tarafın katkısını ispat edemediği bu nedenle bu taşınmazlara yönelik talebin reddedildiği, 1460,1522, 1542,1550 ve 1617 parseldeki taşınmazlar yönünden ise, edinim tarihleri nazar ve dikkate alınarak kök ve ek bilirkişi raporları doğrultusunda evlilik birliği içinde edinilen malların ½ oranında davacı yönünden davanın kabulüne karar verilmiş ise de, hükmedilen alacağın ne miktarda olduğu gerekçe ve hüküm fıkrasından anlaşılamadığı gibi, hangi taşınmaz için ne miktarda, hangi alacak kalemine hükmedildiğinin de anlaşılamadığı, mahkemece her bir taşınmaz için kabul edilen alacağın HMK'nin 297. maddesi gereği açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekirken, yazılı şekilde ne miktarda alacağa hükmedildiği anlaşılamayacak şekilde hüküm tesisinin doğru olmadığı-
Hukuki dinlenme hakkının gereği olarak, taraflar duruşmaya çağrılmadan hüküm verilememesinin, Anayasa'nın 36. maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanılmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucu olduğu, aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılama hakkının da en önemli unsuru olduğu, bu nedenlerle, duruşma açılmak suretiyle inceleme yapılması ve delillerin değerlendirilerek sonuca göre karar verilmesi gerekirken, dosya üzerinden inceleme yapılarak yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
HMK mad. 177/2'de, ıslahın, sözlü veya yazılı olarak yapılabileceği, karşı taraf duruşmada hazır değilse veya ıslah talebi duruşma dışında yapılıyorsa, bu yazılı talep veya tutanak örneğinin, haber vermek amacıyla karşı tarafa bildirileceği belirtildiğinden, davacı tarafından sunulan ıslah dilekçesi davalı vekiline tebliğ edilmeksizin, dava konusu alacaklar hakkında karar verilmesi, yukarıda açıklanan Anayasa ve Kanun maddelerine aykırı olduğu-
Davalının süresinde ibraz ettiği cevap dilekçesinde tanık deliline dayandığı ancak mahkemece davalıya tanık listesi vermek için kesin süre verilmeksizin, davalının ......... dilekçesinde bildirdiği tanıkları dinletme talebi de reddedilerek davalının ispat hakkı ve dolayısıyla hukuki dinlenilme hakkı kısıtlanarak karar verilmesinin hatalı olduğu- Davalı tarafça ibraz edilen yıllık izin belgeleri değerlendirilmeksizin karar verilmesinin, ayrıca ikisi işyerinde çalışmayan ve dolayısıyla çalışma koşullarını bilebilecek durumda olmayan, diğeri ise davacı ile menfaat birliği içinde olan davacı tanıklarının beyanlarına atıfla fazla çalışma alacağına hükmedilmesinin isabetli olmadığı-
Mahkemece hesap raporu davalı şirket vekiline tebliğ edilmiş ise de, rapora karşı kanunda belirtilen itiraz süresinin dolmasının beklenmediğinin, ........... tarihli karar celsesinde duruşmada hazır bulunmayan davalılara sözlü yargılamaya geçileceğine dair içeren tebligat gönderilmediğinin, bu davalıların yapılan duruşmada karar verildiğinin anlaşıldığı, dosyada aldırılan hesap raporuna karşı davalı şirket vekilinin iki haftalık beyan süresinin dolması beklenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken ve 6100 sayılı HMK ile öngörülen yargılama aşamalarına uyulmadan, usulüne uygun sözlü yargılama yapılmadan davalının savunma hakkının kısıtlanmasına sebebiyet verecek şekilde, eksik inceleme ile ve adil yargılanma hakkını etkileyecek şekilde yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Davalıya usulünce yapılmış tebligat olmadan ve davalının savunma haklarını kısıtlar biçimde yargılamaya devam edilip hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Mutlak butlan davası açma Cumhuriyet savcısı için bir görev olduğundan duruşmalarda hazır bulunmasının da görevin doğal sonucu olarak bir zorunluluk olduğu, bu nedenle Cumhuriyet Başsavcılığının duruşmalara katılması sağlanmadan, yokluğunda yargılamaya devamla hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu- Mutlak butlan sebebiyle evlenmenin iptali davalarında nüfus müdürlüğünün taraf sıfatı olmadığından, nüfus müdürlüğü hakkındaki davanın "husumet yönünden" reddine karar verilmemesinin doğru olmadığı- Mahkemece davalılara usulüne uygun şekilde tebligat yapılmadan yokluklarında karar verildiği, bu şekilde dosya üzerinden, yokluklarında hüküm kurulmasının kanunun ağır ihlali niteliğinde olduğu-
Bozma sonrası verilen davaya konu kararda, davalı eş yönünden karar kesinleştiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına, davalı üçüncü şahıs yönünden mahkemenin görevsizliğine hükmedildiği -Davalı eş yönünden karar kesinleşmemiş olup davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmesi gerektiği-
8. HD. 14.02.2019 T. E: 2018/2913, K: 1494-