İstihkak iddiasının reddi talebine ilişkin olarak açtığı davada, alacaklı "davalı üçüncü kişi ile davalı borçlu arasında yapıldığı ileri sürülen franchising sözleşmesinin muvazaalı olduğunu" ileri sürerek ticari defter ve kayıtlar ile bilirkişi incelemesine dayandığından, ve davalı üçüncü kişi, "borçlu şirket ile aralarında franchising sözleşmesi olduğunu, franchise bedeli olarak 500.000 TL ödeme borcu altına girdiklerini ve borca karşılık 8 adet bono verilmekle, bu bonoların bedellerinin banka aracılığıyla ödendiğini bildirerek, dosyaya buna dair sözleşmesi, bono, dekont ve borçlu şirket tarafından üçüncü kişi şirket adına düzenlenen faturaları sunduğundan, HMK. mad. 31 uyarınca bu hususların açıklığa kavuşturulması adına borçlu şirket ve davalı üçüncü kişinin ticari defterlerinde sözleşmenin, faturaların ve ödemeye ilişkin kayıtların mevcut olup olmadığının tespiti için (açılış ve kapanış tasdiklerinin yapılmış olması göz önünde bulundurularak) uzman bilirkişiden rapor alınması, davacı alacaklı tarafça ileri sürüldüğü üzere bu sözleşmesinin muvazaalı olup olmadığının tespit edilmesi ve sonucuna göre istihkak iddiası hakkında bir karar verilmesi gerektiği-
Dain-i mürtehin tarafından verilen muvafakatin davanın her aşamasında tamamlanabilen dava şartı olduğu, banka tarafından "kredi borcunun kapatıldığının" bildirilmesi halinde, menfaati kalmayan bankanın davaya muvafakatinin aranmasına gerek olmadığı-
Avukatın vekâleten takip etmekte olduğu bir davada; taraflara oranla üçüncü kişi konumunda olduğundan görevi nedeniyle öğrendiği hususlar dışında, tanıklık etmek zorunda olup, tanık olarak dinlenilmesinde de yasal engel bulunmadığı, diğer tanıklar gibi HMK 240 vd gereğince dinlenilmesi gerektiği, aksi durumda; hukuki dinlenilme ve adil yargılanma hakkının ihlal edilip, savunma hakkı kısıtlanacağından davacı tanığı dinlenilip tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir karar verilmesi gerektiği- "Avukatlık görevini bıraktıktan sonra tanık olarak dinlenilmesi gerektiği, aynı davada vekillik ve tanıklık görevlerinin bağdaşmayacağı, hukuk davalarında vekillerin yargılamanın tüm safhalarında aktif olarak taraf adına gerek usuli gerekse esasa ilişkin bütün işlemleri yürüttükleri, davada taraf olmayan kişilerin tanık olarak gösterilmesi gerektiği, diğer tanıkların dinlenilmesi aşamasında vekillerin hazır bulundukları da düşünüldüğünde tarafın aynı zamanda vekili olan tanığın dinlenilmesinin hak kaybına da neden olacağı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca kabul edilmediği-
Mahkemece, davada hükme esas alınan maluliyet ve kusur oranına ilişkin bilirkişi raporlarının davalı ... vekiline ........... tarihinde tebliğ edildiği, ancak HMK'nın 281/1. maddesinde iki haftalık bilirkişi raporuna karşı beyanlarını bildirebilmesi için öngörülen süre dolmadan savunma hakkı kısıtlanarak yazılı olduğu şekilde karar verilmesinin isabetli olmadığı- Hükme esas alınan rapor kaza tarihinde geçerli olan "Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği" hükümlerine göre düzenlenmediğinden hükme dayanak yapılması mümkün bulunmadığından, mahkemece, en yakın üniversitenin Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı'ndan veya Adli Tıp Şube Müdürlüğü'nden "Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği" hükümlerine göre davacının daimi işgücü kaybının tespiti yönünden rapor alınıp, maluliyet oranının belirlenmesi gerekeceği-
Mahkemece, davacı ...’ın kaza tarihindeki tedavi evraklarının celbi ile Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesinden sigorta poliçesi eki genel şartlardaki maluliyet cetvellerine göre maluliyetinin bulunup bulunmadığına ilişkin rapor alınarak, yolcu olan davacılar ..., ... ve ...‘ın tespit edilen sakatlık oranı ve göre ödenmesi gereken meblağın, bilirkişi marifetiyle tespit ettirilerek davalının sorumluluğuna karar vermek gerekeceği- Mahkemece, davalı vekilinin mazeret beyanı konusunda bir karar verilmesi, tarafların savunma haklarının kısıtlanmaması gerektiği gözetilerek bilirkişi raporunun tüm taraflara tebliği sağlanması ve sözlü yargılama aşamasına geçileceğinin taraflara usulüne uygun bildirilmesi ile sözlü yargılama aşamasının tamamlanarak karar verilmesi gerekirken davalı tarafa bilirkişi raporu tebliğ edilmeden karar verildiği için kararın bozulması gerekeceği-
Gerekçenin, ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması gerektiği- Harçla ilgili şikayetten ilgili Vergi Dairesinin de haberdar edilmesi gerektiği-
Mahkemece yapılacak işin; davalıya dava dilekçesinin usulüne uygun şekilde tebliği ile cevap dilekçesi sunma hakkı tanınması, dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşaması tamamlandıktan sonra ön inceleme duruşma gününün tebliği, bundan sonra tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların tespiti ile taraflarca üzerinde anlaşılamayan ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar için usulüne uygun şekilde delil gösterildiği taktirde tahkikat aşamasına geçilerek gösterilen deliller toplanıp, birlikte değerlendirerek bir sonuca ulaşmaktan ibaret olduğu, açıklanan bu hususlara riayet edilmeksizin hüküm tesisinin hukuki dinlenilme hakkının ihlali niteliğinde olduğu-
Davalılar vekilinin son celse göndermiş olduğu mesleki mazereti reddeden mahkemenin aynı celse tahkikat duruşmasına son vererek sözlü yargılamaya geçerek uyuşmazlığın esası hakkında karar vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Mazeret dilekçesinde duruşma gününün UYAP üzerinden öğrenilmesine karar verilmesi talebi hakkında-
İpoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı icra takibinin iptali istemiyle icra mahkemesince görülen davada, gerekçeli karar içeriğinin dava konusuyla çelişkili olduğu, infazda tereddüde sebep olacak şekilde gerekçelendirme yapıldığı esasen gerekçenin kamu düzeniyle ilgili olup, gözetilmesi kanun ve hakime yükletilmiş bir ödev olduğundan çelişki ve tereddüt oluşturmayacak şekilde karar verilmesi gerektiği-