Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada mahkemece öninceleme duruşmasında delil bildirimi için HMK’nın 140/5. maddesi uyarınca verilen kesin süreye ilişkin ihtaratın içeriğinde tanık listesi yer almadığından, davalı tarafa tanık isimlerini bildirmek üzere usulünce verilmiş bir kesin sürenin varlığından bahsedilemeyeceği- Davalı tarafın bildirdiği ve sonradan da dinletmekten vazgeçmediği tanıkların HMK 243. maddesinden gösterilen şekilde dinlenilmesi, toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir hüküm kurulması gerektiği-
Somut uyuşmazlıkta; yargılama sırasında davalı tarafın vekilleri cevap dilekçesi ile birlikte vekaletnamelerini sunmuş olup, vekâletname sunulduktan sonra tebligatların vekile yapılması gerekirken, dosya kapsamında bir vekillikten çekilme dilekçesi veya azilname bulunmamasına rağmen, yargılamada, bilirkişi raporu ile davacının ıslah dilekçesinin davalı vekili yerine davalı şirketin kendisine tebliğ edildiği, bu durumda; HMK’nın 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkı ihlal edilmiş olup, kararın salt bu nedenle bozulması gerektiği-
Davalıya usulüne uygun olarak dava dilekçesi tebliğ edilerek bu şekilde yasal savunma hakkı tanındıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken savunma hakkını kısıtlar şekilde usulsüz tebligat yapılarak karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Hukuk Muhakemeleri Kanunu 27, 184 ve 186'ıncı maddelerinin açık ve emredici hükümlerine rağmen davalı tarafın mesleki mazereti kabul edildiği halde, yeni duruşma günü tayin edilmeksizin yargılamanın sonlandırılması ve sözlü yargılama hakkının tanınmaması davalının hukuki dinlenilme ve savunma hakkını sınırlar mahiyette olduğundan usul ve yasaya aykırı kararın bozulması gerekeceği-
Bozma kararı dahili davalı... Bank A.Ş. vekiline tebliğ edilmeden tashihi karar imkanı tanınmadan bu aşama atlanarak yargılama yapılmış, karar verilmiş ve karar usulsüz bir şekilde kesinleştirilmiş, dahili davalı... Bank A.Ş.'nin adil yargılanma hakkını ihlal eden bu usulsüz yargılama ve kararın kesinleştirilmesinin yok hükmünde olduğu-
Davacı vekilince sunulan mazeret dilekçesinde duruşma gününün sistemden öğrenileceğine dair bir talep bulunmadığı gibi talep olsa dahi mahkemece bu yönde bir karar verilemeyeceği- Davacı vekilinin mazeretinin kabulüne karar verilerek duruşma günü kararlaştırıldıktan sonra, duruşma gününün UYAP üzerinden öğrenilmesine karar verilmesi ve davacı avukatına duruşma gününün tebliğ edilmemesi halinde, davacı vekilinin duruşma gününden haberdar edilemediğinin kabulüyle; yeniden duruşma günü bildirilerek yargılamaya devam edilmesi gerektiği-
Ecrimisil istemine ilişkin davada; taraflarca sunulan tüm deliller ile yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporundaki açıklamalar da değerlendirilerek, sonucuna göre her bir taleple ilgili kabul ve ret sebeplerini içeren, tarafları tatmin edici, hukuki denetimi mümkün ve özellikle Anayasa'nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren HMK'nun 297. ve 27.maddeleri de gözetilerek gerekçelerini açıkça kaleme aldığı anlaşılabilir, denetlenebilir ve infazı mümkün nitelikte bir hüküm kurmak gerektiği-
Tebligat Kanunu mad. 28/2'de belirtilen adresi meçhul olanların ancak gerçek kişi muhataplar olabileceği- Tüzel kişilerin adresi meçhul olamayacağından adres araştırması yapılamayacağı ve bu nedenle ticaret sicilinde kayıtlı adresi gerçekte var olmayan şirketin başka adresinin bulunup bulunmadığı araştırılmadan ilân yoluyla tebligat yapılabileceği- Kendisine Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebligat yapılamayan borçlu tüzel kişi hakkında adres araştırması yapılması gerekmediğinden, satış ilânının borçlu şirkete Tebligat Kanunu’nun 28. maddesine göre ilânen tebliği usulüne uygun olduğu- "Ticaret sicilinde kayıtlı adreste 2 nolu binanın bulunup bulunmadığının belediyeden sorulması ve borçlu şirketin ticaret sicilinde kayıtlı adresinin fiilen hangi adreste olduğu yönünde zabıta araştırması yapılması gerektiği" görüşü ile "borçlu şirketin ticaret sicilinde kayıtlı adresi mevcut olmayan bir adres olduğundan Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebligat yapılamayacağı ancak öncesinde borçlu şirketin adresinin araştırılması gerektiği, yapılacak araştırma ile borçlu şirketin hangi adrese taşındığının, hâlen hangi adreste bulunduğunun tespit edilmesi imkânının olabileceği, icra dosyası kapsamındaki adres araştırmasının yeterli kabul edilerek doğrudan ilânen tebliğ yapılmasının mümkün olmadığı" şeklindeki görüşlerin HGK çoğunluğunca kabul edilmediği- İki adet taşınırın ihalesinin feshi talep edildiğinden, icra mahkemesince borçlu aleyhine iki adet taşınırın ihale bedellerinin yüzde onu oranında para cezası hükmedilmesi gerektiği-
Davanın taraflarndan birinin ölümü halinde, mirasçılar henüz mirası kabul ve reddetmedilerse davanın, kanunda belirtilen süreler kadar erteleneceği- Ölen tarafın mirasını reddetmeyen mirasçılarının, davayı mecburi dava arkadaşı olarak hep birlikte takip etmeleri gerektiği-
Davalı tarafa bilirkişi raporları usulünce tebliğ edilmeden davalı tarafın rapora itiraz etme veya beyanda bulunma süresi dolmadan Anayasa ve HMK ile koruma altına alınan hukuki dinlenilme ve savunma hakkı kısıtlanarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmediğinden kararın bozulması gerektiği-