Mahkemece, HMK'nin 181. maddesinde kısmi ıslah için 1 haftalık süre verileceği ve süresi içinde ıslah yapılmaması halinde hiç ıslah yapılmamış gibi davaya devam edileceğinin açıkça hükme bağlanması ayrıca; HMK'nin 90 maddesinde kanunda belirtilen sürelerin kesin olması ve davalı vekilinin aynı yönde itirazda bulunması nedeni ile davacı vekilinin 20.02.2015 tarihli ıslah işleminin hiç yapılmamış olduğu kabul edilerek, taleple bağlılık ilkesi gereğince toplam 27.431,00 TL ecrimisilin davalıdan tahsiline karar verilmiş ise de; bu görüşe katılma olanağı bulunmadığı, şöyle ki; davacı tarafa 12.02.2015 tarihli celse de, davasını ıslah edecek ise, ıslah talebinin iki haftalık süre de verilmesi konusunda ihtarat yapıldığı, davacı tarafça iki haftalık süre içinde dava ıslah edildiği, bu durumda; mahkemece verilen süre usulüne uygun olmadığı gibi, mahkemece davacıya ıslah için iki haftalık süre verilmiş olmasına ve verilen süre içerisinde dava ıslah edilmesine rağmen, davacının hukuki dinlenilme ve adil yargılanma hakkı ihlal edilerek, ıslah için kanunda belirlenen kesin sürenin 1 hafta olması ve bu süre geçirildikten sonra davanın ıslah edilmiş olması nedeni ile ıslah dilekçesi gözönüne alınmayarak yazılı şekilde karar verilmiş olmasının bozmayı gerektirdiği-
Ecrimisil, kiraz ağaçlarından yola çıkılarak hesaplanmış ise de; dava konusu dört parça taşınmazın tapuda tarla niteliğiyle kayıtlı olduğu, fiili durumda taşınmazların üzerinde kiraz ağaçları bulunmakla birlikte dosya kapsamındaki tüm bilgi, belge, iddia, savunma, taraf ve tanık beyanlarından kiraz ağaçlarının davalı tarafça diktirildiği sabit olup, taşınmazların "tarla" vasfı yerine davalı tarafından diktirilen kiraz ağaçları üzerinden davacı paydaşlar lehine ecrimisil hesaplanmasının yerinde olmadığı- Mahkemece; öncelikle taşınmazların "tarla" olarak yerleşik uygulamaya uygun şekilde belirlenecek ecrimisil bedeli üzerinden davacıların pay oranları gözetilerek alacak miktarının hesaplanması, bu hususta tarım arazilerin haksız kullanımı nedeniyle ürün esasına göre talep varsa, bu konudaki resmi verilerin getirtilmesi, taşınmazın bulunduğu bölgede ekilen tarım ürünlerinin neler olduğu tarım il veya ilçe müdürlüğünden sorulması, ekildiği bildirilen ürünlerin ecrimisil talep edilen yıllara göre birim fiyatları ve dekara verim değerleri, hal müdürlüğünden ilgili dönem için birim fiyatların getirtilmesi, bölgede münavebeli ekim yapılıp yapılmadığı, taşınmazın nadasa bırakılıp bırakılmadığının tespit edilmesi gerektiği-
Davacı vekilinin dava dilekçesinde, davaya konu taşınmazın 2.627,50 m2 alan üzerindeki muhdesata ilişkin talepte bulunduğu halde mahkemece, davaya konu taşınmazın 3.350,59 m2 kısmında yer alan muhdesatların davacıya ait olduğunun tespitine karar verildiği anlaşıldığına göre; davacının talepte bulunduğu alan üzerinde yer alan muhdesatların belirlenerek bu muhdesatlar hakkında karar verilmesi gerekirken taleple bağlılık ilkesine aykırı olarak yazılı şekilde hüküm verilmesinin doğru olmadığı-
Yargılama hukukunun temelini teşkil eden ve Anayasa’nın 36. maddesi ile İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 6. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma ilkesinin en önemli unsurunu oluşturan hukuki dinlenilme hakkına dair yapılan açıklamalar çerçevesinde mahkemece davanın 22. celsesinde asıl davanın davacısı birleşen davanın davalısı olan ... vekilinin mazeret dilekçesini reddederek ve karşı taraf vekilinin asıl davayı takip etmeyeceklerine yönelik beyanı üzerine asıl dava hakkında verdiği işlemden kaldırma kararının asıl davanın davacısı birleşen davanın davalısı olan ... vekiline tebliğine karar vermesi ve kararın tebliği ile vekilin işlemden kaldırma kararından haberdar olmasının sağlanması gerekirken, işlemden kaldırma kararının duruşmada tefhimi ile yetinilmesinin ve sonrasında ninai hükümde davanın ........... tarihinde takip edilmemesi nedeniyle işlemden kaldırılmasına karar verilmesinin ve 3 aylık yasal sürede dosyanın yenilenmediği gerekçesiyle HMK’nin 150. maddesi uyarınca asıl davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davada taraf teşkilinin, dava koşulu olduğu gibi, dava dilekçesinin yasaya uygun biçimde davalıya tebliğ edilmemesinin, savunma hakkını ortadan kaldıracak nitelikte bir usul hatası olduğu- Tebligat Kanunu'nun 21. maddesine göre bilinen son adrese tebligat çıkarılıp, tebliğin yapılamaması halinde Tebligat Kanunu’nun 21/son maddesi gereğince tebliğin yapılması gerekmekte olup, mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmişse de yargılama sırasında davalıya daha önce Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesi gereğince tebligat çıkartılmadığı, doğrudan Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi ve gereğince tebligat çıkarıldığı, taraf teşkili sağlanmadan yargılama yapıldığı, bu suretle davalının hukuki dinlenilme hakkı ihlal edildiği, bu nedenle mahkemnin esasa iişkin karar vermesinin hatalı olduğu-
Davada taraf olmayanın durumu tartışılarak onun leh veya aleyhinde bir karar verilemeyeceği-
Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti ve ücret alacakları işçi tarafından bilinmekle kural olarak belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceği, ancak hesabın unsurları olan sosyal hakların miktarının belirlenmesi işveren tarafından sunulacak belgelere göre belirlenecek ise, kıdem ve ihbar tazminatının belirsiz alacak davasına konu edilebileceği- Belirsiz alacak davalarında, açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyorsa, hukukî yararın bulunduğundan söz edilemeyeceği, ancak; hukuki güvenlik, hukuki belirlilik, hukuki öngörülebilirlik ve sürpriz karar yasağı ilkeleri gereği, ilgili dairenin daha önce verdiği kararlarda, hukuki yarar yokluğu sebebiyle dava şartı yokluğuna bağlı davanın reddi kararları verilmediğinden önceki görüşe güvenilerek belirsiz alacak davası şeklinde açılan davada hukuki yarara ilişkin dava şartının eksik olması sebebiyle davanın hemen reddedilmemesi; davacıya süre verilerek dava şartının tamamlattırılması gerektiği- Davalılar arasında muvazaa bulunması nedeniyle maddi sorumluluk açısından davalıların müştereken ve müteselsilen sorumluluğuna karar verilmesi gerektiği- Dosyada mevcut fesih bildiriminin, davacıya tebliğ edilip edilmediği belirlenerek ihbar tazminatı talebinin değerlendirilmesi gerektiği-
Davalıya yapılan gerekçeli karar tebliğinin TMK.m.21/1 uyarınca yapılmış olmasına rağmen muhatabın işte olduğu bilgisi alınan komşunun ismi tebligat parçasından anlaşılamıyorsa usulsüz olduğu- Diğer davalılara yapılan gerekçeli karar tebliğinin yukarıda açıklanan ilke ve kurallara aykırı olarak TK'nun 10/2. maddesi gözardı edilerek doğrudan doğruya TK'nun 21/2. maddesine göre yapılmasının usulsüz olduğu-
Davacı tarafından dava konusu edilen taşınmaz dava tarihinden önce, davalı olarak gösterilen tarafından dava dışı kişiye devredilmiş, davacı vekili söz konusu tasarrufun iptali ile cebri icra yetkisi talep ettiğine göre dava dışı kişiyi davaya dahil edilip edilmemesi konusunda davacı vekiline İ.İ.K 283 maddesi gereğince seçimlik hakkı sorulmalı, taşınmazın dava tarihinden önce devredilmiş olması nedeni ile davalıyönü nden bedele dönüştürülmesini talep edip etmediği ya da davanın kayıt maliki olan dava dışı kişiye yöneltilmesini talep edip etmediği yönünde beyanı alınmalı, davanın dava dışı kişiye yöneltilmesi durumunda dava dilekçesinin bu kişiye tebliği ile davaya ilişkin savunmaları alındıktan sonra sonucuna göre karar verilmesi gerektiği halde taraf teşkili tam olarak sağlanmaksızın işin esasına girilerek karar verilmiş olmasının hatalı olduğu-
İhale yoluyla edinilen taşınmazların satış işlemlerinin yargı kararı ile iptal edilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının; ihalenin iptal edilmesine yönelik açılan davadan haberdar olunmaması nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği -