Davalı şirket vekili ile diğer davalılar vekillerine bilirkişi raporunun usulüne uygun şekilde tebliğ edilip iki haftalık beyan süresinin dolması beklenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davalı tarafın savunma hakkını kısıtlayacak şekilde, yazılı olduğu biçimde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Dosya kapsamından, dava dilekçesi ve duruşma günü tebligatlarının doğrudan doğruya mernis adresine TK'nin 21/2 maddesi hükmüne göre, yapılmış olup yurt dışı tebligatlarının da iade edildiği anlaşıldığına göre davalının karar öncesi duruşmaya usulüne uygun olarak davet edildiğinden bahsedebilme olanağının bulunmadığı, hal böyle olunca, davalının duruşma gününden usulüne uygun olarak haberdar edilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, usulsüz tebligat yapılarak yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Mahkeme tarafından alınan hesap raporunun davalı vekiline tebliğe çıkarıldığı, ............ tarihinde rapor davalı sigorta vekiline tebliğ edildiği, ancak mahkemece kendini vekil ile temsil ettiren davalı vekiline bilirkişi raporları tebliğ edildikten sonra beyan süresi henüz dolmadan .............. tarihli duruşmada karar vererek davalı şirketin bilirkişi raporlarına karşı beyan ve itirazda bulunma hakkını vermeyerek davalı tarafın savunma hakkının kısıtlandığı, Bu durumda mahkemenin bilirkişi raporuna karşı davalı vekilinin rapora karşı beyan ve itirazlarını bildirmesi hususunda yasal sürenin tamamlanmasını beklemesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde bu süre sona ermeden karar verilerek savunma hakkının kısıtlanmasının doğru olmadığı-
Mahkemece karar verilen celsede sadece davacı vekili hazır olduğu halde araştırılacak başka bir husus kalmadığının ve tahkikatın bittiği tefhim edilerek sözlü yargılama için süre talep edilip edilmediğinin sorulduğu, sadece davacı vekilinin süre istemediği yönündeki beyanı üzerine davacı vekilinin son sözü alınarak davalı tarafa bu yönde kanunun aradığı şekilde ihtaratlı bir bildirim de yapılmadan,davanın kabulüne dair karar verildiğinin anlaşıldığı, o halde, 6100 sayılı HMK ile öngörülen yargılama aşamalarına uyulmadan, usulüne uygun sözlü yargılama yapılmadan tarafların savunma hakkını kısıtlayacak ve adil yargılanma hakkını etkileyecek şekilde yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Uyuşmazlık hakem heyeti kararına esas alınan bilirkişi raporunun davacı tarafa tebliğ edilmediği, bilirkişi raporuna itiraz etme veya beyanda bulunma hakkı verilmeden Anayasa ve HMK ile koruma altına alınan hukuki dinlenilme ve savunma hakkı kısıtlanarak hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Eldeki davanın davalısına bilirkişi raporları tebliğ edilmediğinden, rapora itiraz etme veya beyanda bulunma hakkı verilmeden, Anayasa ve HMK ile koruma altına alınan hukuki dinlenilme ve savunma hakkı kısıtlanarak davalı aleyhine hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Mahkemece, kendini vekil ile temsil ettiren adı geçen davalı vekiline duruşma günü, bilirkişi raporları ve ıslah dilekçesi tebliğ edilip, beyan ve itirazda bulunma hakkı verilmeyerek davalı tarafın savunma hakkının kısıtlandığı, bu durumda mahkemece bilirkişi raporları ile ıslah dilekçesinin davalı şirket vekiline tebliği ile rapora ve ıslah dilekçesine karşı beyan ve itirazlarını bildirmesi hususunda süre verilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde savunma hakkının kısıtlanmasının doğru olmadığı, bu husus yerine getirilmeden hüküm kurulması, savunma hakkının kısıtlanmasına yönelik esaslı usul hatası olduğundan hükmün bozulması gerektiği-
Aktüer bilirkişi raporunun usulüne uygun şekilde tebliği ile davalının savunma hakkını kullanması ve rapora karşı varsa itirazlarını bildirmesinin sağlanması, itirazlarının değerlendirilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, usulünce yapılmış tebligat olmadan ve davalının savunma haklarını da kısıtlar biçimde yargılamaya devam edilip yazılı şekilde hüküm tesisinin doğru olmadığı-
Tebliği işleminde, "muhatabın adreste bulunmadığı" tespit edilmişse de, tebliğ zarfında ismi geçen ve komşusu olduğu belirtilen şahsın imzası alınmadığından, mahalle muhtarlığına yapılan tebligatın usulsüz olduğunun kabulü gerektiği- Aynı adreste davalının kızına tebligat yapılmış ise de bu tarihten önce, davalı yanca sunulan cevap dilekçesinin kabulüyle davalının savunmaları da değerlendirilmek suretiyle davanın esası hakkında hüküm tesis edilmesi gerektiği-
Bir kamu kurumunun görevlerinden olan bir işi yapmayı kararlaştırması idari bir karar olduğu gibi, bu kararı yerine getirmek üzere plan ve projeler yapıp o plan ve projeler gereğince işi görmesi de verilen kararın neticesi olan birer idari eylem olduğu ve bu halde sözü edilen kararda örnek olarak belirtilen bu eylemlerden doğan zararların ödettirilmesi isteklerinin 2577 s. İYUK mad. 2 hükmünce bir tam yargı davası olduğu ve bu davalara bakma görevinin idari yargı yerine ait olduğu- Davalı AŞ’nin yeni adresinin ticaret sicilinden sorulmaksızın bildirilen adrese Tebligat Kanunu 35. maddeye göre tebligat çıkarıldığı, yargılama sırasında adı geçen davalıya yapılan tebligatların usulsüz olduğu ve bu nedenle davalı AŞ’nin hukuki dinlenilme hakkının ihlal edilmiş olduğu-