Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumayacağı gibi, hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı ilkesi de birlikte gözetilmek suretiyle, 5510 sayılı Kanun'un 56. maddesi açısından 01.10.2008 tarihinden önce hakkın kazanıldığı durumlarda, anılan yasal düzenleme öncesinde, ilgililer her ne amaçla boşanmış olursa olsun, fiili birlikteliklerini 5510 sayılı Kanun'la getirilen yeni düzenleme sonrasında da sürdürdüklerinin veya sözkonusu düzenlemeden itibaren anılan tür ve nitelikte bir beraberliğe başladıklarının kanıtlanması durumunda, anılan 2. madde kapsamında hakkın kötüye kullanımının varlığı kabul edilerek ilgililere gelir veya aylık tahsisi yapılmaması, bağlanan gelir veya aylığın kesilmesi gerekeceği, bu tür uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevli olduğu-
Sözleşmede, haklı fesih halinde yapılan inşaat ve imalatın bedelsiz olarak iş sahibine bırakılacağına ilişkin hükmün cezai şart niteliğinde olduğu, mahkeme; feshin haklı nedene dayandığı ve cezai şartın geçerli olduğundan bahisle davayı reddetmiş ise de, fesih gerekçesi olarak öne sürülen projeye aykırılıklar, fesih tarihinden sonra hazırlanan tadilat projesi ile proje kapsamına alınmış ve davalı belediye tarafından olduğu hali ile benimsenmiş olup konuya ilişkin bilirkişi raporunda; mevcut projeye aykırılıkların davalı belediye tarafından onaylanan mimari projeyle çakıştığı, imalatların son tasdikli projeye uygun olduğu belirtilmiş olduğundan, borca aykırılığın dayanağı olarak öne sürülen sözleşme hükümlerinin kiracı aleyhine yorumlanmasının TMK’nun 2. maddesine aykırılık oluşturacağı ve davacı tarafından yapılan imalatın, yapım tarihi itibariyle yıpranma payı düşürülmüş değerinin tespiti konusunda bilirkişiden ek rapor alınarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerektiği-
Aidat yükümlülüğü bulunan bir kooperatifte ortağın uzun süre kooperatife uğramamasının, aidat borcunun bulunup bulunmadığını takip etmemesinin, üyeliğinin sona erdiğini zımnen kabul ettiği, diğer anlatımla üyelik haklarından zımnen vazgeçtiği, eylemli olarak ortaklıktan çıkma iradesini yansıttığı anlamına geleceğinden, böyle bir ortağın açtığı kooperatif üyeliğinin tespiti davasının TMK'nın 2. maddesinde öngörülen iyiniyet kuralına aykırı düşeceği-
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcının zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanmasının TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmayacağı-
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan birinin kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satması halinde, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanmasının TMK'nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmayacağı-
Tarafların görevlendirilecek personelin sayısı konusunda anlaştığı ve anlaşma doğrultusunda güvenlik personeli sağlandığı, buna göre sayının davalı tarafından tek taraflı olarak belirlenmediği, sözleşmede personelin niteliği konusunda ayrıca bir tespitin yapılmadığı ve tanık beyanları göz önünde bulundurulduğunda güvenlik hizmetinin eksik ve kusurlu olarak verilmiş olduğu, iki tarafın da edimlerinde eksiklik bulunduğu, bu nedenle toplam faturanın taraflarca da kabul edilen kısmından dürüstlük kuralı dikkate alınarak re'sen ve takdiren ½ oranında hakkaniyet indirimi yapılarak menfi tespit davasının kısmen kabulüne karar verilmesinin isabetli olduğu-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı açılan davalarda zamanaşımı ve hak düşürücü süre söz konusu değil ise de; mirasbırakanın öldüğü 1991 yılından davanın açıldığı tarihe kadarki süre boyunca dava açılmamasının Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesi hükmüyle bağdaşmadığı, çekişmeye konu taşınmazlar yönünden davanın reddine karar verileceği-
Paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulup, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanıp, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlığın T.M.K'nın müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesi gerekeceği-
Davalı vekili, asıl borçlunun satın aldığı otobüs üzerinde davacı banka lehine 461.500 TL. değerinde rehin tesis edildiğini, ancak bu otobüs üzerindeki rehin şerhinin davacı banka tarafından kaldırıldığını, müvekkilinin BK mad. 500 gereğince kefil sıfatıyla imzaladığı sözleşmeden dolayı sorumluluğunun bulunmadığını, alacaklının var olan teminatlardan vazgeçmemek ve bunların değerlerini azaltıcı işlemlerde bulunmamaları gerektiğini, bu nedenle de kefil olduğu borçtan kurtulduğunu ileri sürerek davanın reddi ile %40 kötü niyet tazminatına karar verilmesini istediği-
Kooperatifin ihyasına ilişkin davada, hiçbir neden ve açıklama gösterilmeden, bir kanıt sunulmadan, soyut, içi boş nedenlere dayalı ya da terkinden uzunca bir süre geçtikten sonra, kötüniyetle, salt kooperatifi zarara uğratmak amacıyla ihya isteminde hukuki yararın bulunmadığının kabulü gerekeceği, ihya davasının, gerçek amacına uygun, inandırıcı nedenlere ve delillere dayalı olarak açılması gerektiği, bunun sınırının da TMK. 2'de yer alan dürüstlük kuralları ile çizileceği- Davacı tarafından hizmet süresinin tespiti istemiyle daha önce açılmış olan davanın kesinleşmesi için verilen mahkeme kararının davalı kooperatife tebliği zorunlu olduğundan ihya isteminin kabulüne karar verilmesi gerektiği-