Davacı alacaklı tarafından icra takibine geçilebilmesi için hesabın kat edilmesi yeterli olduğunu, kat ihtarnamesinde ödeme için verilen süreden önce icra takibine başlanması halinde bu durumun, sadece faiz hesabında dikkate alınması gerektiği, "güven müessesesi niteliğine sahip Bankanın borçlularına gönderdiği ihtarname ile ödeme için süre tanımasına rağmen, bu süre dolmadan takip başlatmasının iyiniyet ve dürüstlük kuralları ile bağdaşmayacağı" şeklindeki görüşün kabul edilmediği-
Alacak davası- Hakkaniyet ilkesine-
Önalım davasında, fiili taksim iddiasının davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi, mahkemece re'sen dikkate alınması gereken bir husus olduğu, eylemli paylaşmanın varlığı durumunda davanın reddi gerektiği, öte yandan bedelde muvazaa iddiasında bulunan davacının bu iddiasını tanık dahil her türlü delille ispatlayabileceği ve önalım bedelinin tapuda gösterilen satış bedeliyle davalı tarafından ödenen harç ve masrafların toplamından ibaret olduğunun gözetilmesi gerekeceği-
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının yerinde görülmediği-
Birleştirilen davada davacının akitte tanık olarak yer almasının muvazaalı işlemi bildiği ve miras hakkından vazgeçtiği anlamına gelmeyeceği- Birleştirilen dava yönünden, olumlu - olumsuz bir karar verilmemiş olmasının doğru olmadığı- Hükmün gerekçe kısmında, muvazaa olgusu kabul edilerek davacının davayı açmasının TMK. mad. 2'ye uygun olmadığı ve hükümde davanın ispat edilemediği gerekçesiyle birleştirilen davanın reddine karar verildiği belirtilip, hükmün gerekçesi ile gerekçeli karar arasında çelişkisi yaratılmış olmasının doğru olmadığı-
Hayat sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemi-
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının yerinde görülmediği-
Paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulması, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiğinin saptanılması, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlığın TMK'nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesi, gerektiği- Tarafların paydaşı oldukları çekişme konusu taşınmazlardan ... parselde uzun zamandır taraflarca kullanılan yol bulunduğu, davacının .. parselde bulunan evine bu yolu kullanmak suretiyle ulaştığı, anılan yoldan davacının kamyonla geçmek isterken davalı tarafa ait evin balkonuna zarar vermesi nedeniyle taraflar arasında ailelerinde karıştığı bir kavga yaşandığı, bu olaydan sonra davacının ve ailesinin yolu kullanımına davalı tarafın mani olmak suretiyle muaraza çıkardığı, yapılan keşif sırasında ise yoldan geçişe engel olacak tuğla ve sair malzemenin bulunmadığının tespit edildiği, davacının paydaşı olduğu ve dava konusu ettiği ... parseldeki yolu kullanmasına davalı tarafın engel olmak suretiyle muaraza yarattığı, yolun kullanımına mani olacak şekilde tuğlaların keşif tarihinden önce taşınmazdan kaldırıldığı, yıkımı yapılacak bir şeyin bulunmadığı anlaşılmakla, davalı aleyhine paya vaki elatmanın önlenmesine, diğer davalı bakımından ise paydaş bulunmadığından mutlak olarak elatmanın önlenmesine karar verilmesi gerektiği-
Davalı şirketin tanıtım amaçlı düzenlediği toplantı sırasında daha önceden düşünmediği ve devre tatil satın almak amacıyla gitmediği halde, yapılan tanıtımlar üzerine sözleşme imzalamış olduğu anlaşıldığından, bu sözleşmenin "kapıdan satış" şeklinde yapıldığının kabulü gerektiği- Davacı istediği takdirde, sözleşme ile belirlenen süre içerisinde devre tatile konu yere giderek bu hizmetten faydalanabileceğinden ve davalı şirketin de sözleşme kapsamında kendisine düşen edimi yerine getirmediğine dair bir iddia ya da delil bulunmadığına göre ortada karşılıklı olarak ifa edilmiş bir sözleşmenin bulunduğu- Davacının tatil hakkını kullanmamış olduğu açık ise de, davacının sözleşmenin imzalandığı tarihten yaklaşık 3 yıl sonra dava açarak cayma hakkını kullandığını belirtmesinin bir hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu- Davalı şirket bu süre içerisinde hizmeti ifaya hazır olduğu halde, davacı tüketici bu hakkını kullanmama yolunu seçmiş olduğundan, davacı tarafından sözleşmenin benimsendiği ve cayma hakkını süresinde kullanmadığının kabulü gerektiği- "Davacının devre tatile konu yere gitmediği, kapıdan satış niteliğindeki bu tür sözleşmelerde cayma hakkının davalı tarafından hizmetin ifa edilmesiyle başlayacağı, cayma hakkının süresinde kullanıldığı" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-